Son yıllarda pek çok hit şarkının altında imzaları olan Gökhan Tepe ile Ayla Çelik'in yıllara meydan okuyan bir dostluğu var. İTÜ'de konservatuvar eğitimi aldıkları yıllardan bu yana ayrılmaz bir ikili olan Tepe ile Çelik, önümüzdeki aylarda peş peşe çıkaracakları albümler için de iş birliği yapıyor.
Bengü, Demet Akalın ve Ebru Gündeş'e altı yeni şarkı verdiklerini söyleyen Tepe ile Çelik, birlikte üreterek güçlenen dostluklarını GÜNAYDIN'a anlattı...
GÖKHAN TEPE: Yeni albümün için koşturuyorsun bugünlerde. Başka neler yapıyorsun?
AYLA ÇELİK: Yarın Milano'ya gidiyorum.
Çok isterdim Milano'da sana iki şarkı yazmayı...
(Gülüyor) Aslında hiç gitmek istemiyordum çünkü albüm bitmek üzere.
G.T.: Kaç şarkın var?
A.Ç. Şu anda tüm şarkılar hazır, arasından eleyeceğiz. Gökhan Tepe, iyi arkadaşımdır; ondan epey şarkı aldım! (Gülüyor)
G.T: Sana özel tarife uygulayacağım.
(Gülüyor)
A.Ç: Çok şanslıyım gerçekten...
G.T: O şans bana ait; senin gibi güzel şarkı söyleyen birine şarkı vermek...
A.Ç: O benim lafımdı; lafımı çalma! Biz seninle arkadaş değil, kardeşiz... Eğer arkadaşım olmasaydın, yine çok çabalardım benim şarkılarımı söylemen için... Sen çok önemli bir şarkıcısın, bence Türkiye'deki en iyi erkek vokalsin.
G.T: Çok teşekkür ederim Aylacığım, ne ısmarlayayım sana? (Gülüyor)
A.Ç: Çanta, ayakkabı olabilir...
Biliyorsun, kadınların vazgeçilmezi çanta ve ayakkabıdır.
SAATLERİMİ ELLETMEM
G.T.: Çanta tutkunu biliyorum. Toplam kaç çantan var?
A.Ç.: Saymadım... Ayakkabılarımın sayısını da bilmiyorum. Ama iyi bir huyum var; ayakkabılarımı, elbiselerimi, çantalarımı hiç tutmuyorum, hepsini dağıtıyorum. Müsriflikten değil; yaptığımız iş nedeniyle aynı kıyafetlerle görülmememiz gerektiği için. Erkekler bu anlamda daha şanslı. Biz çok almak zorunda kalıyoruz. Ben de elimdekileri ihtiyaç sahiplerine dağıtıyorum. Tek tek ayırarak, bilinçli bir şekilde her şeyimi dağıtıyorum.
Tam tersine; bunları tutmanın israf olduğunu düşünüyorum.
Sen de ayakkabı sever misin Gökhan?
G.T.: Aslında bende de öyle bir muhabbet var; işten dolayı sürekli her şeyimi yenilemem gerekiyor. Belediyenin konteynırları var; eşyalarımı götürüp ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere belediyelere teslim ediyorum.
Eşyalarımızı paylaşmamız gerekiyor. Benim de ayakkabı tutkum var, saatlerimi de elletmem.
A.Ç.: Kaç saatin var, saydın mı hiç?
G.T.: Senin için çok saatim var canım!
(Gülüyor) Saatlere karşı özel bir düşkünlüğüm var.
Çocukluğumdan beri bir sürü saatim olmuştur. Hediye de ederim. En zorlandığım şey, ayakkabılarımı paylaşmaktır.
Geçen gün eşim, "Şunları versene artık" dedi.
Buna hazır değildim ve bir sürü bahane uydurdum.
A.Ç.: Benim de takıntılı olduğum iki-üç eşyam var. Bir gömleğim var; kaç arkadaşım bekliyor vereyim diye... Onu asla vermem ama.
G.T.: Kıyafetlerden konuşuyoruz ama kilolara da dikkat etmek lazım değil mi Aylacığım?
A.Ç.: Albüm zamanı çok özel bir gardırop yaptım ama hiçbiri üzerime olmayınca sıkı bir diyete girdim.
G.T.: Ben de boş zamanlarımı yiyerek değerlendiriyorum! (Gülüyor) Ama albüm zamanlarında mutlaka diyet ve spor yapmak zorundayız. Sporcu gibiyiz aslında...
En yorucu bölüm de bu zaten. Buna mecbursun çünkü sahnedesin, insanların karşısına çıkıyorsun. Yakışanı yapmak gerek... Şu anda ben de albüm hazırlıyorum ama diyetimle ilgilenmekten albümün çıkış tarihiyle ilgilenemiyorum! Bir ay sonra sıkı bir diyete gireceğim. Diyet yapmak, albüm yapmaktan daha zor.
HER ALBÜMDE EV DEĞİŞTİRİYORUM
A.Ç.: Bir de sen her albümde evinden taşınıyorsun. Neden?
G.T.: Dokuzuncu albümümü hazırlıyorum.
Bundan önce sekiz albümde, sekiz farklı eve taşındım. Son albümden önce Ortaköy'deki evime taşınmıştım. Yeni albüm arifesindeyim ama artık ev değiştirmeyeceğim inşallah... Aslında tamamen tesadüfen böyle oldu; 'buranın ayrı bir aurası var' falan hikayesi değil... Ev taşımak son derece yorucu bir şey. Bu ev bana iyi geldi; yedi-sekiz şarkı yaptık evde. Daha yapacaklarımız var seninle... Aynı paralelde gidiyoruz; şu anda seninle heyecanımız aynı... Firmamız ve çalışma arkadaşlarımız da aynı.
A.Ç.: Zaten karşı tarafa taşın sen, bu yakada oturmadığın ev kalmadı! (Gülüyor)
G.T.: Peki benimle birlikte şarkı yapmaktan mutlu musun bakalım?
A.Ç.: Şarkı bittikten sonra düşünüyorum nasıl yaptığımızı...
Bazen beni arıyorsun, "Gel, evde oturalım" diyorsun. Geliyorum, yemekler yiyoruz...
Genelde bir cümleyle, bir kelimeyle ortaya bir şarkı çıkıyor. O kelimenin duygusunu yakalayabiliyoruz, bu çok önemli.
G.T.: 'Hadi bugün şarkı yapma günümüz' demiyoruz yani. 'Beraber olalım' mantığıyla hareket ediyoruz. O ara sen bir şey yakalıyorsun.
'Ah Ulan Sevda'yı da böyle yapmıştık. Senin şarkı bitmeden masadan kalkmama huyunu seviyorum.
Kimseyi de bir yere göndermiyorsun.
İyi ki öyle yapıyorsun...
Çok yorulduğumda "Ben artık gitmek istiyorum" diyorum. Kafamdan ateş çıkıyor artık ama sen kalmam için elinden geleni yapıyorsun. 'Çay-kahve yapayım, biraz daha otur' deyip beni yerime oturtuyorsun.
Bir şarkı için saatlerce aynı konsantrasyonda çalışmalı, enerjini ve duygunu yukarıda tutmalısın. Beyin yorgunluğu var bu işin; bir saatten sonra insanda delirme hissi yaratıyor. Gülme geliyor bana...
A.Ç.: Gülmeler, saçma sapan espriler geldiği zaman rahatlıyorum ben. Sınırları aşmış oluyoruz. Sonra da kendiliğinden bir duygu geliyor.
G.T.: Bir şarkının bir yeri vardı, melodinin bir bölümü hoşumuza gitmiyordu, hatırladın mı? Bir mola verdim, döndüğümde "Buldum!" dedim.
A.Ç: Merdivenleri çıkarken dönüp "Buldum!" diye bağırmıştın. O anda bütün yorgunluğumuz geçmişti. O an oturduk, çalıp söylemeye başladık. Saat 03.00'e geliyordu.
Demet'i (Akalın) aradım. "Burada sana A1 şarkısı yapıyoruz, sen uyuyorsun" dedim.
Demet de vazgeçmeyelim diye, o saatte sosyal medyada her yere yazdı şarkıyı aldığını.
Şarkıları verirken ortak karar alıyoruz zaten.
Sen istemezsen vermeyiz parçayı.
G.T.: Etik hareket ediyoruz; söz verdiysek sözümüzde dururuz. Şarkının kısmetinde biri varsa, ona gider. Bazen birisi için hayal edip şarkı yapıyoruz, olmuyor. Başkasına gidiyor şarkı ve patlıyor.
A.Ç.: Ah o 'biri'... (Gülüyor) Oturduk, çok uğraştık ona şarkı yapalım diye... Hem çok kısmetli, hem çok kısmetsiz biri... Onun için yaptığımız şarkıların hepsi başkalarında hit oldu.
BAZEN ŞARKILARIMIZI PAYLAŞAMIYORUZ İKİMİZİNDE GÖNLÜNÜN KALDIĞI OLUYOR
G.T.: Bu kadar uyumlu çalışmayı nasıl başarıyoruz sence?
A.Ç.: Ben çok cadılık yapıyorum yaa...
Ama sen her zamanki gibi asil duruşunla beni asla kırmazsın. Her şeyi senin okumanı istiyorum.
Sesin o kadar güzel ki; senin yorumunu dinlemeye bayılıyorum.
Her şey seninle daha da parlayacakmış gibi geliyor. Demoları bile senden duymak istiyorum.
G.T.: Şarkıları paylaşmamız gerektiği zaman, bazen ikimizin de gönlünün kaldığı şarkılar oluyor. Hepsi helali hoş olsun tabii. Sana yakışmayan bir şarkı olursa geri alırım ama!
Bu arada tek başına albüm yapmak gerçekten çok zor. Bu işte başarılı insanlarla çalışmanın ve iyi dostlarımız olmasının avantajını yaşıyoruz ikimiz de.
A.Ç.: Söyle bakalım hangi şarkıymış gönlünün kaldığı?
G.T.: Seninle albümlerimiz üst üste gelecek... Bazen şarkı yapıyoruz ama okumaktan vazgeçiyoruz.
O parça doğru insanla buluştuğu zaman mutlu oluyoruz. Sürekli üretim halindeyiz.
Albümlerimiz bizi çok heyecanlandırıyor.
Şimdi parçaların aranje sürecindeyiz.
EVLİLİK BANA ÇOK YARADI DARISI BAŞINA
G.T.: Bizim şarkı hikayelerimiz bitmez Aylacığım... Biraz da özel meselelerden bahsedelim. Ne yapacaksın, evlenecek misin?
A.Ç.: Yalnış anlaşılırım diye bu soruna cevap vermiyorum. Evlilik takıntılı biri olmadığımı biliyorsun. Evlenebilirim de, evlenmeyebilirim de. 'Aman düğünüm şöyle olsun, gelinliğim böyle olsun' gibi düşüncelerim hiç olmadı gerçekten.
G.T.: Peki evlensen gelinliğinin nasıl olmasını istersin?
A.Ç.: Senin için bir düşüneyim... Çok saf, temiz, sade bir şey olmasını isterdim.
Bunları hâlâ hayal edemiyorum ben.
ŞU ARA ÇOCUK DÜŞÜNÜYORUM
G.T.: Peki çocuk sahibi olmak ister miydin?
A.Ç.: Ben acilen hala olmak istiyorum!
G.T.: Ben hala olmak istemiyorum.
(Gülüyor) A.Ç.: Benim çocuk yapmamam bir mucize çünkü bu konuda iddialıyım; dünyada çocukları benim kadar çok seven biri yoktur.
Beni çok rahat çocukla kandırabilirsin.
Bütün çocukları çok seviyorum; hepsi bize Allah'ın emaneti. Ben de şu ara çocuk konusunu düşünüyorum.
G.T.: Sen nasıl hala olmak istiyorsan, ben de dayı olmak isterim. Hala olursan, belki anne olma isteğin de artar.
A.Ç.: Peki eşininle senin çocuk yapma düşünceniz var mı?
G.T.: İstiyoruz tabii... Eşim de, ben de çocukları seviyoruz. O sorumluluğu alabilecek kapasitede olduğuma inandığım bir süreçteyim. Eşim de öyle... İnşallah olur, niyetimiz var anne-baba olmaya.
A.Ç.: Eşinin yemek yapma denemeleri nasıl gidiyor peki?
G.T.: Güzel gidiyor... Yemek olayını da aşacak; öğreniyor yavaş yavaş. İlk yemeğimize sen gelmiştin. Fena değildi sanki...
A.Ç.: Beni yemekte demo olarak kullandınız!
(Gülüyor) Eşinin yemekleri çok güzeldi gerçekten. Sana çok güzel bakıyor zaten... Gözleri parlıyor, enerjisi çok iyi.
Mutluluk, dışarıya yansıyan bir şey.
G.T.: Evet, yuvamda mutuluyum çok şükür.
A.Ç.: Evlendikten sonra hayatında bir şey değişti mi Gökhancığım?
G.T.: Hiçbir şey değişmedi aslında.
Biraz vites yükselttim; daha fazla şarkı yazmaya ve üretmeye başladım. Evliliğin yaradığı insanlardanım... Buna ailem, dostlarım şahit. Çok şükür, çok güzel şeyler üretmeye başladım. Eşim fikirleriyle beni çok mutlu ediyor, bana rahat çalışma saatleri yaratıyor. Bana destek oluyor; evliliğin getirdiği ağır bir potaya sokmuyor ikimizi de. Müzisyen olduğu için beni çok iyi anlıyor. Evdeki mutluluğum, üretimimi destekledi. Darısı senin başına...
AYNI OKULLARDA OKUDUK AYNI DİLİ KONUŞUYORUZ
G.T.: Seninle sadece şarkı yapmak için bir araya gelmiyoruz tabii ki... Öyle değil mi?
A.Ç.: Tabii ki yemek yeriz, sohbet ederiz. Çok değer verdiğimiz besteci, söz yazarı, aranjör arkadaşlarımızla da sık sık buluşuyoruz.
Şebnem Sungur, Hakkı Yalçın, Erhan Bayrak, Barış Özesener ile hep birlikteyiz... Fikir ortaklığı yaparız.
Şarkımızı okuyacak sanatçıyı yönlendiririz.
Onlara sadece 'Şarkıyı al, oku ve çık' demiyoruz çünkü.
G.T.: Aranjesini dinleyip beğenmediğimiz şarkılar oldu çünkü... Şarkının ne anlattığını besteci çok iyi bilir. Buna saygı gösteren sanatçılara çok teşekkür ediyoruz.
A.Ç.: Hepimiz şarkıyı söyleyecek kişiye hizmet ediyoruz. Aranjörü de, bestecisi de, söz yazarı da onun için bir araya gelmiş oluyor. Doğal olarak kimsenin kötü niyeti olamaz; herkesin tek dileği en mükemmeli yakalamak.
G.T.: Biz sadece işimizi iyi yaptığımız için bir arada değiliz. Seninle okul yıllarından beri dostuz. Aynı okullarda okuduk, aynı dili konuşuyoruz.
EN YAKIN DOSTLARIM RAKİP TAKIMLARI TUTUYOR
G.T.: Bu sene Beşiktaş'ım şampiyon oldu. Beni arayıp kutlamadın Aylacığım...
A.Ç.: Haklısın, unuttum gerçekten...
Fenerbahçeliyim ben kardeşim!
G.T.: Yıllardır aramızda tatlı atışmalar olur. Şebnem Sungur; Galatasaraylı, sen Fenerlisin. Çok sevdiğim iki dostum olarak farklı takımları tutuyorsunuz. Beşiktaş yenildiğinde bana mesaj atıyorsunuz; tatlı diyaloglar bunlar ama...
A.Ç.: Beşiktaş yenildiği zaman çok üzülüyorsun sen. Vücut dilinden hemen anlıyorum. Yine maçlara gidelim birlikte...