Emre Bol: 5 dakika uzatma
İsmail Kartal'ın takımının gol atabilmesi için tek bir taktiği var. O da topu kanatlara indirip ceza sahası içine orta yapmak... Ama dün gece iki bek Caner ve Gökhan sürekli karavana attı. Özellikle Gökhan yaptığı tüm ortaları rakibe çarptırmayı başardı! Topu sürekli kanatlara atma taktiğinin tutmadığı F.Bahçe forvetlerinin attığı gol sayısından belli! İsmail hocanın rakip stoperlerin üzerine gidecek, aralara top atacak bir çilingire ihtiyacı var. Diego tam da bu yüzden transfer edilmişti. Ama olmadı. Aslında Emre'de bu özellikler mevcut. Lakin Kartal, onu sadece pres ve adam kovalamada kullanıyor. Uzun zamandır lig maçlarında forma giymeyen Egemen; Mehmet Topal ve Alves'le birlikte takımın en iyi isimlerinden biriydi. Yardımlaşmaları üst düzeydeydi.
Emenike kulübede oturmalı
İsmail Kartal, Emenike'ye bir kanatta, bir forvette görev veriyor. Bir türlü karar veremedi. Ben ona biraz yardımcı olayım. Bu Emenike'nin yeri kulübedir sevgili hocam! Çünkü şu formsuz haliyle takıma girmeyi hak etmiyor. Sahada öyle saçma sapan işler yapıyor ki! F.Bahçe teknik heyetinin ona 70 dakika tahammül etmesinin sebebini anlayamadım. Oysa elinde Alper gibi topu rakip sahaya taşıyabilecek, adam eksilten, dikine oynayan bir oyuncu var. F.Bahçeli taraftarlar maç sonunda hakemlerin karşılaşmaya 5 dakika ekleyen tabelayı kaldırmasını uzun süre ıslıkladı. Penaltı golüyle öne geçen takımlarının ikinciyi atacağını değil, beraberlik golünü yiyebileceğini düşünüyorlardı! Burası çok önemli. Koskoca F.Bahçe'nin düştüğü duruma bakın!
Hakkı Yalçın: DNS'sında haksızlık yatan bir geceydi
Hakem cinayetlerinin gündelik ilişkilere döndüğü bir ülkede futbol mu bekliyorsunuz? Adalet mi? Hüseyin Göçek gibilerine muhtaç olan bir sistemde çok beklersiniz. Adaletsizliğe "partnerlik" etmekle sahanın ortasında 90 dakika delikanlı olmak arasındaki farkı bizlere gösterdikleri için. Yine de bu beylere teşekkür ediyoruz. Böyle bir penaltıyla maçı kurtaran İsmail Kartal'a da. Böyle hakemlere teşekkür etmekte gecikmemesini diliyoruz. Çünkü dünkü maçı kurtaracak tek futbolcu bile Fenerbahçe'de mevcut değildi. Bunu ancak bir hakem başarabilirdi. dna'sında haksızlık yatan bir gecede...
Dün gece Fenerbahçe'nin o eski halinden eser aradım. Emenike'yi gördüm, maçın başında bulunduğu metrekareye 3 Erciyesli düşünce, bir anda oyundan düştü. Böyle durumda Sow'un devreye girmesi gerektiğini düşündüm, o da orta alanda yardım kolu başkanı duruşlarında. Hırs abidesi pozlarındaki Bruno Alves'e baktım, kafa vuruşlarında rakibin dönüşüne çalışıyor. Egemen daha hazır değil.
Erciyes ilk yarıda savunmayı önde kurdu. Fenerbahçe adına rakibin arkasına adam kaçırma pozisyonları için biçilmiş kaftan. Yapamadılar. İkinci yarıda Erciyes geri çekildi ama Fenerbahçe yine kesat bir oyunun içinde kaldı. Çünkü dün gece galibiyetle uzaktan yakından ilgisi olmayanlar yarışması yapılsa. İlk iki sırayı Kuyt ve Meireles alırdı. Dün gece Alper Potuk'un 2 dakikalık mücadelesini Kuyt ve Meireles'in 90 dakikasına değişmem. Dün geceki Erciyesli futbolcuların döktüğü alın terini de, sahadaki hakemlerin kristal bardaklar içindeki meyve suyuna değişmem.
Ama burası Türkiye! Haksızlıkların, hukuksuzlukların sistemi ele geçirdiği ülke. Hakemlerin duvarlarını süsleyen tabloları çok merak ediyorum.
Gürcan Bilgiç: Tabeladan mesajlar!
Üç haftadır puan cetvelinin dibindekiler ile oynuyorlar. Futbol kalitesi olarak diğerlerinden farklı olduklarını ortaya koyamadıkları gibi futbolcu performansı olarak da ortada yoklar.
Kayseri'ye gelirken, 4 gollü Sivas rüzgarı vardı arkalarında. Oyunu tek taraflı baskı altına alabildiler mi? Sadece 10-25 arasında... 15 dakika boyunca "Bu maçı kazanacak takım biziz" dediler ama Erciyes baskıyı da kırmakta çok gecikmedi, "Dikkatli ol, her an bir tane yiyebilirsin" mesajını vermekte de."Neden böyle oluyor?" diye çok kişi kendine soruyordur. Cevabın aynı soru kafasında geçtiğinde, İsmail Kartal'ın veya Aziz Yıldırım'ın cebinde olması lazım. Saha bölümü fizik güç olarak takımı bir türlü yukarıya taşıyamadı. Formda tek futbolcu yaratamadı. Taktik hamle ararsan, bir-iki maç dışında görüntü de vermedi.
Saha dışı bölümü; "Prim verdim, kazandılar" hükmüne sahip. Öyleyse oyunun ve temposuzluğun nakit akışıyla bir ilgisi olabilir mi? "Ver parayı, kazan"keyfiyetine, kramponlardaki finansal problemler mi ortak oldu? Tabelanın arkasına saklanmaya başladı mı bir teknik heyet, bilin ki doğruyu bulamıyordur. Maç sonrası demeçlerde oyun değil, eksiklikler değil, yanlışlar değil, attıklarından bahsediliyorsa, neden geçmişin üstüne tek tuğla koyulmadığını anlamak zor değil.
Takımın kalbinin attığı yer Topal-Emre-Meireles orta sahası. Sezon başı ve devamında "iyi" diye andığımız oyunlarda, bu üçlünün katkısı büyük. Dün Topal dışında, oyunu yaşayan yok bu bölümde. Emre'nin oyunu sürükleyen- yönlendiren formundan ve aklında eser kalmamış. Zor anların kurtarıcıları; Gökhan ve Caner'in de ceza alanına etkili top taşımamaları da söz konusu. Ön taraftaki üçlünün çalım bile atmadıklarını da kaydedelim.
Bir duran top sonrasındaki penaltı (ki doğru karar. Erciyesli oyuncunun düşüşü bile samimi değil. Düşen adamın eli havada olur mu?) üç puanı hediye gibi getirdi Fenerbahçe'ye... Yine tabeladan yürümezler.
Rıdvan Dilmen: Penaltı yok, faul var...
Önce maçın golünden başlayalım. Ben o pozisyonun öncesinde faul gerçekten var mı yok mu o an göremedim. Oyuncunun sendelemesine rağmen durumu ve pozisyon normalde net penaltı gibi gözüküyordu. Ama sonra tekrarını izleyince, Gökhan'ın Mehmet'i ittiğini gördüm. Orada Mehmet'a faul var. Zaten faul kararı çıksa penaltı olmayacaktı.
Fenerbahçe rakibinin adı gibi bir altın buldu aslında. Balıkesir maçında zemin vesaire hep bahaneydi. Bu maç neredeyse sabaha kadar oynansa berabere biterdi. Bu maçta F.Bahçe adına Meireles'i beğendim. Alper de çok yaratıcı değil ama dripling yapıyor, rakibi zorlamaya çalışıyor. F.Bahçe bir şeyler yapmaya çalıştı ama şu problemi vardı. Üçü birbirinden vasat oynayan bir üçlüsü vardı: Sow, Kuyt ve en kötüsü Emenike. Çok kötü bir maçtı. Fenerbahçe için bu kötü oyunlarla alınan 3 puanlar çok değerli... Önümüzdeki hafta da Mersin'i böyle yenerlerse devre arasına ilk 2'de girmeyi garantilediler.
Fenerbahçe'de istek var ama fiziki bir problem olduğu aşikar... Fenerbahçe güçlü değil, oyunu rakip alana yığamıyor. Yine de bu kadar temposuzken maç fazlasıyla liderlik koltuğuna oturuyorsa bir potansiyele işaret eder. Kötü oynarken kazanmak önemlidir. Emre de iyi penaltı kullanıyor. Hem kaleciye bakıyor hem de sert ve köşeye vuruyor.
Fenerbahçe hafta içi Bayburt deplasmanında oynadı. Orada 21 yaşındaki bir çocuk dedi ki, "Çocuklarımıza anlatacağımız bir maç oynadık Fenerbahçe'yle..." Bunu alıp Emenike'ye tercüme edeceksin. Emenike'nin bu performansına bir de isteksizlik katılıyorsa hiç çekilir değil... Emenike oynayacak durumda değil. Öbür maçta 2 tane, 3 tane atar, bilemiyorum. Bir de üstüne kapris yapıyor. Cezalı olmasa da oynatmayacaksın. Oyuncu kendini bilecek. Emenike, "Ben buradaki en önemli oyuncuyum" diyor. Ben de diyorum ki değil! Caner'in meziyetleri var. Meireles futbolcu, Emre futbolcu...
Egemen gibi ağır oyuncuların tekrar dönebilmesi zordur. 21-22 yaşında olursun, çabuk toparlayabilirsin ama 9.5 ay sonra dönebilmesi önemli.
Erman Toroğlu: Pozisyon yorumsuz penaltı
Yine klasik bir Fenerbahçe maçı... Fenerbahçe iyi değil ama Fenerbahçe yine kazandı. Bu Fenerbahçe'nin kazanmasındaki etkenlerden birisi rakip takımların "Fenerbahçe" adından korkmaları...
Çok iyi biliyorum ki, şimdi herkes penaltıyı tartışacak... Beyler, pozisyon yoruma açık değil. Net bir penaltı. Mehmet Akgün, sen istersen yere düş, istersen havada kal! İstersen, ayaklarının üstünde kal. İstersen yüzün topa dönük olsun. İstersen yüzün kaleye dönük, arkan topa dönük olsun. Her ne şekilde olursa olsun kollarını kaldırdığın an veya kollarını vücut aksiyonuna uydurmadığın an bunun yorumu şudur; "Top geçmesin!" Top geçmezse hakem de böyle dün akşamki gibi penaltıyı verir.
Sen futbolcu olarak diyebilirsin ki, "O kolumu nereye sokacağım?" Sen futbolcu olarak o kolun oraya niye kalktığını çok iyi biliyorsun. Ama şunu bilmiyorsun, "Senin kalecin Gökhan düzgün bir kaleci" Dün gece hata yapmadı. Zaten pozisyonu olmayan maçta çok zor bir top çıkardı. Morali yerindeydi. Sen bu hareketi yaparak ona güvenmediğini gösteriyorsun ve takımını da yakıyorsun.
90 dakika boyunca yalandan mücadele vardı. Ancak gol pozisyonu yok! Bir tane Fenerbahçe'nin pozisyonu var, onu da kaleci Gökhan çıkardı. Bir de penaltı pozisyonu var. Erciyes takımı da aman aman bir takım değil.
Emenike memleketindeki basına beyanat vermiş; "Ben ileri uçta oynarsam, çok başarılı olurum." İsmail Kartal da dün gece ona dedi ki, "Al sana ileri uç!"Emenike dün sıfır çekti! Bay Emenike ileri uçta oynar ama iki sene evvelki Emenike olsa oynar. Bu seneki değil! Yürüyecek hali yok. İlk çıkışta rakibini 2-3 metre geçiyor ama rakibi pes etmezse 4 metre sonra onu yakalıyor. Yani rakip psikolojik olarak bırakmazsa...
Koca takımda bir tek Mehmet Topal mücadele ediyor, bu kadar yaşına rağmen biraz da Kuyt.
Maçı seyretmeyen sevgili okuyucular, Kayseri Erciyes takımı Volkan'a bir tane bile tehlike yaratamadı. İşte ben böyle bir maçın yorumunu yazıyorum.
Kayseri Erciyes'in kalecisi Gökhan'ın da bir tane kurtarışı var. Bir de penaltı pozisyonu. İşte dünkü maçın özeti bu!
İsmail Kartal, Mehmet Topuz'u oyuna alıyor. Mehmet Topuz, Fenerbahçe formasıyla seyrettiğimde çok büyük değişiklikler görüyorum, her maça girdiğinde. Ama bu değişiklikler futbolunda değil saçında! Bazen çok uzun, bazen çok kısa, bazen de orta karar! Fenerbahçe bir saça bu kadar para veriyorsa helal olsun!
Gelelim hakem Hüseyin Göçek'e; çizgi hakeminin yaptığı ikazla verdiği penaltı doğru. Kayserili Caner ile Fenerbahçeli Meireles'e verdiği sarı kartlar yanlıştı.
45+1 de Necati araya atılan topla depar atarken Fenerbahçeli Caner tarafından tutularak, indiriliyor. Net bir faul ve sarı kart bu! Tabi hakem göremedi. Bir nolu yardımcı ne yapar? Cevap; hiçbir şey yapamaz! Çünkü Caner ona kızarsa bir müddet Fenerbahçe maçlarına çıkamaz.