Atv dizisi 'Hakim'de 'Komiser Ayşe' rolüyle ekrana gelen Burcu Kara ile hem diziyi hem kariyerini konuştuk. Bayramı memleketi İznik'te eşi Fırat Parlak ve oğulları Ali ile köy evinde geçiren güzel oyuncu, röportajında eski bayramlara olan özlemini de anlattı.
■
'Hakim' dizisi hangi yönleriyle size cazip geldi?
Çok sebebi var. Her oyuncu bu kadroda olmak ister bence. İşin orijinal formatının büyük hayranıydım. Burada da yapılacağını duyunca menajerime rica ettim yönetmenlerle görüşmek için. Ben duyduğumda baya yol alınmıştı projede ama istediğim rol boştaydı ve karşılıklı beraber çalışmak istedik.
■
Nasıl bir uyarlama oldu sizce?
Uyarlamalar hep zor oluyor. Çünkü bizim dizi dakikalarımız onlarınkinin bazen üç, bazen dört katı. Bu kadar süren bir senaryoyu akıcı kılmak ve ayakta tutmak zor tabii. Ama her gün daha iyi ve zengin olması için çalışılıyor.
■
Çekimlerden sonra kendinizi izler misiniz?
Mutlaka izlerim. Yoksa karakter bende nasıl durdu ne eksik ne fazla göremem. Çok duygusalım ve çok bağlanıyorum oynadığım karaktere, o yüzden onu her hafta daha iyi tanıyıp büyütmeye çalışıyorum.
■
Nasıl yorumlar alıyorsunuz?
Çok gülüyorum. Girdiğim her yerde, her dükkanda 'Ayşe Komiser hoş geldin' diyorlar. Sosyal medyada Ayşe komiserim diye başlayan cümleler kuruyorlar. Çok inandırıcı ve samimi bulmuşlar. Ne mutlu bana.
■
Dizinin oyuncu kadrosu da çok güçlü. Daha önce aynı seti paylaştığınız oyuncular var mı?
Seda Akman'la çalışmıştım, çok sevdiğim biri. Ama onun dışında herkes ilk. Çok beğendiğim oyuncularla dolu cast. Herkese de rolü çok yakıştı. Zaten Uğur (Yücel) ve Erdal (Beşikçioğlu) abiyi hayranlıkla izliyorum. İlk sahnemizde Erdal Abi'yi izlemekten lafımı unutmuştum.
■
Komiser rolüne nasıl hazırlandınız?
Çekim yaptığımız Beykoz Emniyeti'ndeki kadın komiserlerle görüştüm, gözlemledim. Kostüm ve sanat ekibiyle çalıştık. Erdal abiyle konuştum çok. Her gün de konuşuyorum. Büyük şans.
GİZEMLİ BİR KADIN
■
Daha önce bir polisi oynamış mıydınız?
Bir istihbaratçıyı oynadım
ama sahada değildi.
Operasyon yönetiyordu. Ama
'Ayşe' ölümle burun buruna sürekli.
■
Karakterinin hikâyesini merak ediyor seyirci. Gizemli bir yanı var...
Evet gizemli. Özellikle gönül işleri.
Sadece işiyle ortada şu an. Geride
napıyor, evde nasıl, ne düşünür ne
hisseder bilmiyoruz. Ama haksızlıkla
mücadelesi ve vicdanı onu çok sıkıntılı
durumlara sokacak.
■
Naif, nazik, aldatılan, gözü yaşlı... Hep aynı tür rollerin gelmesinden şikayetçisiniz, öyle değil mi?
Evet. Hep böyle şeyler oynadım
ama bu rolde bunların hiç birini görmedik
henüz. Ayşe'nin de derdi tasası
var ama onu hiç melankolik göremeyeceğiz
çünkü böyle olmak gibi
bir şansı yok mesleğinden ötürü. Gözyaşını
silip devam eder yani arkasına
bakmaz. Net ve kararlı.
■
"Kötü birini oynamak istiyorum" diye bir açıklamanız var. Kötü neden cezbediyor?
İşte bu tanımlamaların dışında
birine hayat vermek istedim hep.
Yani bambaşka bir karakterle empati
kurmak, başka bir psikolojiye girmek istedim. Hep aynı tarz karakterleri oynamak bir süre sonra zevk vermemeye başlıyor. Bu yüzden tiyatroda hep komedi oynamak istiyorum mesela. Kötü karakterlere de kendi içinde bir haklı sebep ya da bir enteresanlık kattığında onu da sevdirip fenomen yapabilirsin.
HAYAT ÇOK HIZLI
■
Ali'ye kardeş düşünür müsünüz? İkinci kez anne olma fikri korkutuyor mu?
Hiç korkutucu değil de
hayat zor ve çok hızlı. Aslında
çok isterim ama yıllar geçip gidiyor
düşünürken. Yoksa hep çok çocuklu
bir hayatım olsun istemiştim. Ama
bazı şeyler kısmet işte.
■
Organik ürünlerle yapılan bebek giyim koleksiyonu ile tekstil işine girmiştiniz. Nasıl gidiyor?
Son yıllarda doğaya iyice bağlanmam,
mümkün olduğu kadar kimyasaldan
uzak bir yaşam tarzı benimsemem,
pandemiyle birlikte daha
da desteklendi. Bu yolda her konuda
okuyup, araştırıp, inceleyen biri
oldum. Sonra doğayı en çok tekstil
atıklarının kirlettiği bu düzende
doğaya da ve insan sağlığına da
hiç zarar vermeyen, tamamen meyve
kabukları ve çiçek yapraklarıyla
boyanan bir kumaşla tanıştım. Bunu
özellikle bağışıklığı olmayan yeni
doğan bebekler için faydalı
hale getirmek istedim. İki
yıldır çalışıyorum bunun
için. Şimdi gül yapraklarıyla
boyanan bir tulum
giyebiliyor bebekler. Baştan
sona organik zinciri
kırılmayan, zararlı
kimyasal içermeyen 0-5
yaş bir çocuk koleksiyonu
yaptım bu kumaşlarla.
Üretim hacmini büyütüp bu
zararsız giysi sürecimi yurt dışına
da yaymak, daha çok anne ve çocuğa
ulaşmak istiyorum.
■
Hiç değişmeden kalabilmeyi nasıl başarıyorsunuz?
Aslında yaşıma ve kiloma pek
kimse inanmaz. İkisini de göstermediğimi
çok duyarım. Deli gibi kendime
bakmıyorum ama mümkün olduğu
kadar sağlıklı yaşamaya çalıştığımı
söyleyebilirim. Belki sürekli güneş
koruması kullanmam, temiz bir ciltle
gezmem, hep zeytinyağı yemem,
hep doğada olmaya çalışmam, kimyasal
içerikli her şeyden uzak durmaya
çalışmam gibi şeyler mutlaka etkilidir
diye düşünüyorum. Arkadaşlarımla
kıyasladığımda bu farkı görüyorum
mesela.
■
Bir yandan da İznik'te doğup büyüdüğünüz köy evine gidip geliyorsunuz? Bu fikir nasıl gelişti? Neden köy hayatı yaşamak istediniz?
Biz eşim Fırat'la orada olmaktan
çok mutlu olduk. Zaten hiç AVM
insanı değiliz. Buradayken de hafta
sonları hep ormana, parka falan giden insanlarız. Fırat orayı ve insanlarını çok sevince daha sık gider olduk. Sonra toprakla uğraşmaya başladık. Bu bizi daha da bağladı oraya. Bu sefer dedemin çöken evini onarma fikri ortaya çıktı. Onunla uğraşmaya başlayınca maddi manevi iyice bağlanmış olduk oradaki akışa. Şimdi evin içini döşemekle ve bahçesini yapmakla uğraşıyoruz. Üç yıldır sebze meyve yetiştiriyoruz. Bir sürü meyve ağacı diktik. Kendimize öyle bir hayat kurduk.
HİÇ İSYANKAR BİRİ OLMADIM
■
Yaklaşık 20 yıldır setlerdesiniz. Geriye dönüp baktığınızda başarılı olduğunu düşünüyor musunuz?
Maalesef işin reytinglerle ölçüldüğü
bir ortamda çalışmaya çalışmak
çok yıpratıcı. Ben buna rağmen
hep kalbimin sesini dinledim.
Hiç hırslı, ihtiraslı biri olmadım.
Hep ekranda olmayı seçmedim. Hep
sevdiğim insanlarla olmayı onların
bulunduğu projeleri seçmeye çalıştım.
Ciddi talihsizliklerim ve kötü
dönemlerim oldu özel hayatımda
beni aşağı çeken. Ama hiç isyankar
olmadım, hep önüme bakıp devam
ettim. Geldiğim noktada sevilen,
sayılan, güven duyulan bir ismim
var çok şükür. Kendi içimde de, özel
hayatımda da huzurluyum. Bunun
bozulmasını istemem. İstediğim
işlerin içinde olmak istiyorum, acele
etmeyeceğim bundan sonra da.
BÜYÜKLERİ İHMAL ETMEYELİM
■
Bayramlar sizin için ne ifade ediyor?
Bayramlara sadece dinlenmek
olarak görmüyorum. Öyle
bakanları da yargılamıyorum,
hayat çok zor, çok meşakkatli ve
masraflı. Herkes birbirini arayıp,
sorduğu, saygı duyduğu sürece
kendine ne iyi gelirse onu yapsın.
Sadece büyükleri ihmal etmemek
gerekir noktasındayım.
■
Siz ne yapacaksınız bu bayram?
Biz ailemle köydeki evde
toplanacağız. Çok heyecanlıyım.
Evi ancak yerleştiririz bu sefer
herhalde. Fide alıp dikeceğiz.
Uzun ve neşeli yemek sofraları,
herkes sağlıklı ve yüzler gülüyor.
Tek isteğim bu.
■
Bayram geleneklerini yaşatan bir anne misiniz?
Evet bayram kavramını Ali'ye
hep söylüyoruz, anlatıyoruz.
Güzel giyinmesini, büyüklerini
aramasını, beraber olmayı aşılıyoruz.
O da mutlu genelde bu
süreçten.
■
Çocukluğunuzdaki bayramlar mi şimdiki bayramlar mı? Hangisini seçersiniz?
Çocukluğumdaki her şey o
kadar güzeldi ki... Keşke herkes
ve her şey öyle kalsaydı tabii.
Ama yıllar ve teknoloji çok şeyi
değiştirdi. Mümkün olduğu
kadar mekanikleşmeden hayatı
yaşamaya çalışıyoruz. Ama
sonraki nesil ne olur, gerçekten
bilemiyorum.
ABARTIDAN HEP KAÇINIRIM BENİM RUHUM SADE
■
Beslenmenize özen gösteren, çevreye duyarlı birisiniz. Hep mi böyleydiniz, anne olduktan sonra mı değişti bazı şeyler?
Genelde böyleydim. Ama
annelik ve olgunlaşıp araştırmacı
olmak beni doğaya ve
doğala daha da bağladı. Tabii
Ali de doğayı, hayvanları ağaçları,
çiçekleri sevsin diye uğraşıyoruz.
Her şeyin kıymetini
öğretmeye, anlatmaya çalışıyoruz.
Ama karakter özellikleri
nasıl olacak tabii bilemiyoruz.
Umarım merhametli ve
sevgi dolu bir insan olur.
■
Eşiniz ne düşünüyor bu doğaldan yana tavrınızla ilgili?
O pek karışmaz böyle şeylere.
Bana da bu konularda
güveniyor. Abartıdan, sağlıksız
olan her şeyden kaçtığımı
bilir. Yemeğin yağında da
yaptığım makyajda da sadeyimdir
ben, ruhum öyle. Ama
bu kimseyi rahatsız eden bir
durum değil tam tersi tüm
ahalinin sağlığına hizmet eden
bir durum aslında. Eşimin de
oğlumun da şampuanından
vitaminine, yediğinden giydiğine
her konuyla uğraşmaya
çalışıyorum ben de çoğu anne
ve eş gibi.
BEN DE 'HAKİM' GİBİ OĞLUMU TESLİM EDEMEZDİM
■
Siz bir anne olarak kendinizi Hakim'in yerine koysanız nasıl tepki verirsiniz?
Çok zor bir karar. Ben de çok ortada kalırdım herhalde. Bu bir talihsizlik, kötü bir kader aslında. Ölen çocuğun babasının azılı bir mafya olması durumu. Ben de teslim etmemeye çalışırdım herhalde öldürüleceğini bile bile. Ama bu kadar mücadele edebilir miydim bilemiyorum.
BİR TEK VİCDAN UYUTMAZ BENİ
■
'Kendimi daha çok takdir ediyorum, teşekkür ediyorum artık yargılamak yerine' diyorsunuz. Bu olgunluk yaşla ya da yaşanmışlıklarla mı ilgili yoksa anneliğin getirdiği bir şey mi?
Bence yaşla çok ilgili. Bazen yaşla da olmuyor, durulmuyor insan ama ben duruldum neyse ki. Yoksa her şeye yetişmeye, mükemmel olmaya herkese yaranmaya imkan yok. Sen ne yaparsan yap çünkü senin karşındaki iyiyse iyi, kötü niyetliyse kötü. Seninle ilgili değil her yaşadığın. Doğru yap, dürüst ol, vicdanın rahatsa gerisi boş her konuda bence.
■
Vicdan mı, ahlak mı? İş mi, aşk mı? Sizin önceliğiniz hangisi?
Hep vicdan. Bir tek vicdan uyutmaz beni.