"Çok uzun zamandır orta öğrenimin çeşitli kademelerinde yöneticilik yapıyorum" diyor temiz yüzlü beyefendi...
Çok düzgün, hatta resmi diyebileceğim cümlelerle konuşmasından anlamalıydım.
Kahvelerimizi yudumlarken laflamaya başlamıştık...
"Bakın" diye devam ediyor; "size bir şey söyleyeyim mi? Beş yıl öncesine kadar her sınıfta derslerini ve okulu ciddiye alan en az on, on beş öğrenci olurdu. Son yıllarda şaşırıyoruz; her sınıfta böyle öğrencilerin sayısı artık üçü geçmiyor."
"Eh, dünya çok hızlı değişiyor, çocuklar bunun dışında kalabilir miydi?" diye soruyorum...
Cevabı ikimiz de biliyoruz.
Esas kanaatimi belirtiyorum: "Benim gördüğüm kadarıyla velilerden başka eğitim-öğretime hâlâ inanan kalmadı."
Buruk bir gülümsemeyle bakıyor bana...
"Onlar da aslında derslerin yararına falan değil yarışa inanıyorlar" diyor; "Toplum içinde azıcık daha iyi bir yer elde etme yarışına; hepsi o kadar!"
***
Kahveler bitip vedalaştıktan sonra yazımı yazmaya dönüyorum...***
Geçenlerde X'te bir odada eğitim üzerine laflıyorduk...***
Bu konuda yazılacak çok şey var...
Özellikle de velilere dayalı öğretim sisteminin problemlerini en baştan tartışmak zorundayız.
Yeni yılda bana hatırlatın!
***
NOT DEFTERİ
Yalnızca kaybetmeye mahkûm tipler işler kötüyken büyük kararlar alır. Hayatını değiştirmek isteyen, büyük kararları her şey yolunda gözükürken yapar. (DOUGLAS COUPLAND / Oyuncu)