Takımda eksikler had safhada. İlk yarıda bazı futbolcuların sahadaki varlığı da bir eksiklik. Üstüne üstlük sahada güvenilmez bir hakem de var. Bu olumsuz şartlar altında ikinci yarıda direniş teorisi hayata geçirildi. Kasımpaşa da geçildi, hakem de. "En iyi atışı yaparsan hayatla barışırsın!" Emre'nin golü harikaydı. "Bazen bir dokunuştur hayat!" Bekir'in golü hayatiydi. O yüzden Fenerbahçe'nin dün gece kazandığı sadece üç puan değildi. Onlar çaresizliğin de canına okudular. Soysuz sistemin de! Fenerbahçe'yi dün gece iki ayrı resmin içinde sorgulamak gerekir. İlk yarıda orta alanda demode adımlar vardı. Oyuna katılmayanlar vardı. Kuyt'ın santrfor çerçevesine uygun bir fotoğraf olmadığı ortadayken, rakip savunma arkasına adam kaçırma eylemlerine de uygun biri değildi. İlk yarı bunda inat edildi. Ama dün gece özel bir Alper Potuk vardı sahada. Rakip alanda hemen her pozisyonda marifet makamındaydı. Rakipleri deldi geçti, orta alanı hızlı geçti, Kasımpaşa'nın kimyasını bozarak geçti. Her şeyden önemlisi. Dün geceki Alper, belki de Emenike'nin riske edilmesinin önüne geçti. Gecenin parmakla gösterilen adamı oydu! Futbolun dört gerçeği vardır. Ruh, disiplin, emek ve taraftar. Bu gerçekler dün gece ikinci yarıdaki Fenerbahçe'de mevcuttu. Omuz omuza verip, iki maçlık kayıplardan sonra yeniden örgütlenmek gibi. Gökhan Gönül'ün canını dişine takan mücadelesini tırnak içine alırken, yenilen golde yine pozisyon hatasında poz veren Bruno Alves'i de işaret etmeliyiz. Sonuç olarak dün geceki Fenerbahçe'nin duruşu anlamlı bir duruştur. Ligin sonuna kadar lider kalmayı isteyen takım duruşu.
Erman TOROĞLU: Mahalle baskısı var!
Çok zordur böyle maçları oynamak. 3 santrforunuz yok, kötü başlamışsınız ve moraliniz pek de iyi değil. 3 forveti olmayınca bütün orta sahalarını oyuna sürmüş, bu haliyle takımından önde basmasını, çok koşmasını, kaos futbolu oynamasını istemişti Yanal. Bu nedenle Emre, başlama vuruşundan ilk topu baskı yapmak için taca attı. Ancak takımın adam eksilteni, dikine pas atanı, öne taşıyanı yoktu. Sadece Alper dikine gidiyor, Gökhan da bindirmelerle destek veriyordu. Holmen, Emre, Kuyt etkisiz, Kadlec çok kötü idi. Buna karşılık Kasımpaşa çabuk ve doğrudan kaleye giden Babel ve Adem ile tehlike yaratıyordu. Fenerbahçe'nin bu haliyle gol atması çok zordu. Santrforlar dönerse Hakem oyuna tesir etmese de yanlış kararlar veriyor ve Alves'in teknesine atlıyordu. İkinci yarı Holmen-Cristian değişikliğinden ziyade takıma inanç ve kazanma hırsı ile Emre'nin iyi oyunu geldi. Hele de Kerem atılınca F.Bahçe Emre ve Alper'in organizasyonunda tek kale oynamaya başladı. Sonuçta da bu tür kadro ile gol atabileceği iki alternatiften 'şutu' Emre ile kullanıp öne geçti. Duran toptan M.City'den sonra en çok gol atan ikinci takım olan F.Bahçe, Bekir ile bu özelliğini de konuşturup maçı kazandı. Sonuç: 1) Bence bu takıma devre arasında salon idmanları açısından fazla yükleme yapılmış. Yanal artık yükleme yapmamalı. 2)Tüm oyuncuların müthiş bir inanç ve oyun ahlakı var. 3) Alper ve Salih'i daha çok kullanmak, Emre'ye sinirlerine hakim olmayı öğretmek gerek. 4) Dönecek 3 santrfor, bu takımı şampiyon yapar.
Emre BOL: Kolay değil
F.Bahçe'de dün sahaya çıkan; yetenekleri sınırlı ama güçlü bir takımdı. Dövüşen oyuncularla dolu orta saha rakibe pozisyon vermedi ama pozisyon da bulamadı! Eksikler çok olunca forvet hattında oynamak Kuyt'a kalmıştı. Lakin Kuyt maç boyunca sayamayacağım kadar ofsayta düştü. Kanatta oynamaya alışkın olduğundan bir türlü en uçta oynamaya uyum sağlayamadı. Biraz dikkatli olabilse takımına daha ilk yarıda skor üstünlüğünü getirebilirdi. Emenike hazırsa neden sahada değil, sakatsa neden kulübede? Alper müthişti Sahaya çıkan 11'de Alper dışında hücum yapan ve topu rakip sahaya taşıyan ikinci bir oyuncu yoktu. Sahanın yıldızı olan Alper aldığı her topla etkili oldu. Israrcılığıyla rakip defansı çok yıprattı. Onun gibi topla oynamayı seven futbolcular karşısında olmak gerçekten çok zor. Kasımpaşa karşısında alınan 3 puanın kahramanıydı. Dün gece sahada "iş bitirici" oyuncu eksikliği vardı. Baskı yapıyorsun, orta saha üstünlüğü sende ama galibiyeti getiren golü Bekir atıyor! Fener eksik oyuncularını çok aradı. Rakipler devre arasında transfer yaparken, Fenerbahçe'nin hiçbir oyuncuyu kadrosuna katmaması Ersun Yanal hatası değil mi? Lig uzun maraton ve şampiyonluk hiç kolay değil... Bir sözüm de Fırat Aydınus'a. Maç öncesi ısınmaya çıkmamak ne demek? Böyle yaparak taraftarı tahrik ediyorsun. Çık ve adam gibi maç yönet. Kadıköy seni alkışlasın.
Rıdvan DİLMEN: Kasımpaşa'nın dengesini bozan Alper Potuk oldu
İki maç üst üste kaybeden F.Bahçe, coşkulu bir gün geçiren taraftarı önünde olmazsa olmaz gördüğü bir maç oynadı Kasımpaşa'yla. Açıkçası sahaya çıkacak takımı hepimiz merak ediyorduk. 5 orta sahayla çıktı Ersun Yanal. Her ne kadar Kuyt uçta olsa da uzun süredir bu bölgede oynamadığı için birçok kez ofsayta düştü.
İlk 5 dakika F.Bahçe baskılı başladı. Kasımpaşa 15. dakikadan sonra oyunu dengeledi, ilk yarının sonlarında da net bir gol kaçırdı. İkinci yarı F.Bahçe'nin dağınık oyunu Kasımpaşa 10 kişi kalana kadar devam etti. Rakip 10 kişi kaldıktan sonra sahneye önce Alper, daha sonra da Emre'nin şahane golü çıktı. Ersun Yanal risk alıp Emenike'yi sokacaktı, golden sonra haklı olarak vazgeçti. F.Bahçe ikiyi, üçü bulmak üzereyken enteresandır sol bek mevkiinde Babel'e yapılan faulü çabuk kullanan Kasımpaşa, solda Adem'le topu buluşturdu. Onun da orta demeyelim, pasıyla Malki'yle golü buldu.
Hemen akabinde F.Bahçe duran topla golü buldu. Duran topta Emre çizgi halinde yaya kadar çıkan Kasımpaşa savunmasını biraz geri itmek için üç kez vazgeçti kullanmaktan. Bu önemli bir tecrübeydi. Biraz daha Kasımpaşa defansını geriye ittikten sonra ortayı kesti, Topal şık vurdu. Kaleciden dönen topu Yalçın uzaklaştırmak isterken Bekir'le F.Bahçe'nin golü geldi.
Kasımpaşa bölüm bölüm oyuna ortak olabildi. Kolay değil, haftalardır kazanamamanın moralsizliğini yaşıyorlar. F.Bahçe adına sahanın en iyisi tartışmasız Alper'di. Delici, seri driplingleri Kasımpaşa'nın dengesini bozdu.
F.Bahçe'nin problemi çok telaşlılar. Coşkuları, stresleri paniğe döndü. Dolayısıyla kaliteli atak yapamadılar. Coşku, konsantrasyon iyi ama rakip 10 kişi kalana kadar oyun kalitesi düşüktü. Ancak böylesi zor haftayı 3 puanla kapatmalarıyla önemli bir virajı hasarsız geçtiler.
Gürcan BİLGİÇ: Herkesin teri var
İlk saniyeden itibaren kontrolsüz bir güç olarak gördük Fenerbahçeli oyuncuları. Topun olduğu yere tüm hızları ve hırsları ile geldiler. "Bir an önce" diyorlardı birbirlerine... Topu hakim olup, rakip ceza alanına "güdümlü" pasların peşindeydiler.
Tribünler doluydu. Onlar da "terli" gelmişlerdi koltuklarına. "Adalete Fener Yak" diyerek "mesafe" kat ettiler.
Yapay bir gerilim ortamı içinde, kaçınılmaz "panik" yapıştı Fenerbahçe camiasına. Futbolcuların da bundan etkilenmemesi mümkün değil. Düşünerek oynamak yerine, iç güdülerinin emriyle pozisyonları yaşadılar. Bu atmosferi normale çekecek dinamiklerin de eksik ve etkisiz hale gelmesi psikolojik çatışmayı ters yöne çevirme ihtimallerini kuvvetlendirdi. 5 oyuncusu yoktu ilk 11'in. 6.'sı (Emenike) kulübedeydi. Bahaneleri olmadan oynamaları gerekiyordu ve Kasımpaşa öncelikle oyuncu kalitesiyle çok büyük tehditti. Babel ve oyundan atılana kadar Kerem Şeras bu diklenmenin sembol isimleri oldular. 56'da 10 kişi kalana kadar Kasımpaşa maçın hep ortağıydı.
Kuyt ve Alper'in insanüstü gayretlerinin, kritik gecenin lokomotifi olduğunun altını çizelim. İlk düdükle koşmaya başladılar ve bir daha hiç durmadılar. Bu inadın peşine diğerlerinin takılmaması da imkansızdı. İyi-kötü diyeceklerimiz elbet var ama terini sakınan tek Fenerbahçeli yoktu.
Ve Ersun Yanal... Holmen'i ilk yarıda rakibi geri itmek için kullandı. İstediği golü bulamadı, bu kez Baroni'nin kalitesini tercih etti. Ama oyun sıkışmışken yine hamlesini ekstra santrafordan yana kullanmak istemesi, Salih'in farklı adımlarını ertelemesi aklımızdaki sorular. Üç takımın zirveye yapışması, ilk puan kaybedenin kırılma eşiğine gelme ihtimali, haftanın virajıydı. Maçı Fenerbahçe'ye kazandıran, Kadıköy'ün atmosferi. Yaralar sarıldıkça bu ortamı, takımın kendisi yaratır.
Ahmet ÇAKAR: Faturayı Fırat Aydınus ödedi
F.Bahçe, belki de bu sezonki en kritik ve en hayati galibiyetini aldı. Art arda gelen puan kayıpları camiada büyük bir stres yaratırken dün gece hedef mutlak galibiyetti. Gerginlik maç boyu sahaya yansıdı. Üstelik sonucu değiştirebilecek oyuncular ya sakat ya da cezalıydı. İlk yarıya bakıyoruz; F.Bahçe futbol adına hiçbir şey ortaya koymadı. Üstelik Babel, yakaladığı pozisyonda topa hemen vursa F.Bahçe devreye yenik girerdi. İkinci yarı art arda fauller ve sürekli duran maçta F.Bahçeliler "Acaba yine mi puan kaybedeceğiz" derken sahneye üç isim çıktı. İlki Kasımpaşalı Kerem... Kendini attırdı ve sayısal denge bozuluverdi. Ardından müthiş driplingleri, delici özelliği ve dinamizmiyle Alper ve son olarak da yılların tecrübesi ve attığı müthiş golle Emre Belözoğlu... Emre, ilk golde topa harika vurdu. Bu dakikadan sonra bir kişi fazla F.Bahçe için işler daha rahat olacak derken tuhaf bir gol yediler. Top iki pasta sağ açığa geldi, Adem çok rahat bir orta kesti, Malki de çok rahat kafa vurdu. Koskoca F.Bahçe bir kişi fazlayken böyle bir gol yiyorsa bunun üzerine çok düşünmeleri gerek. Belki de maç berabere bitecekti ama hemen bu golden sonra Emre'nin ortası, Kuyt'ın kafayla indirişi, Topal'ın vuruşu ve kaleciden dönen topu Bekir'in tamamlaması F.Bahçe'ye çok ama çok önemli 3 puanı getirdi.
BÖYLE HAKEMLİK OLMAZ OLSUN
Gelelim hakem Fırat Aydınus'a... Eski bir hakem olarak böylesine yönetimlerden utanıyorum. Tüm takdir haklarını F.Bahçe'den yana kullandı. Emre'nin küfürlerini duymadı. Alves'in rakibin diz kapağına basmasını görmedi. Gökhan gole giden Kasımpaşalıya faul yaptı, hakem verdi ama bariz gol şansını atlayıp eyyam sarı kartını gösterdi. Böyle hakemlik olmaz olsun. Ondan sonra da "Biz hakemiz gördüğümüzü çalarız" diyorlar. Ne gördüğünüzü çaldınız, ne duyduğunuzu cezalandırdınız. Kısaca Yunus Yıldırım'ın faturasını birileri Fırat Aydınus'a ödettiriverdi.