Hânî Abdülmecîd B. Muhammed

9 Safer 1263'te (27 Ocak 1847) Şam'da doğdu. Hâlid el-Bağdâdî'nin önde gelen halifelerinden Muhammed b. Abdullah el-Hânî'nin torunudur. Babası Muhammed, hadis ve fıkıh dersleri aldıktan sonra babasından tasavvufa dair eserler okumuş, Mısır'a gidip ünlü âlimlerle tanışmış, babasının 1862'de ölümü üzerine onun yerine geçmiş, uzun yıllar Hâlid el-Bağdâdî Dergâhı'nda şeyhlik yaptıktan sonra vefat ederek Hâlid el-Bağdâdî'nin türbesi civarında defnedilmiştir (Abdürrezzâk el-Baytâr, III, 1215). Abdülmecîd'in, Hâlid el-Bağdâdî'nin halifelerinden Ahmed Erbîlî'nin kızı olan annesinin soyu Ahmed er-Rifâî'ye ulaşır. Eğitimini üstlenen dedesi, Abdülmecîd'i Kur'an öğrenmesi için halifelerinden Şeyh Ali el-Humûsî'ye gönderdi. Dinî ilimleri, el-Fütûḥâtü'l-Mekkiyye'yi ve el-Câmiʿu'ṣ-ṣaġīr'i dedesinden okudu. Emîr Abdülkādir el-Cezâirî'den Buhârî'nin el-Câmiʿu'ṣ-ṣaḥîḥ'ini dinledi. Babasının Şam Murâdiye Camii'nde verdiği derslere devam etti. Abdürrezzâk el-Kâşânî'nin Iṣṭılâḥâtü'ṣ-ṣûfiyye adlı eseriyle Fuṣûṣü'l-ḥikem üzerine yazılan şerhleri okuyarak İbnü'l-Arabî'nin tasavvufunu anlamaya çalıştı. Şiirde özellikle tarih düşürme ve mutarraz şiir (akrostiş) alanında üstat olarak tanındı. Muhammed Abduh ile yazışmalarda bulunması Abdülmecîd'in Selefî harekete ilgi duyduğu şeklinde yorumlanmıştır. Ancak el-Aḳvâlü'l-merżıyye fi'r-red ʿale'l-Vehhâbiyye (Kahire 1901) adlı eseri övmesi onun bu mezhebe karşı olduğunu göstermektedir.

Abdülmecîd babası vefat edince onun yerine geçmek istediyse de şeyhlik postuna amcası Ahmed el-Hânî oturdu. Şeyh Ahmed'in bir yıl sonra ölümü üzerine yerine bu defa diğer amcası Abdullah el-Hânî geçti. Kendisi Hâlid el-Bağdâdî Dergâhı şeyhliğine davet edildiği sırada İstanbul'da vefat etti ve Nişantaşı Mezarlığı'na defnedildi.

Eserleri. 1. el-Ḥadâʾiḳu'l-verdiyye fî ḥaḳāʾiḳi ecillâʾi'n-Naḳşibendiyye (Kahire 1308). Müellif eserin önsözünde, dedesinden Nakşibendiyye şeyhlerinin adlarını sık sık duyduğunu, ancak çoğu İran, Hindistan ve Türkistanlı olan bu şeyhler hakkında yeterli Arapça kaynak bulamadığını, bunun üzerine 1303 (1885-86) yılında Nakşibendiyye meşâyihinin hal tercümelerini yazmaya karar verdiğini, Farsça ve Türkçe kaynakları kullanırken bu dilleri bilenlerden yardım gördüğünü söyler. Fahreddin Sâfî'nin 909'da (1503) tamamladığı, Nakşibendiyye silsilesine dahil şeyhler hakkında bilgi veren Reşeḥât'ından sonra bu konuda yazılmış en kapsamlı eser olan el-Ḥadâʾiḳu'l-verdiyye'de Nakşibendiyye'nin Hz. Ali'ye ulaşan iki Alevî silsilesiyle Hz. Ebû Bekir'e ulaşan Bekrî silsilesi verilmiş ve bunlarda yer alan şahıslar ayrı ayrı anlatılarak Nakşibendiyye silsilesindeki diğer meşâyih kronolojik olarak tanıtılmıştır. Reşeḥât'ta biyografisi verilenlerin yanı sıra XVI-XIX. yüzyıllarda yaşayan Nakşibendiyye şeyhlerine dair derli toplu ve güvenilir bilgiler veren eserin önemli bir özelliği de Hâlid el-Bağdâdî'nin halifeleri hakkında önemli bilgiler ihtiva etmesidir. Abdülmecîd el-Hânî yer yer Nakşibendiyye'nin âdâb ve erkânından, bu tarikatla ilgili özel terimlerden de bahsetmiş, bu arada tenkit ve itirazlara cevap vererek tarikatı savunmuştur. Eser Abdülkadir Akçiçek tarafından aynı adla Türkçe'ye tercüme edilmiştir (İstanbul 1986). 2. es-Saʿâdetü'l-ebediyye fîmâ câʾe bihi'n-Naḳşibendiyye (Dımaşk 1313; İstanbul 1983). Eserde Nakşibendiyye ve bu tarikatın Hâlidiyye kolu hakkında bilgi verildikten sonra sohbet, hatm-i hâcegân, râbıta, zikir ve murakabe konuları kısaca anlatılmıştır. Bu iki eserin bazı kaynaklarda (Serkîs, I, 817-818; Brockelmann, II, 774) Abdülmecîd el-Hânî'nin dedesi Muhammed b. Abdullah el-Hânî'ye nisbet edilmesi yanlıştır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA