Bitsin şu kış, gelsin canım ilkbahar diyorum ve sabırsız bünyemi bugünlerde bir türlü susturamıyorum.
Tam olarak sebebini bilmiyorum ama bugünlerde yere göğe sığamıyorum.
Ve canı sıkılan her kadın gibi bu ara hıncımı fena halde saçlarımdan almak istiyorum.
Baktım; çok sevdiğim arkadaşım ve meslekdaşım sevgili Derya Coşkundeniz, kısacık ve ona çok yakışan saçlarını hop bir kaynak hamlesiyle uzatmış, şahane olmuş.
Acaba diyorum ben de üçüncü kaynak denememi mi yapsam? Çünkü ne yaparsam yapayım asla uzamayan saçlarım var benim.
Her tür ürüne dünya para harcıyorum; yok, olmuyor olmuyor.
Geçen gün arkadaşımın evine temizlik için yardıma gelen Elvan'la sohbet ediyoruz...
KAFAMIZDAKİ KEDİ TÜYÜ!
Dedi ki "Saçlarımı satmak istiyorum, tanıdığınız varsa yardımcı olabilir misiniz?" "Ne kadar uzun ki senin saçların?" dedik ve ağzımızın payını aldık.
Elvan, kafasındaki tülbenti bir çıkardı; ortamda rüzgarlar esti, evin havası değişti, gözlerimiz kör oldu...
Elvan'cığım meğer Elf kızıymış!
Tam topuklarına kadar inen, pırıl pırıl olağanüstü saçlar...
Dedim "Ne olur söyle, ne kullanıyorsun?"
Markayı buraya yazamam ama Elvan kendisi bile söyledikten sonra güldü ve kendi yorumunu kendi yaptı: "En ucuz market şampuanı yani..."
Meğer ailesinin bütün kadınlarının saçları böyle uzun ve sağlıklı imiş.
Biz de hâlâ yok argan yağı, yok bal maskesi çırpınalım...
Kafamızdaki bir avuç kedi tüyü! İşin özü şu ki, insan estetiğiyle ilgili her türlü durumun genlerle ilgisi var.
Sülalenizin kadınlarına bakın ve geleceğinizi tahmin edin.
Ne bütçenizi, ne de umutlarınızı fazla zorlamayın.