Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Keşke Stone ve Hayes gelseydi..

Yüksel Aytuğ, Mustafa Akaydın Hocamla uzun uzun konuşmuş Antalya'da..
Satır aralarında anlatıyor ki, Bilmemne Kusturica'yı davet etmek Hocamın fikri değil. Festival Komitesinin kararı..
Tahmin ediyordum. Bu yüzden zaten, "Hocam bu daveti iptal et" diye ona hitaben yazdım ilk yazımı..
Yakından tanıdığım, çok da sevdiğim hocamın bu fırsatçı ırkçıyı davet etmesi mümkün değildi. Ne var ki hocam şövalyelik yaptı.. "Ben çağırmadım" demedi, kendi görev verdiği insanlara sahip çıktı, onların arkasında durdu.
Bence yanlış yaptı..
Yüksel'e "Benim kafamda Oliver Stone ve Billy Hayes'i çağırmak vardı. Ya maazallah onlar gelseydi" demiş.. Ne "Maazallah"ı Hocam.. Harika olurdu..
Midnight Express, yıllarca, özellikle Rum ve Ermeni lobileri tarafından Türkiye aleyhine kullanıldı. Dünya televizyonlarında sık sık gösterildi.
Çok güzel bir hapishane filmiydi aslında..
Türkiye'de izlenmesi yasak olduğu için, ben Atina'da, hem de Kıbrıs olaylarının arkasında, Türklere öfkeli bir seyircinin arasında, gıkımı çıkarmadan seyretmiştim.
Amerikan sineması, hapishane filmleriyle ünlüdür. Kendi hapishanelerini ve sistemi yerin dibine batıran muhteşem filmler yapmış, bu filmlere en büyük ödülleri vermişlerdir. Ben Bir Pranga Kaçağıyım..
Cool Hand Luke.. Brubaker.. Shawshank Redemption.. Hepsini hem de birkaç defa izlediğimi hatırlıyorum. Midnight Express de öyle olabilirdi. Ama ne var ki, Amerikan sineması, bu defa kendisini değil, Türkiye'yi anlatıyordu. Sansürümüz filmi yasakladı. Yetmedi.
Başta Amerika, çeşitli dünya televizyonları göstereceklerini ilan edince Dışişlerimiz devreye girip yasaklatmaya kalktı. O ülkelerde demokrasi bizdekilerden farklı olduğu için, yaptıklarımız sadece filmin reklamı oldu. Gece Yarısı Ekspresi "Türklerin yasaklatmaya çalıştığı film" diye ünlendikçe ünlendi.
Midnight Express, tekrar ediyorum film olarak güzeldi. Hapishane sahnelerinin abartılı olduğu söylenebilir. Ama hele o devirlerde, nelerin olduğunu, bugün hemen herkes biliyor..
Filmle ilgili bence tek doğru eleştiriyi, Playboy Dergisi yaptı. (Onun da ülkemize girmesi hâlâ yasak.. Yıl 2010.. Sebep çıplak resim basması.. Soft porno kanallarının serbestçe izlendiği ülkemizde Playboy ve benzeri dergiler yasak.. Demokrasimize, bakar mısınız?.)
"Film güzel ama, önemli bir yanlışı var.
Filmdeki bütün Türk karakterler, kötü, sapık, iğrenç, güvenilmez. Türk olmayan herkes, iyi, ezilen, mağdur. Bu ırkçılıktır" diye yazdı dergi. Gerçekten de öyleydi. Senaryoyu yazan Oliver Stone, koca filme "İyi" tek Türk karakter koymamıştı.
1980'li yılların başında New York Long İsland'da yaşayan arkadaşım Alaattin beni aradı. "Billy Hayes buralara taşındı. Tanıştık. Konuştum. Filmin çok abartılı olduğunu söyledi. Adamı Türkiye'ye getirip TRT'de konuşturabiliriz. Gerçekleri açıklar, özür diler ve Türkiye aleyhindeki bu propaganda da biter" dedi..
Hemen Adnan Kahveci'yi aradım. O zaman Turgut Özal'ın bakanı.. Ama aslında pratik çözümler danışmanı. Turgut Bey böyle çözümlere bayılırdı. Kahveci projeyi sunar, o yaptırırdı.
Almanya'da adeta kaçak yaşayan Cem Karaca'nın Türkiye'ye dönüşünü böyle sağlamıştık.
Kahveci "Harika" dedi. Alaattin işin peşine düştü. Billy Hayes bir miktar para istemiş. "Masraflarım karşılansın" demiş.
Kahveci "Onlar kolay" dedi. Ama Hayes "Sınırda pasaport polisinden geçerken tutuklanmama garantisi" isteyince işin içine bürokrasi girdi. Bir hapishane kaçağına bu garanti idare olarak verilemezdi. Kahveci çözüm yollarını arıyordu. Turgut Bey'in de aklı yattığı için bir formül bulunacaktı ki, o talihsiz kaza oldu ve Adnan Kahveci'yi kaybettik. O proje de öylece kaldı.
Yani Sevgili Akaydın Hocam, Midnight Express ayıbını temizlemek daha 30 yıl önce ele alınmıştı. Daha sonra Oliver Stone ve Alan Parker de hatalarını kabul ettiler.
Hayes, Stone ve Parker üçlüsünü Türkiye'ye getirip ortak bir televizyon programı yaptırmak, hala geçerli, hala çok güzel bir proje..
Bununla, bir insanlık suçuna sahip çıkmayı mukayese etmek, elmalarla armutları toplamaya benziyor.
Hocamın hatasına hâlâ ve hâlâ Kustarica'yı savunma çabası içindeki bazı yazarlarımız da düşüyor. Onlar da başka elmaları, başka armutlarla karıştırıyorlar.
Onu da yazacağız!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA