Sessiz sinema dönemine saygı duruşunda bulunan 2011 yapımı 'Artist' iyi bir filmdi. Filmi, Cannes'da ilk gösterildiğinde izlemiş ve çok sevmiştim. Film daha sonra En İyi Film Oscarı'nı aldı. Yönetmeni Michel Hazanavicius da En İyi Yönetmen Oscar'ını kazandı ve Oscar'lı yönetmenler kervanına katıldı.
Hazanavicius, son filmi 'Redoubtable'da yine sinema tarihinin koridorlarında dolaşıyor. Sinemanın yatağını değiştiren, Yeni Dalga'nın efsanevi yönetmenlerinden Fransız Jean Luc Godard'ın, 1968 olayları öncesinden başlayarak, eşi Anne Wiazemsky ile ilişkileri üzerinden bir portresini çiziyor. Ortaya çıkan Godard portresi çok da olumlu değil. Film adeta kafalarda yaratılan Godard efsanesini yıkmak için çekilmiş gibi.
Oscar'lı yönetmen Hazanavicius, 'Redoubtable' filmiyle Cannes'da Altın Palmiye yarışına girmişti. Şimdi de filmiyle 54'üncü Uluslararası Antalya Film Festivali'nde de Altın Portakal yarışında. Ünlü yönetmen, 'Redoubtable'ın önceki günkü gösterimine katılmak için Turkuvaz Medya Grubu'nun ana sponsoru olduğu festival için Antalya'ya geldi. SABAH'a verdiği özel söyleşide Michel Hazanavicius'la filmini, Godard'ı ve Oscar başarısını konuştuk...
Godard sinema dünyasında çok büyük bir efsanedir. Siz 'Redoubtable' ile Godard efsanesini yıkmak mı istediniz?
Bir efsaneyi yıkmak için çekmedim filmi. Ama Godard'ı insan olarak nasıl biri olduğunu gösterip hapsolduğu o efsanenin içinden kurtarmak istedim. Eski karısının kitabını okudum ve o kitaba yansıyan Godard'ın insan olarak portresini çizmeye çalıştım, hepsi bu.
İşte o çizdiğiniz portre çok da olumlu bir Godard değil.
Godard, sempatikliği ile tanınan bir insan değil. (Gülüyor) Sempatik olmak umurunda da değil zaten. Onu sempatik olarak göstermek isteseydim ona ihanet etmiş olurdum. Ben onu yargıladım filmde.
Sinemanın gidişatını etkilemiş bir yönetmen Godard. Pek çok yönetmeni de etkiledi. Yönetmen olarak sizde bir etkisi oldu mu?
60'lardaki filmlerini seviyorum. 70'lerdeki filmleri benim için çok karanlık. Godard çok büyük bir yaratıcı ve sinemacı. Ama politika işin içine girince iş değişiyor. Yani film yaparken siyasi görüşlerini sinema becerisinin önüne koyunca Godard kaybetmeye başlıyor.
'Babayı öldürmek' diye bir şey vardır psikolojide; 'Özgürleşmek için babayı öldürmek gerek' denir. Sizin yaptığınız bir anlamda bu mu?
Godard'ı bir baba olarak değil, bir usta ve büyük bir sinemacı olarak gördüm hep. Kendi sinemamın ondan etkilendiğini söyleyemem. Ama tabii bilinçaltımda ne var onu bilemem. Belki bilinçaltımda böyle bir şey de olabilir.
'ARAYIŞ' PEK BEĞENİLMEDİ
Godard bir yönetmen ve oyuncu sevgilisiyle ilişkisini anlatıyorsunuz filmde. Siz de bir oyuncu ile evlisiniz. Bu paralelliği film çekerken kurdunuz mu?
Godard'ın sevgilisine davranışı çok zehirli ve hastalıklı. Ben öyle biri değilim. Bunun için bir paralellik kurmadım. Eşim Berenice (Bejo) ile ilişkimde pozitif biriyimdir. Ama Godard'ın yönetmen olarak portresini çizerken kendimden bir şeyler katmış olabilirim. Özellikle filmleriyle ilişkisinde ve filmlerine yapılan eleştirilere karşı yaklaşımında kendimden bir şeyler katmışımdır diye düşünüyorum.
Godard, filmleriyle ilgili kötü eleştiriler aldığı zaman ciddi reaksiyon veriyor. Siz de öyle misiniz?
Bir önceki filmim 'Arayış' beklediğim kadar beğenilmedi. Bu üzücü ve acı verici bir durum. Çünkü eleştirileri kişisel olarak algılıyorsunuz. Ama Godard'ın bir özelliği daha var; eleştirilerden 'İnsanlar beni anlamadı' diye sıyrılmasını da biliyor. Ben öyle değilim.
Sinema eleştirmenlerini seviyor musunuz?
Pek değil. (Gülüyor) Aslında kişiselleştirmeyeyim; sadece iyi ya da sadece kötü denilen eleştiriyi sevmiyorum. Çünkü bunun bir anlamı yok. Negatif ya da pozitif; yapıcı olan her eleştiri daha kıymetli.
'Artist' filmiyle Oscar alınca "Oscar almak aya gitmek kadar inanılmaz" demiştiniz. Hâlâ inanılmaz geliyor mu, yoksa Oscar'lı yönetmen olmaya alıştınız mı?
Oscar almak inanılmaz bir duygu ama hayatınızda çok büyük değişiklikler yapmıyor. Mesela günlük hayatımda bir şey değişmedi. Ama Oscar, film yaparken daha çabuk para bulmanızı sağlıyor. Bir de Oscar alınca tanınırlığınız artıyor ama bazıları bu durumdan dolayı size sempati duymuyor.
Peki Oscar sizde başarı krizine yol açtı mı?
Bahsettiğin bu krize genellikle Amerikalı yönetmenler giriyor ama ben Fransızım! (Gülüyor) Bir yaratıcılık ya da başarı krizi yaşıyorsam, bunun farkında da değilim.
TERÖRÜN AMACI KORKUTMAK KORKMADIĞIMIZI GÖSTERMELİYİZ
Fransa'daki terör saldırılarından sonra bir mektup yazdınız, 'Bildiğimiz gibi yaşamaya devam edeceğiz' diye. Çok destek gördü bu mektubunuz.
Terör alçakça bir şey. Bir hayat
kuruyorsunuz ve teröristler o hayata
saldırıyor. Zaten terörün amacı sizi
korkutmak. Teröristler öldürmekten
ziyade korkutmayı amaçlıyorlar. Onların
bu saldırıları karşında korkarsak
o zaman teröristlerin amacına
hizmet etmiş oluruz. Bunun için yazmıştım
o mektubu. Korkmadığımızı,
hayatlarımıza, yaşam tarzımıza sahip
çıktımızı göstermek için.
BM İŞLEVİNİ YİTİRDİ
BM 'nin işlevini yitirdiğini söylediğiniz bir açıklamanız vardı. Bu konuyla ilgili tam düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?
BM, dünyanın herhangi bir yerinde bir kriz
yaşanırken tepki vermekte çok gecikiyor.
Krizler yaşanırken duraksıyorlar. Bu
duraksama ve karar verememe büyük
dramlara yol açıyor. Mesela Ruanda'da
soykırım olurken herkes ne olduğunu
biliyordu ama kimse bir şey yapmadı.
Bosna'da da bu kararsızlığın
sonuçlarını
gördük.