FATİH DOĞAN: Avrupa 'CAS'tı!
Beşiktaş'ın Almanya kampında; uyum sürecinin henüz başında merakla bakan gözlere Slaven Bilic bütün albenisiyle kendini göstermişti. Sahada disiplinli, saha dışında güler yüzlü karakteriyle farkını ortaya koymuştu. Hırslı ve tutkuluydu ancak hırsının aklının önüne geçmeyeceği izlenimi veriyordu. "Beşiktaş'ın bu sezonki en büyük transferi Slaven Bilic" tespitini yaptığımız o günlerin üzerinden aylar geçmedi ancak yansımaları hissedilmeye başlandı.
Öncelikle taraftarın kalbini kazandı, tribünlerin coşkusuna coşku, inancına inanç kattı. Eğer Trabzon maçında 52 bin, Tromsö maçında 62 bin taraftar Olimpiyat'ı dolduruyorsa bunda Bilic'in payı çok büyük. Bu taraftar hafta içi trafikten sıyrılıp, maçın 44. dakikasında stata girmeyi göze alıyor ve keyif duyuyorsa bu fotoğrafın çok iyi okunmasında fayda var. Odak noktasında da Bilic'in futbolculara, yönetime, medyaya ve taraftara verdiği güven dolu sıcak mesajların büyük payı var. Beşiktaşlı Tromsö'yü elediği için mutlu. Atiba'nın Veli'yle, Olcay'ın Gökhan'la uyumundan mutlu. Tolga'nın varlığından büyük huzurlu. Almeida'nın bir kaçırıp, bir atmasından da gelecekte umutlu... Ancak daha önemlisi insani Bilic'in yanı sıra, teknik adam olarak da kararlarında doğru hamlelerini görüyoruz. Almeida'nın yerine Eneramo'yu alması buna iyi bir örnek. Güven bağı o kadar önemli ki Ersan'ın yerine kale hariç her yerde oynayan jokeri Atiba'nın çekilmesi bile tartışılmadı ve bu tribünden, "Sol beke ihtiyacım var" şeklinde okundu. Büttner gelirse Beşiktaş önemli bir sorununu halleder.
SÖZÜN ÖZÜ
UEFA'nın Beşiktaş yönetimine "Kura çekimine gelmenize gerek yok. Biz gerekirse bildiririz" yaklaşımı şık değil. Çünkü yönetime iletilen bu tavır "Beşiktaş CAS'ta da kaybetti" izlenimine yol açtı. Tribünler galibiyete ve tura sevinirken yönetim protokolde CAS'ılmış bir şekilde bu manzarayı izledi.
İSKENDER GÜNEN: Bireysel kalite farkı
2-0'lık ilk maçta alınan sonuç, rakibin gücü ve kalitesi belli. Böyle bir rakibe karşı dünkü netice son derece normal. Maça Yusuf'un hatasından kaynaklanan sürpriz bir golle başladı.Yusuf'un ilk kez 11'de sahaya çıktığı bir maç. Maça da iyi başlangıç yaptı. Fakat zaman içerisinde gerekli topları bir türlü alamadı. Bana göre her zaman şans verilmesi gereken bir oyuncu. Israrcı olunması şart. Bu kadar rahat bir maçta 90 dakika kalması gerektiği düşüncesindeyim. Maçın ilk yarısında Trabzonspor adına gerekli gol pozisyonları üretilemedi. Adrian topla adam eksilten ve rakibi zorlayan tek oyuncuydu. Bütün atak girişimleri Malouda, Olcan, Adrian ve Henrique'nin de yaklaşmasıyla sol kenardan ve bu kenara yakın bölgelerden yapılmaya çalışıldı. Halbuki sağ kenarda çoğu kez boşa çıkan Yusuf değerlendirilse savunmanın dengesi daha fazla bozulacağı için ilk yarıda daha fazla gol pozisyonu üretilebilirdi.
İkinci yarıda Malouda'nın attığı mükemmel gol hazırlanış ve sonuç anlamında gerçekten üst düzeydeydi. 2-1'den sonra ise oyun tamamen bir idman havasına büründü. Oyun disiplininden uzak bir görüntü içerisinde bireysel becerilerin öne çıktığı bir maç.
SAVUNMA SINIFTA KALDI
Alınan bu sonuçtan sonra artık Avrupa gruplarına kalma başarısı gösteren Trabzonspor'u kutlamak gerekiyor. Fakat görünen o ki eksikler bir hayli fazla. Öncelikle takım savunması istenilen düzeyde değil.
Orta sahada Zokora özellikle bu maçın ilk yarısında çok büyük hatalar yaptı. Fiziksel anlamda da yeterli değil. Aykut geçen sezondan farklı. Gün geçtikçe daha olumlu bir görüntü içerisinde. Bu da takımı adına sevindirici bir gelişme. Olcan kesinlikle sol bek değil. Önde hala yardımlaşmalı atak girişimleri yok. Savunmada ise özellikle göbekte yer alan Giray, Mustafa Yumlu ve de Aykut Demir gibi oyuncuların tek hamleli olmaları yanında topu oyuna olumlu kullanma becerileri de kısıtlı. Bu da oyuna çıkarken bir dezavantaj oluşturuyor.
TURGAY DEMİR: Yok böyle taraftar
Olimpiyat Stadı'nın her hali bir başka eziyet. Taraftar gitmez, maç maça benzemez, taraftar gider yollarda kalır. Tedbir alan yok, trafiği düzenleyen yok. Tüm kamyonlar anlaşmışçasına Bahçeşehir-Olimpiyat Stadı yolunda. Saldım çayıra, mevlam kayıra! Binlerce insan yolda kaldı, memleketin dört bir yanından yola düşenler stadın dibinden geri döndüler. Yazık!
Tüm bu eziyetlere rağmen geri dönenler hariç 60 bin taraftar tribünde yer aldıysa bunu herkes iyi değerlendirmeli ve bu camianın gücünün farkına varmalı!
Gelelim maça. Tromsö deplasmanında ilk yarıda iyi futbol sergileyip ikinci yarıda 'maç bitti' havasına giren Beşiktaş bu kez tam tersini yaptı.
İlk 45'te gergin, ne yaptığını çok iyi bilmeyen, zaman zaman da tehlikeli kontrataklar yiyen bir Beşiktaş izledik.
HEPSİ HARİKAYDI
İkinci yarının hemen başında yapılan Oğuzhan-Ersan değişikliği sistemi de maçın kaderini de değiştirdi. Oğuzhan'ın da katkısıyla topa tam anlamıyla hakim olan Beşiktaş Tromsö kalesini abluka altına aldı. Almeida sonunda kafasını kullanıp kilidi açarken Oğuzhan güzel futboluna bir de şık gol eklemeyi ihmal etmedi. Almeida-Enaramo değişikliği ise Beşiktaş'ın ön bölgede de topu rahat gezdirmesine olanak verirken, tribünlerde görülmeye değer muhteşem bir şov vardı. Beşiktaş taraftarı bir kez daha dünyanın en önemli 12. adamı olduğunu dosta-düşmana kanıtladı.
Tek tek saymaya gerek yok, Olcay başta bazı istisnalar olsa da genel olarak tüm Beşiktaşlı oyuncular tribünlerle birlikte coşup Kartallar gibi saldırdı. Muhteşem bir geceydi diyeceğim ama UEFA'dan gelebilecek kötü bir haber bizi korkutuyor.
UEFA'nın gönderdiği iddia edilen "Kura çekimine gelmeyin, bizden haber bekleyin" faksı şok etkisi yarattı.
Bu faks, "Tedbiriniz kalkmayacak" demektir. Bu belirsizlik bugün belli olacak.
NECMİ PEREKLİ: Güzel sinyaller
Trabzonspor, Kukesi karşısında bundan önce oynadığı maçlardan daha güzel ve göze hoş gelen bir futbol ortaya koydu.
Burada rakibin futbol yönünden ortaya fazla bir şey koyamadığını da gözardı etmemek gerekir.
Arnavutluk takımı, oyunun başlarında attığı gole rağmen Trabzonspor karşısında hiçbir varlık gösteremedi.
Trabzonspor'da savunmada Zeki ve Giray, orta sahada Adrian, Aykut ve Malouda, ileride de Henrique maçın başarılı futbolcularındandı.
Trabzonspor eğer bu tarz futboluna bir miktar daha çabukluk katabilirse ki bu da elbette zamana bağlı olan bir performanstır, o taktirde bu takım çok daha iyi işler yapabilir sinyalini veriyor.
DAHA DA İYİ OLMALI
Fakat bu demek değil ki beklentilere şu anda cevap verilmiştir.
Sadece başlangıç itibarı ile iyi sinyallerden bahsediyoruz.
Tabii ki iyi futbol mutlaka iyi çalışmalar ve başarılı maçlardan sonra kazanılan oyun alışkanlığı ile kondisyon sonucunda olacaktır.
Her durumda atılan gollerin güzelliği, yapılan asistlerin zerafeti maçın sonucundan ziyade seyre değer ve tribünlere keyif veren manzaralarla taraftarını memnun etmiştir.
Tarihinde ilk defa UEFA Avrupa Ligi'nde gruplara kalan bordo-mavili ekibi yürekten kutluyoruz.
CENGİZ TOKGÖZ: Güle oynaya
Trabzonspor bir kez daha tarih yazdı. Bordomavililer, Arnavut Kukesi'yi rövanşta da yenerek ilk kez Avrupa'da gruplara kaldı.
Adrian-Malouda-Henrique üçlüsü harika. Bu üçlü, ligde de çok iş yapar.
Trabzonspor'da bazı topçular var. Vasat bile oynasalar, takım rahatlıyor. Onlardan biri Zokora. Orta sahanın beyni gibi idi.
Dikkat ettiyseniz takım yavaş yavaş oturuyor. Gerçi bu Kukesi, Trabzonspor'a rakip değil.
Oyuna baskı ile başlayan Trabzon'du, ilk golü de onlar yedi. Maçın kaderini Adrian tayin etti. Henrique'nin takipçiliği ilk yarıyı berabere noktaladı.
ADRİAN ŞANSLI
Adrian iyi oyuncu ama şanslı da. Malouda gibi bir yıldız ve Henrique gibi bir golcü var yanında. Bu üçlü önümüzdeki günlerde daha iyi olacak. Henüz uyum aşamasındalar.
İnanıyorum ki, Trabzonspor'un futbolu da göze hoş gelecek ve herkes beğenecek.
Gelelim maça. Adrian oyunu yine yönlendirdi. Henrique'nin golü ile nefes alan bordo-mavililer, Malouda'nın artistik golü ile hayat buldu. Volkan olayı ile bozulan moraller düzeldi.
Olcan'ın ileri geçmesi ile bu takım daha çok hücumda kendini gösterecek. Mustafa Akçay'ın Malouda ile Adrian'ı oyundan alarak tribünlere alkışlatması güzel bir motivasyon. Neticede Trabzonspor kendinden bekleneni yaptı ve bir kez daha güle oynaya Türkiye'yi ayağa kaldırdı.
FUAT YAMAN: Hatadan dönünce
Tromsö, ilk maçı kazanmış Norveç Ligi'nde küme düşmemeye oynayan zayıf bir takım. Zaten bunu ilk karşılaşmada da gördük. Beşiktaş ile Tromsö'nün güç dengeleri arasında büyük fark var. İlk maçtaki basit savunma hataları olmasa Beşiktaş rövanşa önde bile başlayabilirdi. Tromsö gücünü bildiği için haliyle çok adamla kapanacak ve fırsat bulursa kontratak yapacaktı. Bunlar sürpriz değildi.
Maçtan önce herkesin merak ettiği ilk maç dezavantajına sahip Beşiktaş'ın böyle bir rakibe ne yapacağıydı. Adam geçme özelliği bulunan, becerili oyuncusu az olan Beşiktaş çabuk ve geniş oynamak zorundaydı.
Maçın başında ağır pas trafiği rakibin işine yaradı. Dokuz kişi ile kapanan rakibe karşı Veli- Atiba ikilisiyle oynamak Beşiktaş'ı çok zorladı.
TARAFTAR MESAJI VERDİ...
Atiba zaman zaman hücuma destek vererek inisiyatif kullandı. Oysa ikinci bir forvet veya Oğuzhan tercihleri düşünülebilirdi. Neyse ki ilerleyen dakikalarda yanlıştan dönüldü, Ersan- Oğuzhan değişikligi maça uygun bir Beşiktaş onbirini oluşturdu.
Kenardan gelen toplarda etkili Almeida ve yetenekli Oğuzhan kendilerine yakışan golleri attılar. Atiba sol bekte verimli bir görüntü verdi. İhtiyaç olacak her yerde iş görebilecğini gosterdi.
Dünkü maçta taraftara da bir paragraf açmak gerek. Maç boyu verdikleri katkı inanılmazdı. Onların coşkusu futbolcuların performansına direkt etki yaptı. Beşiktaş'ın onbirinci adamı dün de itici güç oldu.
Sezon başında Kasımpaşa'da oynamk isteyen küçük ve korkak beyinlilere iki maçtır Beşiktaş taraftarları çok güzel mesaj veriyorlar. Umarız anlaması gerekenler anlamışlardır!