19'uncu yüzyılın en önemli deniz ressamlarından biri olan İvan Aivazovsky'nin 100'üncü ölüm yıldönümünde düzenlenen sergiyle açılan İş Sanat Kibele Galerisi, bugüne kadar sanatın usta isimlerinin yüzlerce eserine ev sahipliği yaptı. Kuruluşundan bu yana İş Sanat Kibele Galerisi'ne konuk olan sanatçıların Türkiye İş Bankası koleksiyonuna dahil olan eserlerinden oluşturulan bir seçki; İş Sanat'ın 20'nci sezonu vesilesiyle 8 Ekim'den itibaren sanatseverlerle buluşmaya başladı. Serginin küratörlüğünü akademisyen Emre Zeytinoğlu üstleniyor. Zeytinoğlu ile İş Sanat Kibele Galerisi'nde yılsonuna kadar ziyaret edilebilecek 'Kibele'nin Hafızası' adlı sergiyi konuştuk...
■ Sergiyi nasıl tanımlarsınız?
Bu sergi, bugüne kadar İş Sanat Kibele Galerisi'nde eserleri sergilenen sanatçılar için bir saygı duruşu özelliği taşıyor. Her sanatçıdan İş Bankası koleksiyonuna dahil edilen yapıtlardan bir ya da ikisi değerlendirildi ve böylece Iş Sanat Kibele Galerisi'nin sanata bakış açısı da ortaya konulmuş oldu. Öte yandan bana göre bu sergi daha geniş anlamda düşünülmeli. 1940'tan beri İş Bankası'nın büyük bir sanat koleksiyonu oluşturduğunu biliyoruz; dolayısıyla bu galeride yer alan sanatçılar ile o büyük koleksiyonu oluşturan sanatçılar arasında tam bir karakter bütünlüğü var. Akademik eğitimden geçmiş, benzer ilkeleri, benzer yöntemleri ve sanat görüşlerini paylaşan sanatçıların yapıtları bunlar. 'Kibele'nin Hafızası', o büyük koleksiyonun yeni dönemi...
■ Siz bu seçkiyi oluştururken nelere dikkat ettiniz? Sergileyeceğiniz sanatçıların 'usta' isimler olması, küratör olarak hem sizi rahatlatır hem de elinizi kolunuzu bağlar. Rahatlatır çünkü izleyicinin o sanatçılar hakkında ön bilgisi vardır. Fakat bu durum sizin için bir zorluk da yaratır çünkü o 'usta' isimler adına önceden yazılıp çizilen, öğrenilen şeyler dışında bir şeyler söyleyebilme şansınız ortadan kalkar. Ve bir küratör olarak dikkat çekeceğiniz küçük ayrıntılar önemsiz kalır. Benim vurgulamak istediğim şey şu oldu; bu sanatçılar her ne kadar ortak zamanlardan, pratiklerden, eğitimden geçmişlerse de, birbirlerinden farklı yaşam görüşlerine, farklı sanatsal tavırlara sahiptiler. Yani aldıkları eğitim, ülkedeki siyasi ya da kültürel değişimler onları klişeleştirmemiştir. Bu demek oluyor ki bu sanatçılar, aldıkları eğitimden edindikleri bilgileri ve kuralları esnetebilme becerisini gösterebilmişlerdir. İçinde bulundukları dönemin etkilerini de geniş bakış açıları ile yorumlayabilmişlerdir. Bu benzemez durum, o sanatçıların en önemli özelliği.
■ Sanatseverlere vermek istediğiniz mesaj neydi? Sergiyi düzenlerken, sanatçıların birbirleri ile kurdukları benzer tavırları bir araya toplayıp bazı ortaklıkları sergilemek yerine, yapıtların aralarındaki farkları vurgulayacak bir sıralama yapma yoluna gittim. Bu düzenleme sanatçıların özgün olabilmek adına ne büyük bir çaba sarf ettiklerini anlatıyor.
KOLEKSİYONU FARKLI BİR BAKIŞLA SUNUYORUZ
■ Hazırlık sürecinden bahseder misiniz?
Eğer bir koleksiyon sergisi yapıyorsanız, bir küratör olarak fazla seçeneğiniz yoktur. Çünkü yer vereceğiniz sanatçılar zaten bellidir ve onlardan seçeceğiniz yapıtların sayısı da sınırlıdır.
İstediğiniz konuyu seçemezsiniz, o konu ile ilgili sanatçıları özgürce davet edemezsiniz ve onlarla içerik üzerine tartışmalar yapamazsınız. Burada yapılabilecek şey, bu koleksiyonu mümkün olduğunca farklı bakış açılarından yola çıkarak seyirciye sunabilmek. Bunu yapmaya çalıştım ve bu sanatçıların yapıtlarına değişik bir perspektiften yaklaşmayı denedim.