Geçen hafta Moskova'da ilk kez konser verdiniz. Nasıl geçti?
Konser alanı
1500 kişilikti. İtalya,
New York ve
Türki Cumhuriyetler'den
gelenler
vardı. Eşim
beni ilk defa sahnede
seyretti. İlk
defa bir konserime
geldi. O da Moskova'ya
nasip oldu. Daha önce
konserlerde 'İyi ki Hayatımdasın'
adlı şarkımı söylerken
video çekip ona gönderirdim.
İlk defa Moskova konserimde
o şarkıyı söylerken elime telefonu
almadım.
Eşiniz sahnedeki Mustafa Ceceli'yi görünce ne dedi?
Etkilendiğini söyledi. Sahnedeyken
bana 'Çok iyisin'
diye mesaj attı. Konser sırasında
mesajlaştık. Seyircilerin
arasındaydı ama nerede olduğunu
bilmiyordum. Ben şarkı
söylerken kendimi soyutluyorum.
Ama Selin'in karşısında
ilk defa söylemek, bayağı heyecanlı
oldu.
ÖNÜNDE HALAY ÇEKTİM!
Ne hissettiniz?
Benim için büyük bir heyecandı.
Orada canlı performansı
görmesi çok farklı. Sahnede
halay bile çekiyorum, düşünsenize!
Sonuçta normalde eşimin
önünde halay çekmem.
'Simsiyah' adlı albümünüz doğum gününüz olan 2 Kasım'da çıktı... Hayranlarınız 'Geçti O Günler' ve 'Simsiyah' adlı şarkılarınızı çok beğendi...
Çıkış şarkımız 'Geçti O Günler' ama ben
albümün adının 'Simsiyah' olmasını istedim.
İnsanın hayatında hem gece, hem gündüz var.
Simsiyah olduğu zaman doğru yanlış her şey
düşüyor. Gün doğduğunda neyin ne olduğunu
anlıyorsun. Bir sessizliğe ihtiyaç var. Şarkının
içeriği, anlattıkları bizim düşündüklerimizi
geçti. Şu an 'Simsiyah' daha önde gidiyor.
Sinan Akçıl, 'Simsiyah'ı Whatsapp'tan attı.
"Böyle bir şarkı buldum internette, ben de
söz yazdım. İlk sana gönderiyorum. Karadeniz
tadında bir şarkı, keşke bunu yapsan" dedi.
Şarkıyı dinledim ve "Tamam" dedim. 'Geçti O
Günler'i de 80 kere dinledim. Yeni evimdeki
stüdyomda söylediğim ilk şarkı oldu.
Henüz bir önceki albümünüzün üzerinden altı ay gibi kısa bir süre geçmesine rağmen neden yeni bir albüm yaptınız?
Evet, bu çok alışık olmadığımız bir durum.
Yeni albüm için benim düşüncem 2018 sonu
gibiydi. Ama tutamadık şarkıyı. 'Geçti O Günler'i
dinledikten sonra "Bunu çıkarmamız
lazım" dedim. Normalde beklerim. Yeni şarkıya
klip çekelim derken, yeni albüm yaptık.
Sinan Akçıl, 'Simsiyah' adlı şarkıyı sizi düşünerek yazdığını söylemişti. Şarkı sizin ruh halinizi yansıtıyor mu?
Yok hayır, benim ruh halim karamsar değildir.
Albüm simsiyah olabilir ama ruh halimiz
bembeyaz. Şükür çok mutluyuz. Başıma
ne gelirse hep tevekkülü elinde tutan, her şeyi
hayra yoran bir adamım. Şarkının bütününe
baktığım zaman kendime yonttuğum yerler var
ama kesinlikle karanlık değilimdir.
Kariyerinize başlayalı 10 yıl olmuş, nasıl geçti bu 10 yıl?
Çok iyi geçti çok şükür. 120'den fazla şarkı
söylemişim; dile kolay. Bir o kadar da aranjmanlar
var. Bana 'Şarkıcı olursan aranjörlük
kariyerin biter, bir daha kimse seninle çalışmaz'
demişlerdi. Aranjör olarak da farklı tarzdaki
şarkıcılara hizmet verdim. Sibel (Can) Hanım'la
arabesk fantezi çalışacağım. Emre Aydın'la rock
yapacağız. İki kulvarda da devam yani.
Hangisi daha çok keyif veriyor?
Aranjörlük daha çok keyif veriyor. Getirisi
daha fazla olan yer ise sahne. Halkla daha fazla
kaynaştığın yer de sahne. Stüdyodaki üretim
heyecanı daha farklı. Müzik piyasası da şu an
çok bıçak sırtında; ya komple çökecek ya da fırlayacak.
Çünkü büyük sanatçıların eski sıklıkta
eserler üretmediğini görüyoruz. Sosyal medyanın
kendi starlarını oluşturduğu gerçeği de ortada
zaten. Naçizane benim fikrim, sevdiğimiz
büyük isimler albüm yapmakta arayı çok açıyorlar.
Ama Tarkan
başka! Hayran
olduğum şarkıcıyı
sorarsanız, o Tarkan'dır.
Tarkan
bence dokunulmazlardan...
Yaşam tarzınız, karakteriniz, sahiciliğinizle ilgili zaman zaman şüpheler oluştu. Bu tip eleştiriler sizi hiç yıpratmadı mı?
Yıpratamaz çünkü insanlar
dört duvar arasında yaşananı
bilemezler. Rol falan yaptığım
da olmadı. Benim aldığım terbiye
'Evde olan evde kalır' sözündeki
gibidir. Evliliğim sorulduğunda
'Allah'a şükür iyi
gidiyor" diyordum. Kötü gittiğinde
'Kötü gidiyor' demezdim.
Bunun da rol olduğunu düşünmüyorum.
Düşünenlerin de,
aynı sıkıntıyı yaşasalar kimseye
bahsedeceklerini sanmıyorum.
O yüzden yaşamadan ahkam
kesenler beni yıpratamaz. İsteyen
istediğini yazsın; dedikodu,
iftira maiyetinde kalır.
Dedikodu ve iftiranın cezası da
çok ağırdır.
Göz önünde olmanın bedeli var mı?
Çok ciddi bedelleri var. Geçtiğimiz
günlerde Murat Boz'un
bir davasını düşürdüler, çok
şaşırdım. 'Ünlüsünüz, katlanacaksınız'
diyorlar. Günümüzde
en büyük silah psikoloji
kanımca. Algı operasyonu yapan insanları
ve kurumları iyi ayırt edebilmek lazım. Bu itibar
suikastını düzenlemeye kalkan, farklı alanlarda
baltalamaya çalışan insanlar hiçbir sonuç
elde edemedi. Hayat devam ediyor çünkü
benim yeteneğim Allah vergisi; iki-üç iftirayla
yok olmuyor balon olmayan şeyler. Nedense
Türkiye'de mutluluk para etmiyor! Mutlu bir
insana tahammül edememenin tek sebebi mutsuz
olmaktır. Bundan daha büyük bir ceza var
mıdır bilemiyorum.
Biraz da aşk konuşalım. Yeni hayatınız evliliğiniz, oğlunuz Arın'la her şey nasıl gidiyor?
Allah'a çok şükür her şey çok güzel gidiyor.
Ben evlilik kurumuna değer veriyorum ve
hayatımıza kattığı en büyük şey, bir olma hissiyatı.
Günümüzde ilişkiler çok çabuk yıpratılabiliyor,
uzun sürse bile aslında aşk merkezli
değilse temelinden sarsılabiliyor. Benim için
en değerli şey, Selin'in Arın'la olan ilişkisiydi.
Arın, Selin'i çok seviyor; ilk tanıştıkları günden
beri çok iyi arkadaş oldular.
Eşinizin hamile olup olmadığı haberleri altı aydır soruluyor ama biz taze haber soralım; hamile mi?
100'üncü baskı gibi olacak ama hayır değil
ve şimdilik düşünmüyoruz.
DÜĞÜNÜMÜZÜ EVDE DEĞİL, BOĞAZ'IN ORTASINDA BİR TEKNEDE YAPTIK
Kritik bir dönemden geçtiniz. O dönemde sosyal medyada sevenleriniz ikiye ayrıldı, hatta kendi aralarında tartıştılar da. 'Hayranlarımı kaybederim' korkusu oluşmadı mı?
Böyle bir korku, olayın içyüzü oldukça farklı olduğu için oluşmadı. Kendimi ifade etmek istedim onlara. Ama sadece tek şey söyleyebildim: Bilmediğiniz çok şey var. Söyleyemediğim şeylerden dolayı da geri çekilmeyi tercih ettim. Ve bunun da karşılığını aldım. Sosyal medyadan tepki gösterenler, daha sonrasında yaptığımız etkinliklerde gelip yüz yüze özür dilediler.
Geçtiğimiz günlerde eşinizle bir davete katıldınız ve Selin Hanım'ın giydiği kıyafet çok transparan bulundu. Eşinizin kıyafetlerine karışır mısınız?
Kıyafetinde hiçbir şey yoktu, kolu hariç transparan olan yeri bile yoktu aslında. Eleştirilmedi ki, insanlar eleştirsin diye haber yapıldı. Ama yine başarılı olamadılar.
Selin Hanım zaten basında yer alan bir isimdi. Sizden sonra bir tık daha fazla yer almaya başladı. Bu durumu nasıl karşılıyor kendisi?
Ne kadar umursamadığını görseniz inanamazsınız; sanki hiçbir şey yazılmıyormuş gibi umurunda bile değil. "Beni tanımayan insanların hakkımda yazdığı yalanlara tepki göstermem ruhsal bozukluk göstergesi olurdu" diyor ve çoğu zaman gülüyor haberlere. Ama 'Magazinde yer almaktan hoşnut mu?' diye sorarsanız; hayır değil ve hiç tanınmamayı tercih ediyor. Ama doğduğu çevre ve evliliğimiz buna geçit vermiyor.
Çok sade bir düğün tercih ettiniz; nasıl bir düğün oldu?
Ne zaman evlenirsek evlenelim aynı şeyi yapacaktık; aynı sadelikte, aynı çekirdek kadroyla olacaktı. Biz Boğaz'ın ortasında, bir teknede evlendik. Herkes düğünü Çubuklu'daki evimizde yapacağımızı düşünüyordu. Düğün tarihimiz de 10 Temmuz'du ama 13 Temmuz diye yazılmıştı gazetelerde. 50 kişilik bir düğündü. İlk dansımızı da yapmadık. Bir yerde dans etmemiz lazım acilen. (Gülüyor)
Halkın sizi bu kadar sevmesini neye bağlıyorsunuz?
Benim esnaf kültürüm var. Ankara Ulus'ta büyüdüm. Orada arkadaşlarım var. Onlarla sohbet etmeyi seviyorum. Bizim orada hırdavat dükkanımız vardı. Yazın en büyük zevkim, babamın dükkanında çalışmaktı. O yüzden o kültürü seviyorum; insanlarla sohbet etmeyi, farklı kültürden insanlarla bir şeyler paylaşmayı seviyorum. Belki o yüzden sanatçı olarak da tüm Türkiye'de bir etkileşim sağlamış, sevilmiş olabilirim.
HAYAT İNSANI KORKTUĞU ŞEYLE İMTİHAN EDİYOR, KAÇAMIYORSUN
İlahi albümü yaptığınızda da eleştirilmiştiniz...
Evet çünkü başarı istenmez. Müzisyenim,
şarkımı söylüyorum ama birden çok
misyon var üzerime yüklenmiş. Çünkü
sen ilahi söylüyorsun... Bazıları bana '50
yaşına gelince ilahi albümü yapsaydın'
diyor. Ben 35 yaşında Yunus Emre'nin,
Ahmed Hulusi'nin, Hacı Bektaş Veli'nin
ilahilerini okudum. Ne var bunda? Biz
insanlara yafta yapıştırmayı seviyoruz;
'Bir pop sanatçısı bunu yapamaz' deniyor.
İlla ki senin ilahi söyleyen biri olman lazım.
Ben o albümde seslendirdiğim her
eserin arkasındayım. Amacımız insanlara
güzellik sunmaktı; sevgi ve mutluluğu
aşılamak istedik. Kendi kurallarına göre
şekillendirmeye çalıştıkları bir toplum
inşa etmek istiyorlar; 'Pop sanatçısı ilahi
okuyamaz' gibi. İsteyen bu kalıbın içine
girebilir, kendi seçimidir ama ben kendi
gönlüme göre yaşamayı seçtim.
Sizin hiç hatanız olmadı mı?
Hatasız bir insan olduğuna inanmıyorum;
elbette var. Çok daha evvel bitirmiş
olmam gereken bir evliliği sürükledim.
Ama kaçamıyorsun işte; sistem öğretmek
istediği şeyi er ya da geç öğretiyor, korktuğun
şeyle imtihan ediyor seni. Önemli
olan pişmanlık duymamak, ders çıkarmak
çünkü bugün şer görünen yarın çok
büyük bir hayır olabiliyor.
Otomobillerle aranızın iyi olduğunu biliyoruz. Hız seviyor musunuz?
Seviyorum çünkü o adrenalini seviyorum.
Bir-iki senedir piste gitmek gibi
bir merakım var. Bir turda lastikleri
yakıyorum. Biraz maliyetli ama keyifli
oluyor. Annem de hızı çok sever. Hız limiti
olmayan bir yolda 250 kilometre hızla giderken,
annemin bana "Bu daha hızlı gitmiyor
mu?" diye sormuşluğu var. Karada
306 kilometre hızı gördüm, ama emniyet
kemeri takmadan arabayı çalıştırmam.