Erdoğan, Avrupa Konseyi binasında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'na hitap etti. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde soruları cevaplayan Erdoğan, Fransız bir parlamenterin Türkiye'deki dini azınlıkların din özgürlüğü ile ilgili sorusuna tepki gösterdi. Erdoğan, "Türkiye'yi yakından takip etmiyorsunuz. Duyduklarınızla hareket ediyorsunuz. Zannediyorum arkadaşımız Fransız, ama Türkiye'ye de Fransız. Bizde böyle güzel bir söz var. Türkiye'ye çok Fransızsınız." ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, konuşmasına, Avrupa halklarının en eski parlamenter forumu olan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde milletvekillerine hitap etmekten büyük memnuniyet duyduğunu ifade ederek başladı. Türkiye'nin, 61 yıl önce bugün, 13 Nisan 1950'de Konsey'e üye olduğunu hatırlatan, Avrupa Konseyi ve Türkiye açısından son derece anlamlı bir yıl dönümünde genel kurula hitap ettiğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
''61 yıl sonra, yine bir 13 Nisan gününde, Avrupa Konseyi'nin kurucusu, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Dönem Başkanı Türkiye'nin Başbakanı olarak; başkanlığını bir Türk parlamenterin yaptığı bu Meclise hitap ediyor olmaktan büyük heyecan ve gurur duyduğumu da belirtmek istiyorum.
Kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyi, 62 yıldır Kıta'da demokratik istikrarın güçlendirilmesine önemli katkılar sağladı. Her türlü ayrımcılığa karşı çıkan, insan onuruna saygıyı ortak kültürümüzün temel unsuru haline getiren Konsey'e bu vesileyle şükranlarımı sunuyorum. 62 yıllık süreçte Konsey'e hizmet edenlere, bugün de aynı idealler etrafında hizmetlerini sürdüren siz değerli milletvekillerine ayrıca teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.
Erdoğan, şunları kaydetti:
''Son referandum olayıyla 12 Eylül 2010, biz bir söylemi öne çıkardık, bu da ileri demokrasi söylemiydi. İleri demokrasi için de Türkiye atılması gereken adımları önce 26 maddede yapmış olduğu anayasa değişikliği ile atmış bulunuyor. Fakat bu yeterli değil. Şimdi 12 Haziran'da bizde genel seçimler var, bu genel seçimlerden sonra daha köklü bir anayasa değişikliği ile bir sürecin içerisine gireceğiz. Ve bu sürecin içerisinde bir şeyi özellikle vurguluyoruz, o da şudur; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti içerisinde özellikle etnik ayrımcılığa kesinlikle yer verilmemesi, bölgesel ayrımcılığa asla yer verilmemesi, dinsel ayrımcılığa, ki bunları biz kırmızı çizgilerimiz olarak görüyoruz. Etnik milliyetçiliğe karşıyız, bölgesel milliyetçiliğe karşıyız, dinsel milliyetçiliğe karşıyız. Dönemimizde, şu 8, 8.5 yıllık iktidarımızda bunu gerçekleştirmenin de mutluluğu içerisindeyiz. Türkiye bu değişimi bu dönüşümü yaşıyor.
Tabii bölgede bir çok ülkeler artık bizimle farklı iletişim içerisine girdiler. 'Siz bunu nasıl gerçekleştirdiniz, bu kurumsallaşmayı nasıl yaptınız?', özellikle 'AK Parti modeli nedir, bunu bize anlatır mısınız?' ve bunun için bizden gelip eğitim alanlar var. Biz kendilerine bu süreç içerisinde parti çalışmalarımıza yönelik eğitimler veriyoruz. Çünkü AK Parti olarak bölgede sadece ana kademesiyle değil, kadın kollarıyla, gençlik kollarıyla örgütlenmesini 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarında gerçekleştirmiş bir partiyiz. Yani kapalı toplum anlayışıyla çalışan bir siyaset değil, açık toplum ve 780 bin kilometrekareye hitap eden ve bunu sadece televizyon ekranlarında veya yazılı medyada yapan bir anlayış değil, yüz yüze yapan ki ben bir genel başkan olarak, bir başbakan olarak ülkemin dört bir yanını tek tek, en az gittiğim ile iki kez, üç kez gitmişimdir. Gidip oralarda ilçeleri dolaşan, dolaşabilen, halkının arasında bulunan bir liderim. Böyle yürüttüm, bundan sonra da aynı şekilde bunu yürütmeye devam edeceğiz. Şimdi bu seçimlere girerken de aynı anlayışla giriyoruz.''
''Bu süreçte de gerek Ortadoğu ülkeleriyle gerek Balkanlar'da bu adımları atıp tabii ki dayanışma içerisinde olmamız gereken ülkeler var. Onlarla da bu dayanışmaları zaman zaman gerçekleştiriyoruz. Bu konuda da herhangi bir kesinlikle ön yargımız yok. Yeri geldiğinde Amerika'yla yeri geldiğinde Rusya'yla yeri geldiğinde İngiltere'siyle, Hollanda'sıyla aklınıza ne gelirse Ortadoğu'da Suudi Arabistan'ıyla, Körfez ülkeleriyle hepsiyle bu tür görüşmeleri yapabilen bir ülke konumundayız. Bundan sonra ki süreçte de bu aynı birliktelik içerisinde bölge barışına, dünya barışına katkıda bulunmanın gayreti içerisinde olacağız.''