Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Ölümsüz olan da bu..

Fransız Rivierası'nın o insanı çarpan güzellikleri arasında bir dağ yolu.. Direksiyonda baba.. Arka koltukta ona sokulmuş bir küçük çocuk.. Arabanın radyosunda Pavarotti, Opera'nın en romantik parçalarından birini, bana sorarsanız birincisini söylüyor..
"E lucevan la stelle.. (Tosca/ Puccini).."
Böyle başlayan bir filmden ne beklersiniz?.
"Akmaya başlayan kan asla kurumaz" diyen Fransızların nasıl haklı olduğunu gösteren bir kan revan filmi, içindeki şiddet, cinayet, işkence sahneleri yüzünden 15 yaşından küçüklere yasaklanan bir mafya hikayesi umar mısınız?.
Umun.. Ve de gidin..
Fransız sineması, hatırladığım en güzel gangster filmlerini yaparak Hollywood'a kafa tutmuştu yıllarca.. Jean Gabin'li, Alain Delon, Jean Paul Belmando'lu filmler nefesimizi kesmişti..
1994'te Profesyonel, Luc Besson ve Jean Reno ile bizi bir kez daha irkiltmişti..
Bu müthiş ikili bir defa daha buluştu. Besson bu defa yönetmen değil, patrondu ama belli gene filmin içinde vardı..
Ve de tabii eşsiz Jean Reno..
Geçen hafta Amerikalı eskilerin, başta Stallone, sonra aklınıza kim gelirse O'Rourke, Willis, Schwarzenegger'in oluşturtuğu "Harcanabilenler/ Expandables" ekibinin izlemiştik bir aksiyon filminde.. Bu defa bir Fransız "Baba" Jean Reno, tek başına "Ölümsüz/L'immortel" olarak çıkıyor karşımıza ve, Harcanabilenler'le Ölümsüz olanın farkını görüyorsunuz, iki film de ülkesinde gişe rekorları kırarken..
1970'li yıllarda, Fransa'nın gangsterler kenti Marsilya'da iki baba kapışmış, birisi yediği 22 kurşuna rağmen hayatta kalmayı başarmıştı. Film ve alındığı roman bu gerçek olaydan mülhem.. İngilizce adı 22 Kurşun da (22 Bullets) burdan geliyor..
Tüm işi çocukluk arkadaşı, "Ölünceye kadar arkadaşız" diye hatta bizdeki kan kardeş benzeri el tutuştuğu ortağına devredip, karısı ve iki çocuğu ile sakin yaşamaya ve yatağında ölmeye karar veren ünlü "Baba" Jean Reno'yu açılış sahnesinin ardından, hâlâ Pavarotti dinlerken oto parkta kurşunluyorlar. Ee. Fransızlar demiş ya, akmaya başlayan kan asla kurumaz diye.. Maskeli sekiz kişinin 22 kurşunu Reno'yu buluyor.. Ama öldürmüyor işte.. Ve Reno hastaneden çıktıktan sonra baskını yapanları teker teker öldürmeye başlıyor. Suikasti düzenleyeni tahmin ediyorsunuz tabii. Yazmama gerek yok..
Film aslında klasik polisiye değil. Esrar falan yok.. Reno'nun bir dizi intikam sahnesi, her suikastçiyi ayrı ayrı öldürmesi var. İzlerken Marlon Brando ve Jack Nicholson'lu Missouri Breaks'i hatırladım. Orda da özellikle tetikçi Marlon ilginç öldürme şekilleri buluyordu.
Esrar yok. Baş döndüren aksiyon sahneleri yok, ama başından sonuna müthiş bir merakla izlenen, insanı perdeye çakan bir film var. Fransızlar bu işi biliyor. Reno da oynuyor..
Kaçırmayın.. Eğer bulursanız sound track albümünü de mutlak alın.. Müzik de harika çünkü.. Yolum Fransa'ya düşerse ilk işim bu CD'yi aramak olacak..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA