Siz yeni yılın ilk gününü sevdiklerinizle geçirirken, ben Abu Dhabi uçağında Arap baharı yaşayarak geçirdim! Yanımdaki çifti görmeliydiniz; kredi kartlarıyla uçakta satılan ne varsa aldılar. Kremler, parfümler... Haliyle Arap çifte yapılan servis, bizimkinden hızlıydı. Onlara porsiyonlar çifter çifter geldi. Adana kebap da yediler, pesto soslu penne de... Etihad Airways'de işler böyle; uçarken harcayacaksın! Ben de Wi-Fi için iki saate 11 dolar versem mi, vermesem mi diye arada kaldım. Yanımda seyahat arkadaşım Tuba Ünsal vardı. Tuba'nın fikir fabrikasında dumanlar tütüyordu; düşünüp durdu yol boyu. İçinde bir beyaz yakalı gizli olan Tuba'yla fikir avına çıktık. Uçakta gözüme takılan bir diğer şey de; saç ektirdikleri için kafalarında bant olan gençlerdi. Biz bu işte Arap dünyasında nam salmışız. Çim adam misali ekilmiş kafalar, filizlensin diye nadasa alınmıştı.
100 DİRHEM =60 LİRA
Uçaktan iner inmez suratıma nemli hava vursa da, buralar daha yeni yeni ısınıyor. Şehrin en büyük oteli Emirates Palace'a gidiyoruz. Son zamanlarda Arap sosyetesi bu sarayda sosyalleşiyormuş. Otelin içindeki Uzakdoğu restoranı Hakkasan'a geçiyoruz sonra. Hakkasan'ların sahibi Alan Yau'nun Türk eşi Jale Erentok, işletme ekibini epey Türk'leştirmiş. Yanımıza Ahmet Gürliyen geliyor; kendisi 4.5 yıldır burada yaşıyor. Ondan sağlam bir rota istiyoruz. Bir yandan da deniz ürünlü dimsum'ları ve yasemin çaylı wagyu beef ile ördek roll'u mideye indiriyoruz. Unutmadan; 100 dirhem, 60 liraymış. Tüm tatil boyunca bunu ezberimde tuttum. Gecesi, gündüzü ile Ocean Race'in ikinci ayağını ve Abu Dhabi-Dubai seyahatimin tüm detaylarını önümüzdeki hafta yazacağım.