Dünyanın en büyük kıtası...Asya Kıtası

Adaları ile birlikte yüzölçümü 44.391.163 km2 olan Asya, alan itibariyle yeryüzündeki karaların üçte birini teşkil eder. Kuzey ve Güney Amerika'nın toplam yüzölçümlerinden daha büyük olan Asya'nın yüzölçümü Avrupa'nınkinden dört kat fazladır. Ana karanın tamamı kuzey yarı kürededir; sadece Endonezya adaları ekvatorun güneyinde yer alır. Kıta 83° kuzey (Kuzey Buz denizindeki Komsomolets adası) ile 11° güney (Endonezya'daki Roti adası) enlemleri ve 26° doğu (Anadolu'daki Bababurnu veya Gökçeada'nın batısındaki Avlakaburnu) ile 171° batı (Çukçi yarımadasındaki Dejnevburnu) boylamları arasında uzanır. Asya kıtası kuzeyden Kuzey Buz denizi, doğudan Büyük Okyanus, güneyden Hint Okyanusu, batıdan ise kuzeyden güneye doğru Ural dağları, Emba nehri, Hazar denizi, Kura ve Ryon ırmakları, Karadeniz, Marmara denizi, Ege denizi, Akdeniz, Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz ile sınırlıdır. Kıtanın doğu-batı uzunluğu 11.000 kilometreyi, kuzeyi ile güneyi arası 8500 kilometreyi ve kıyılarının uzunluğu da 70.000 kilometreyi bulur.

I. FİZİKÎ ve BEŞERÎ COĞRAFYA
1. Yüzey Şekilleri. Genellikle dağlık ve yaylalık olan Asya kıtasının (ortalama yükseklik 950 m.) yüzey şekilleri, ortadaki yüksek dağlık alan ile bunun kuzey ve güneyinde kalan düz alanlar olarak belirlenebilir. Kıtanın kuzeyindeki düzlükler yüksekliği az ovalar ve platolar görünüşündedir. Kuzey Asya düzlükleri adını verebileceğimiz bu alanlar, uzun jeoloji devirleri boyunca aşınıp düzleşmiş sahalardır. Kuzey Asya düzlükleri Batı Sibirya ovası, Batı Türkistan düzlükleri, Kazakistan eşiği ve Orta Sibirya platosu gibi ünitelere ayrılabilir. Bunlardan Yenisey nehrinden Ural dağlarına kadar uzanan Batı Sibirya ovası ile ondan Kazakistan eşiği ile ayrılmış bulunan Batı Türkistan düzlüklerinin zemini son derece düz ve alçaktır. Kuzey Buz denizi kıyılarından 2000 km. kadar içeride bulunan Barnaul şehrinde deniz seviyesinden yüksekliğin sadece 109 m. olması ve yine yüksekliğin Kurgan ile Novosibirsk şehirleri arasındaki 1200 kilometrelik bir mesafede demiryolu hattı boyunca 150 metrenin üzerine çıkmaması, Batı Sibirya ovalarının ne kadar düz olduğunu gösteren işaretlerdir. Batı Türkistan da aynı şekilde alçak alanlardan meydana gelmiştir ve yüzölçümünün büyük bir kısmı Karakum ve Kızılkum gibi çöllerle kaplıdır. Batı Sibirya ovası ile Batı Türkistan'ı birbirinden ayıran Kazakistan eşiği, ortalama yüksekliği 200 ile 450 m. arasında değişen dalgalı bir plato görünümündedir. Yenisey ve Lena ırmakları arasında bulunan merkezî Sibirya platosunda ise yükseklik 600-700 m. kadar çıkar.

Asya'nın orta kesimini kaplayan sıradağlar genellikle jeolojinin Tersiyer dönemine ait genç kıvrım dağlarıdır. Bu sıradağlar yer yer birbirinden ayrılır ve aralarına havzalar, platolar, ovalar girer; yer yer ise farklı sıralar düğümlenerek Pamir'de olduğu gibi çok yüksek dağlık alanlar meydana getirir. Asya'nın dağlık kuşağı batıda Anadolu'nun kuzey ve güneyini kuşatan dağlarla başlar. Bunlardan kuzeydekilere Kuzey Anadolu dağları, güneydekilere Toroslar adı verilir. Her ikisinin arasına yüksek İç Anadolu platoları girer. Anadolu'nun doğusunda bir biri ile düğümlenen iki sıra, İran'da tekrar ayrılarak bu ülkenin kuzeyini ve güneyini takip eden Elburz ve Zağros dağlarını meydana getirirler. Kuzeydeki Elburz dağları ile güneydeki Zağros dağları arasına İran platoları girmekte ve bu platoların uzantısı Afganistan sınırları içinde de devam etmektedir. İran'dan sonra kuzey kolun temsilcileri Hindukuş dağları, güney kolun temsilcileri Süleyman dağlarıdır ve bunlar da Pamir'de düğümlendikten sonra tekrar birbirinden ayrılan sıralar oluştururlar. Pamir'den kuzeydoğuya doğru yönelen dağlardan Tanrı dağları ve Altaylar, temelinde Tersiyer kıvrımlarından önceki kıvrımlara ait bazı çekirdekler bulunan ve Tersiyer'deki Alp hareketleriyle yeniden kıvrılıp yükselen dağlardır. Bunlar kuzeydoğuya doğru çeşitli adlarla tanınan dağlar halinde Kamçatka'ya kadar uzanırlar. Adı geçen dağlar arasında Doğu Türkistan ve Cungarya gibi havzalarla Gobi çölü gibi çöller yer alır. Pamir düğümünden doğu ve güneydoğuya doğru ilerleyen dağ sıraları Altındağları, Karanlıkdağlar ve Himalayalar'ı meydana getirir. Bunların arasına da en büyükleri Tibet yaylası olan yüksek düzlükler girer. Himalaya sıradağlarında, başta 8884 m. yüksekliğindeki Everest olmak üzere zirveleri 8000 metrenin üstünde birçok dağ bulunur. Tibet'in doğusunda bütün sıradağlar bir bütün halinde güneydoğuya kıvrılıp Çinhindi yarımadasının dağlarını meydana getirirler ve buradan da Asya'nın güneydoğusundaki adalara geçerler.

2. İklim ve Bitki Örtüsü. Asya kıtası kuzeyde kutuplara yakın bir kesimden başlayıp güneyde aşağı yukarı ekvatora kadar devam ettiğinden, çok soğuk tiplerden çok sıcak tiplere kadar iklim kuşaklarının tamamını içine alır. Ayrıca yüzey şekillerinin uzanışı, yükseklik, denize olan uzaklık ve yakınlık gibi coğrafî faktörlerin etkisiyle de kıtanın iklim tipleri çeşitlenir. Bununla birlikte Asya kıtasında iklimler Sibirya iklimi, Akdeniz iklimi, çöl iklimi ve muson iklimi olmak üzere dört ana tipe ayrılabilir. Sibirya ikliminin belirgin karakteri kış mevsiminin son derece soğuk geçmesidir. Meselâ Sibirya'nın doğusunda bulunan Oymyakon'da termometrenin -78 dereceyi gösterdiği olmuştur. Sibirya'da yağış azdır ve yıllık yağış miktarı bölgenin büyük bir kısmında 250 milimetrenin altındadır; kar da az yağar, fakat çok uzun süre yerde kalır. Sibirya'da doğal bitki örtüsü tundralar ve tayga ormanları şeklindedir.

Kıtanın güneybatısının büyük bir bölümünde Akdeniz iklimi hüküm sürer. Yazların sıcak ve kurak, kışların ılık ve yağışlı geçtiği bu iklim tipinin yaygın olduğu sahalarda alçak kesimlerin bitki örtüsünü Akdeniz ikliminin tanıtıcısı olan maki toplulukları meydana getirir. Maki toplulukları bazı kesimlerde aslî bitki örtüsü halinde bulunurken bazı kesimlerde ormanın tahribi sonucunda onun yerini almıştır. Çöl iklimi Asya'nın iç kesimleriyle Güneybatı Asya'da görülür. Bu bölgelerdeki çöllerden Güneybatı Asya'da bulunanlar sıcak, Asya'nın iç kesimlerinde bulunanlar ise soğuk gruba girerler. Soğuk çöllere bu adın verilmesi, bu çöllerde kış soğuklarının meselâ Türkistan ve Moğolistan'dakilerde olduğu gibi çok soğuk geçmesindendir. Çöller genellikle tabii bitki örtüsünden yoksun kesimlerdir. Muson iklimi, Asya'nın Pakistan'dan Japonya'ya kadar uzanan geniş bir bölümünü içine alır. Bu iklimin hüküm sürdüğü alanlarda genellikle kışlar kurak, yazlar ise yağışlı geçer. Doğal bitki örtüsü gür ve çok çeşitlidir.

3. Akarsular ve Göller. Asya'nın ortasında büyük bir kısım, okyanuslara sularını göndermeyen kapalı havza durumundadır. Buradaki akarsular ya Amuderya ve Siriderya ırmaklarında olduğu gibi göllerde sona ermekte veya Doğu Türkistan'daki bazı akarsularda olduğu gibi buharlaşma ve sızmanın sebep olduğu bir fakirleşmeye uğrayarak gittikçe zayıflayıp çöllerin ortasında tükenmektedir. Doğu Türkistan'da bulunan ve Taklamakan çölünde kaybolan Tarım ırmağı ikinci tipin başlıca örneğini teşkil eder. Sularını okyanuslara ulaştıramayan bu kapalı havzanın çevresinde Kuzey Buz denizine, Büyük Okyanus'a ve Hint Okyanusu'na yönelen akarsular bulunmaktadır. Sibirya'nın geniş düzlüklerinde akan Obi, Yenisey ve Lena Kuzey Buz denizine yönelen akarsuların en büyükleridir. Lena nehrinin doğusundaki topografya şartları, Batı Sibirya'dakilere oranla daha kısa akarsuların teşekkülüne imkân vermektedir. Kıtanın doğu kesimindeki topografya şartları da büyük nehirlerin Büyük Okyanus'a yönelmesini sağlamıştır. Bunların en önemlileri Amur, Hoang-ho ve Yangçe'dir. Hint Okyanusu'na ulaşan ırmakların en önemlileri ise Himalayalar'dan inen İndüs ile Ganj'dır; ayrıca Anadolu topraklarından çıkan Dicle ve Fırat nehirleri de Basra körfezine dökülmek suretiyle Hint Okyanusu havzasına ulaşmış olurlar. Dünyanın en büyük gölleri de Asya kıtasında bulunmaktadır. Hazar denizi ve Aral gölü bunların başında gelir. Balkaş gölü, Baykal gölü, Isık Göl ve deniz seviyesinden 394 m. alçakta bulunan Lut gölü (Ölüdeniz) kıtanın diğer önemli gölleridir.

4. Nüfus. Karaların üçte birini teşkil eden Asya kıtasında dünya nüfusunun yarıdan fazlası yaşamaktadır. 1989 rakamlarına göre kıtanın toplam nüfusu 3.104.000.000 idi. Ortalama nüfus yoğunluğu 50/km2 civarında olan kıtanın, Sibirya'nın birçok kesimleriyle Orta Asya ve Arabistan çölleri gibi bazı bölgelerinin tamamen boş denecek kadar seyrek nüfuslu olmasına karşılık, coğrafyacıların Musonlar Asyası adını verdikleri doğu ve güneydoğu kesimlerinde nüfus çok kalabalıktır. Hatta Asya nüfusunun yaklaşık onda dokuzu buralarda yaşar ve bölgede Hindistan, Çin ve Cava'nın bazı kısımlarında nüfus yoğunluğunun 1000 kişiyi aştığı görülür. Asya'da yaşayan nüfus toplulukları ten rengine göre "beyaz ırk", "sarı ırk" ve "siyah ırk" olmak üzere üç grupta toplanabilir. Asya'da beyaz ırkın yaşama sahası Arabistan yarımadası, Anadolu, Kafkaslar, İran, Afganistan, Hindistan yarımadasının kuzey bölümü ve Orta Asya'dır. Sarı ırka mensup insanlar nüfusun büyük çoğunluğunu oluştururlar; Koreliler, Japonlar ve Çinliler sarı ırkın temsilcileridir. Siyah ırkın mensupları ise Asya'nın güneyinde küçük alanlara dağılmış vaziyette bulunurlar.

5. Din. Asya kıtası İslâmiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi semavî dinlerin doğduğu ve Hinduizm, Budizm, Taoizm, Şintoizm, Konfüçyüsçülük gibi çok tanrılı dinlerin ortaya çıktığı yerdir. Bu sebeple gerek semavî dinler (özellikle İslâmiyet), gerekse çok tanrılı dinler eskiden olduğu gibi Asya kıtasındaki milletlerin sosyoekonomik, politik ve psikolojik durumları üzerinde etkilerini sürdürmektedirler.

Güneybatı Asya. Asya'nın bu bölgesinde diğer bölgelerindeki gibi dinî bir çeşitlilik göze çarpmaz. Semavî dinlerin sonuncusu olan İslâmiyet'in VII. yüzyılda Arap yarımadasında doğması ve kısa zamanda bölgeyi kaplaması böyle bir çeşitlenmeyi ortadan kaldırmıştır. İslâm Asya'nın bu bölgesinde Batı'da Mısır sınırı ve Anadolu yarımadasından doğuda Hindistan sınırına kadar olan bölgede mutlak hâkim dindir. Bu sınırlar içerisinde bulunan ülke nüfuslarının % 90'dan fazlası müslümandır. Müslümanlar sadece İsrail'de azınlık, Lübnan'da ise nüfusun % 60 kadarını teşkil etmektedirler. Güneybatı Asya'da doğmuş diğer bir din olan Hıristiyanlık, Lübnan hariç bölgenin diğer ülkelerinde sadece dağınık küçük gruplar halinde bulunur. Yine bölgede doğmuş olan Yahudilik ise İsrail Devleti'yle dünyada tek bir devlete sahip olma özelliğini gösterir. Yahudiler de hıristiyanlar gibi bölgedeki İslâm ülkelerinde küçük cemaatler halinde yaşarlar.

Orta Asya. Hindistan'dan Tibet'e yayılan Budizm, Şamanist inançların etkisiyle ayrı bir şekil olarak Lamaizm denilen bir dini ortaya çıkardı. XIII. yüzyılda bu din Moğolistan'a yayılırken özelliklerini aynen korudu. Moğolistan'da kırsal kesimlerde de Şamanizm'in etkileri görülür. İslâmiyet ise VIII. yüzyılın ortalarında bölgeye Araplar'ın gelişiyle yayılmaya başladı ve bölgeyi uzun süre hâkimiyetine aldı. Bugün Sovyet Orta Asyası ve Çin Türkistanı'nda bulunan müslümanların sayısı oldukça fazladır. Çin ve Sovyetler'deki rejimin dinî kurumlara karşı olumsuz tutumları bölgede İslâmiyet'in gelişmesini engellemiştir.

Güney Asya. Hint yarımadası bölgede yaşayan çok tanrılı dinlerin doğduğu yerdir. Milâttan önce 2500-1500 yılları arasında Hindistan'ın kuzeybatısında ortaya çıkan Hinduizm, 670 milyona yakın nüfusuyla ülkenin tamamını kaplar. İnananları kast sistemine göre dört sınıfa ayıran Hinduizm bir etnik dindir. Bundan dolayı Hindular bu kast sisteminde doğarlar ve yaklaşık 4000 yıllık geçmişi olan Vedalar'ı kutsal kitap olarak kabul ederler. Hinduizm, Hint kültürünü büyük tesir altında bırakması sebebiyle, Hint hâkimiyetinin ulaştığı Sri Lanka ve Bali adaları gibi yerlerde de yayılmıştır.

Hint yarımadasına VIII. yüzyıldan itibaren giren İslâmiyet, özellikle Hint kast sisteminde alt tabakalarda bulunanlar tarafından benimsendi. XVI-XIX. yüzyıllar arasında Hint-Moğol Devleti'nin bölgede hâkimiyet kurmasıyla İslâmiyet Hint yarımadasında iyice etkinliğini gösterdi. XX. yüzyılda bu etkinlik yarımadada Hindular'la müslümanların arasında şiddetli çarpışmaların meydana gelmesine sebep oldu. Nihayet 1947'de müslümanların ayrılarak bir devlet kurmaları ile çatışma bir dereceye kadar önlenmiş oldu. Bugün Hindistan'da 92.110.000 (1989), Sri Lanka'da ise 1.270.000'e (1989) varan müslüman nüfusu sayı itibariyle hıristiyanlar, Sihler, Budist ve Caynistler takip etmektedir. Yahudilerle Zerdüştîler'in sayıları ise diğerlerine göre daha azdır.

Güneydoğu Asya. Güneydoğu Asya çeşitli dünya dinlerinin ve kültürlerinin karşılaştığı bir bölgedir. Milâdî I. yüzyıldan itibaren Hint kültürü ile birlikte Hinduizm ve Budizm bölgede yayılmaya başladı; ancak Budizm'in taraftar bulması daha kolay oldu. Bugün Burma, Tayland, Laos, Kamboçya, Güney Vietnam Budizm'in en yaygın olduğu ülkelerdir. İslâmiyet ise Arap tüccarları vasıtasıyla XIV. yüzyılda yayılmaya başladı. Günümüzde Malezya ve Endonezya'nın bulunduğu adalar grubunda İslâmlaşma önce liman şehirlerinden başladı ve zamanla bütün adaları kapladı. Aynı şekilde Filipinler'in Mindanao ve Sulu adaları İslâm'ın hâkimiyetine girdi. Bugün bu iki adada yoğunlaşan müslümanlar Filipin Devleti içinde büyük bir nüfus teşkil etmektedirler. XVI. yüzyılda İspanyollar tarafından Hıristiyanlığın götürüldüğü Filipin Devleti'nde ise büyük oranda hıristiyan yaşamaktadır. Ayrıca XIX. yüzyılda Fransız misyonerlerin çabaları ile başlayan faaliyetler sonunda bugün özellikle Güney Vietnam'da birkaç milyonluk hıristiyan topluluğu oluşmuş durumdadır. Güneydoğu Asya'da bu dinlerden başka Sihler, Animistler, yer yer Budistler azınlık dinlerine mensup olarak bulunmaktadırlar.

Doğu Asya. Çin, Japonya, Kore ve Tayvan'daki dinler genelde aynı özellikleri taşır. Çinliler atalara taparlar. Onlara göre bütün ölüler tanrıdır ve onların nesilleri tarafından ibadet edilmeye lâyıktır. Çin dinleri eski Yunan ve Hint'te olduğu gibi çok tanrılı bir sisteme dayanıyordu. Bu dinlerin başında gelen Konfüçyüsçülük önceleri bir din olmaktan çok bir ahlâk sistemi idi. Ancak sonraları tâbileri tarafından bir din haline getirildi. Konfüçyüsçülük, Taoizm ve Hint kıtasından bölgeye ulaşan Budizm Çin'in üç dinini oluştururlar. Son yüzyılda Çin'deki komünist rejimin inançlara karşı saldırıları bu dinleri karşısına aldı. Bu tavır dinlerin halk üzerindeki etkilerini azalttı. Taoizm bölgede sadece Hong Kong ve Tayvan'da varlığını sürdürdü. Bugün Çin'de Konfüçyüsçülüğün kurucusu Konfüçyüs'e karşı "büyük millî bilge" olarak saygı duyulmaktadır.

Doğu Asya bölgesindeki müslümanlar buradaki devletlerde azınlık durumunda yaşamaktadırlar. Bununla beraber Tayvan'da bulunan müslümanlar idarî kadroda görevlendirilmişlerdir. Çin'de ise doğu ve kuzeydoğu eyaletlerinde yoğun şekilde yaşayan müslümanlar arasında XVI. yüzyılda başlayan hıristiyan misyonerlerin hıristiyanlaştırma çabalarının önemli etkisi oldu. Bugün Çin'de birkaç milyon hıristiyan bulunmaktadır. Çin'deki kültür devrimi sırasında bütün ibadet yerleri kapalı idi. 1977'de hükümet dine karşı müsamahakâr olmaya başladı. 1982 anayasasında ise vatandaşlara ferdî ibadetlerini yapmaları için dinî özgürlük verildi.

Japonya'da halkın en eski dini Şintoizm'dir. XIX. yüzyılda milliyetçi unsurlarla kaynaşan Şintoizm halk ve devlet olmak üzere iki kola ayrılır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra köklü reformlara tâbi olan Şintoizm ortaya çıkan yeni değişikliklere kendini uydurdu. Japonya'da ayrıca Budizm, Taoizm ve Konfüçyüsçülük gibi dinlerin mensupları vardır. Japonya'ya Hıristiyanlığın girişi XVI. yüzyıla kadar uzanır. Ülkede bugün 1 milyonun üzerinde hıristiyan yaşamaktadır. İslâmiyet ise XX. yüzyılın başlarından itibaren ferdî gayretlerle yerleşti. Küçük bir müslüman cemaat ülkede varlığını sürdürmektedir.

Kore dinî alanda çeşitli denemelere sahne olan bir ülkedir. Taoizm, Budizm ve Konfüçyüsçülük gibi dinler burada etkili olmuş ve bugüne kadar devam etmişlerdir. XIX. yüzyıl sonunda başlayan misyoner faaliyetleri de ülkede 1 milyonun üzerinde bir hıristiyan topluluğu oluşturdu. Kore Savaşı sırasında Türk birliklerinin gayretiyle ülkeye giren İslâmiyet Japonya'da olduğu gibi bugün küçük bir cemaatle temsil edilmektedir.

Asya kıtası genelinde toplam nüfusun yaklaşık % 30'u Budizm, Konfüçyüsçülük, Şintoizm, Taoizm ve Sih dinine mensup olanlarca temsil edilirken müslümanlar % 25, Hindular % 22, hıristiyanlar da % 7'lik bir orana sahiptirler. Yahudi, Şamanist ve Bahâîler'in oranı ise % 1'den daha azdır. Geriye kalan nüfusu yerli dinlere bağlı olanlar, ateistler, hiçbir dine bağlı olmayanlar, animistler, Caynistler ve bunların dışındaki dinlere mensup olanlar teşkil etmektedir.

6. Ekonomi. Asya'da yaşayan insanların temel geçim kaynağı ziraattır. Kıta genelinde, çoğunluğun temel gıdasını teşkil etmesi ve ekim alanlarının daha geniş yer tutması bakımından pirinç ziraatı başta gelir. Pirincin hem anavatanı hem de başlıca üretim ve tüketim alanı Asya olup dünyada pirinç ekimine ayrılan toprakların % 90'ı burada, özellikle Güney ve Güneydoğu Asya'da bulunmaktadır. Hindistan, Japonya ve Çin'de pirinç ziraatı hâkimdir ve bu ziraatın kuzey sınırı genel olarak 41°-42°, Mançurya ile Japonya'nın Hokkaido adasında ise 44° kuzey enlemine kadar çıkar. Asya'da pirincin çok yetiştirildiği bölgelerde iklimin müsait olması yanında nüfusun yoğunluğu da bu ziraatı teşvik etmiş bulunmaktadır; çünkü pirinç çok işçi ve emek isteyen bir bitkidir. Kuzey Çin, Sibirya, Güneybatı Asya'da pirincin yerini buğday alır ve Asya'da en fazla bu bölgelerde yetiştirilir. Sibirya'nın doğusunda buğday ekim alanlarının kuzey sınırı 62° kuzey paraleline kadar çıkar. Sibirya'da daha çok yaz buğdayı ekilir ve dolayısıyla burada kışların sert geçmesi buğday ziraatına engel olmaz. Dünya buğday ticaretinde söz sahibi ülkelerden olan Sovyetler Birliği'nde üretimin büyük bir kısmını Asya'daki toprakları vermektedir.

Asya'nın kıtalar arası ticarette önemli yer tutan diğer tarım ürünleri arasında kauçuk, çay, pamuk, şeker kamışı ve jüt sayılabilir. Dünya kauçuk üretiminin onda dokuzunu Asya kıtası verir. Kauçuk ilk defa bu kıtanın güneydoğusunda Hollandalılar tarafından yetiştirilmiş ve öteki kıtalara Asya'dan yayılmıştır. Bugün Malezya ve Endonezya dünya kauçuk üretiminde birinci ve ikinci sırada gelmektedir. Pirinç ve kauçuk gibi çayın da anavatanı Asya'dır. İlk olarak Hindistan'ın doğusunda yetiştirilmiş ve oradan Çin'e geçmiştir. Dünya çay ekim alanlarının çoğunun Musonlar Asyası'nda bulunması bir rastlantı olmayıp bölgenin fizikî ve beşerî coğrafya şartlarının sonucudur. Asya'da Musonlar Asyası dışında çayın yetiştirildiği bölgeler pek sınırlıdır; bunlar arasında en önemlileri İran'ın Hazar denizi kıyıları ile Türkiye'nin Doğu Karadeniz kıyılarıdır. Pamuk Asya'da çok eskiden beri bilinmekte ve yeryüzünde pamuk yetiştirilen bölgelerin başında yine Musonlar Asyası gelmektedir. Meselâ Hindistan dünyada pamuk ziraatına en geniş saha ayıran ülkedir. Hindistan dışında Pakistan, Çin, Güney Kore, Sovyetler Birliği'nin Siriderya, Amuderya ve Fergana havzaları ile Taşkent çevresinde, ayrıca Suriye, Irak ve Türkiye'de de pamuk yetiştirilir. Anavatanı Asya kıtası olan tarım ürünlerinden biri de şeker kamışıdır; ilk defa Asya'nın güneyinde yetiştirilmiş ve buradan öteki kıtalara yayılmıştır. Günümüzde ise şeker kamışı ziraatı Amerika kıtasından sonra en fazla Asya'da yapılır ve özellikle Hindistan ile Bengladeş'te önem kazanır; ayrıca Çin, Burma, Tayland, Malezya, Japonya, Filipinler ve Cava'da da büyük alanlar kaplar.

Asya'nın yer altı kaynakları arasında petrol ve maden kömürü ile dünya üretiminin yarıdan çoğu bu kıtaya ait olan kalay ve yine dünya üretiminin dörtte birini oluşturan krom en önde gelenlerdir. Başlıca iki önemli petrol sahası, birbirine uzak kesimlerde bulunan Uzakdoğu ve Ortadoğu petrol sahalarıdır. Asya'nın Uzakdoğu'daki petrol sahaları Burma, Endonezya ve Japonya'da, Ortadoğu'dakilerin en önemlileri ise genel olarak Basra körfezini kuşatan ülkelerdedir. Bu iki önemli petrol sahasına Sovyetler Birliği'nin Asya topraklarındaki petrol yatakları da üçüncü saha olarak ilâve edilebilir; ayrıca Sumatra adasının Açe bölgesinde, Sahalin, Kore ve Formoza'da da petrol bulunmaktadır. Maden kömürü yatakları bakımından Asya kıtası Kuzey Amerika ile kıyaslanabilecek durumda değilse de Avrupa'ya göre daha zengin durumdadır. En önemli yataklar Sovyetler Birliği'nin Asya'daki topraklarında yer almakta, bunlardan başka Çin, Hindistan ve Japonya'da bulunanlar da Asya maden kömürü üretiminde büyük yer tutmaktadırlar. Çin'in başlıca kömür yatakları Şansi, Şensi, Kansu ve Honan kesimlerinde, Hindistan'ınkiler de Bengal'de bulunan Damodar havzasında toplanmışlardır. Japonya'nın başlıca kömür üretim bölgeleri ise Kiyuşiyu'da bulunan Miike ve Mitsuri havzalarıdır; bunlardan başka Hokaido ve Hondo'daki yataklar da büyük önem taşımaktadır. Dünya kalay üretiminde birinci olan Malezya ve üçüncü olan Tayland sebebiyle Asya dünya kalay üretiminin büyük bir kısmını elinde tutmaktadır. Asya'nın krom üretiminde söz sahibi olması da Türkiye'de ve Sovyetler Birliği'nin Asya topraklarındaki Sverdlovsk çevresiyle Kazakistan'da bulunan yataklardan ileri gelir. Demir yatakları Çin, Sibirya ve Hindistan'da yoğunlaşmıştır. Asya'nın tabii kaynaklar bakımından son derecede zengin olmasına rağmen, endüstrileşmede geç kaldığı görülmektedir. Endüstri alanında Sovyetler Birliği ve Japonya atılım yapmış ülkeler arasındadır ve bunlardan özellikle Japonya son yıllarda dünyanın endüstri alanında en ileri gitmiş memleketlerinden biri haline gelmiştir.

İlk ve Ortaçağ'larda Asya'nın iç kesimini doğu-batı yönünde boydan boya katederek Hindistan'ı Akdeniz ülkelerine bağlayan bir karayolu ile ara ara kervan yollarıyla devam eden bir deniz yolunun varlığı bilinmektedir. Asya'da yüzey şekilleri günümüzde dahi ulaşımın gelişmesine engel olmaktadır. Önemli yollar daha çok doğu-batı doğrultusunu göstermekte, başta Himalayalar olmak üzere bu yönde uzanan sıradağların varlığı kuzey-güney doğrultulu ulaşım hatlarına engel teşkil etmektedir. Kıtadaki başlıca demiryolları, kuzeyde Sibirya'dan geçen ve Moskova'yı Vladivostok'a bağlayan demiryolundan ayrılarak gelişmiştir. Güney Asya'da demiryolunun en yaygın olduğu ülke Hindistan'dır. Asya'nın güneyini ve Uzakdoğu'yu Süveyş Kanalı üzerinden Avrupa'ya bağlayan büyük denizyolları özellikle yük taşımacılığında önemli rol oynar. Havayolları gelişme halindedir. Kuzeyde Sibirya'yı boydan boya aşarak Moskova'yı Vladivostok'a bağlayan ve 1904 yılından beri faal durumda olan Sibirya demiryoluna Moskova-Kazan-Sverdlovsk-Omsk-Novosibirsk-Krasnoyarsk-Irkutsk-Vladivostok hattında çalışan bir havayolu eşlik etmektedir. Ayrıca Avrupa'yı Uzakdoğu ve Avustralya'ya bağlayan havayollarının çoğu Asya üzerinden geçmekte ve bu kıtanın önemli hava limanlarını kullanmaktadır. Tokyo'yu kuzey kutbu üzerinden geçerek Amerika'ya ve Avrupa'nın önemli merkezlerine bağlayan havayolları son yıllarda işletmeye açılmıştır. Kıtayı batı-doğu doğrultusunda geçen çeşitli ülkelere mensup uçaklar zincirine İstanbul-Singapur ve İstanbul-Tokyo seferlerinin başlamasıyla Türk uçakları da katılmış bulunmaktadır.

7. Dil. Yapılan istatistiklerden yeryüzünde 2796 dil konuşulduğu anlaşılmış ve bu diller yirmi altı ana grupta toplanmıştır. Bu gruplardan Altay, Çin-Tibet, Güneydoğu Asya (Austroasya), Malezya-Polinezya (Austronezya), Dravadi, Kafkas, Hint-Avrupa ve Sâmî-Hâmî gibi büyük dil aileleri Asya'nın yedi bölgesinde konuşulmaktadır. Bu bölgeler Ön Asya, Arap yarımadası, Güneybatı Asya, Güney Asya, Güneydoğu Asya, Doğu Asya ve Orta Asya'dır. Bu dillerden başka bugün ölü diller sınıfında yer alan eski Anadolu ve eski Mezopotamya dilleri de Asya dilleri içerisinde gösterilebilir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA