Pereira yine haklı çıktı. Üst üste zorlu rakiplerle oynarken defans güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu gösterdi hepimize. Şiir gibi bir savunma kurgusu içindeydiler. Karşılaşmanın Saracoğlu'nda olması güçlerini bir kademe daha arttırıyordu. Konyaspor'un kendi sahasından çıkmaya çok niyetli olmadığını söyleyenler de olabilir. Yanılmıyorlar elbette; Pereira'nın pozisyon vermeyen Fenerbahçe'si karşısında Aykut Kocaman zaten gol atamayacağını biliyordu. Bu yüzden boşu boşuna ileri gitmek yerine, kendi sahasını kapattı. İlk 45'i Fenerbahçe, kaleye isabetli şut atmadan geçirdi. Rakip ceza alanına da fazla girmedi. Bu bölgeye ortalar atılsa, paslar yapılsa, isabetsiz olabilirdi. O zaman ne olurdu? Topu rakip kapar, tehlikeli atak geliştirebilirdi. Böylece o bölgede kalıp, topu yana oynayıp, Konyaspor gibi güçlü bir rakibe fırsat vermemek gibi bir doğrunun da sahibiydi Pereira'nın takımı. Van Persie'nin sol ayağını iyi kullanması için sağ kanada çekilmesi de rakibi şaşırttı. Bundan önceki teknik direktörlerinin hiçbirisi bunu akıl edememişti. Van Persie ters ayağı ile kaleyi devamlı karşısında görüp, pas veya şut atabilirdi. Kim onu santrafor diye transfer ettiyse yanlış düşünmüş elbette. Pereira, bu gerçeği keşfedip, iki kez Premier Lig'in gol kralı olan futbolcusunu, sekiz maçta bir isabetli şutla zirveye (!) taşıdı. Genç hocanın notları arasında Hasan Ali de vardır muhtemelen. Gole neden olan vuruşun sahibiydi. Bir bek olarak oralarda ne işi olabilir ki.... Rakibe pozisyon verilebilirdi, o orada galibiyet golü için uğraşırken. Muhtemel bir uyarıya hazırlıklı olsun. Evet; temposuz ama akıllı, pozisyon bulamayan, gol atamayan ama her şeyden önemlisi müthiş savunma yapan bu takımı seyretmeye gelmeyenler neler kaçırdıklarının farkında değiller. Pereira bambaşka bir takım yarattı, kıymetini bilmiyorsunuz!
ERMAN TOROĞLU
Fakirin tavuğu tek tek...
Bu maçın yazısını yazmaya başladığımızda dakikalar 84'ü gösteriyordu... Ne demişler; fakirin tavuğu tek tek yumurtlarmış... Pereira'nın Fenerbahçesi de tek tek atarak kazanıyor... Fenerbahçe futbol fakiri. Pereira yine diyecek ki; "Rakibe pozisyon vermedik, bizim oyun şeklimiz bu." Seyirci bundan memnunsa geriye bir şey söylenmez. Ben taraftar olsam Pereira'nın bu takımını seyretmeye gitmem. Kazanan haklıdır ama bir de benim göz zevkim, futboldan alacağım keyif var. Bu maçtan 1 saat sonra Beşiktaş'ın maçı başlayacak... Daha izlemeden 'mutlak güzel şeyler göreceğiz' diyebiliyorum. Çünkü Beşiktaş maçlarının genelinde güzel şeyler izliyoruz. Bakarsınız Beşiktaş maçında kötü şeyler olur ama o zaman deriz ki; "Bu adamlar iyi oynuyorlar arada kötü oynamaya hakları var." Ama Fenerbahçe 7-8 maç kötü oynayıp, bir maç iyi oynuyor. İşte aradaki fark bu. Bir 45 dakika boyunca kaleye atılan bir şut yok. İki taraf da kabız. Fener öyle oynayıp da Konyaspor biraz daha hücuma dönük oynasa belki keyif alacağız o da aynı şekilde oynuyor. Yani Pereira'nın takımı ile Aykut'un takımı arasında fark yok. Aykut da Fenerbahçe'yi böyle oynatıyordu, o da bu yüzden tepki almıştı. Ama onun elinde daha iyi golcüler vardı. İkinci yarı bir tane Konya pozisyonu var... Fenerbahçe'nin ya iki ya da üç... İşte size 90 dakikanın özeti. Aslında Fenerbahçe maçlarını yazmak için çok fazla yorulmaya gerek yok. Noterden vekalet çıkartırsınız ya standart kağıtlar vardır. Onlara bir tek isim yazarsınız. Siz de Fenerbahçeli futbolcuların isimlerini yazıp yorum yazın yüzde 90 tutturursunuz. Düşünün yorumcu olarak ne yazacağınıza dair zorlanıyorsunuz. Amerikalılar futbolu sevmiyorlar... Niye? Skorlar düşük olduğu için. Onlar basketbolcu... Çünkü skor bol. Demek ki Fenerbahçe gibi takımlar Amerika'da futbol oynasalar maça bin kişi gitmez. Hakem nasıldı derseniz? Pozisyonu olmayan maçta hakem ne yapabilir. Hakemi zorlayacak bir tane pozisyon olmadı. Yani bir Fenerbahçe maçı daha aynen bitti. Fenerbahçe tek tek basaraktan yoluna devam ediyor.
AHMET ÇAKAR
Kifayetsiz Vitor Pereira
Önce şunu söyleyeyim, Vitor Pereira, hiçbir şeyden ama hiçbir şeyden ders almıyor. Ama şartlar ve oyun tablosu ona doğruyu yapmak zorunda bırakıyor. Bak Pereira! Elinde Nani ve Volkan Şen varsa biri bir kanatta, diğeri de öbür kanatta oynar. Tabii ki Markovic de iyileştiğinde bunlardan birini zorlayıp yerini alır. Mahalle baskısından "Van Persie"yi oynatayım' diyorsun. Mecburen sağ kanada yakın oynatıyorsun. Ondan sonra da tablo ilk yarıdaki gibi oluyor. Verilen pozisyon yok, yakalanan pozisyon yok, pas olarak top bir sağda bir solda tuhaf bir oyun çıkıyor ortaya. İkinci yarı Nani ve Volkan Şen'i sahaya sürmek için antrenör olmaya gerek yok. Eğer insansan ve Fenerbahçe düşmanı değilsen bu ikisini de oyuna sürmek zorunda kalırsın. Tıpkı Pereira'nın yaptığı gibi. Eğer bir takım Fenerbahçe gibi agresif oynuyorsa, ileride basıyorsa hücum oyuncularının yaratıcı, denge bozucu ve etkili olmaları gerekir. Van Persie oyundan çıktı, Fernandao da bir güneş gibi parladı. Tıpkı Hasan Ali gibi. Sahanın yıldızıydı. Golde de başrol oyuncusu Hasan Ali oldu. Nani derinlemesine güzel pas çıkarttı, Hasan Ali rakibini eksiltti, iyi vurdu, sahanın diğer iyilerinden biri olan Konya kalecisi son çare topu çıkarttı ve birçok maçın kurtarıcısı olan Fernandao golü yaptı. Şimdi Pereira'ya sormak lazım. Niye ikinci yarıdaki oyuncu yapısı ve oyun kurgusuyla başlamadın? Zaten öyle başlamış olsaydı belki de maç daha ilk yarıda 3'e gider ve kopardı. Sonuçta Fenerbahçe az atıyor, çok az yiyor ve tek tek kazanmaya devam ediyor. Ama ortada oyun açısından değil ama puan yönünden bir başarı varsa bu başarıdaki son söz sahibi olan kişi kifayetsiz Vitor Pereira'dır. Sahanın yıldızlarından biri de maçın hakemi Ali Palabıyık'tı. Sakin, objektif ve kusursuza yakın bir maç yönetti. 90 dakika boyunca bir tek Alves'e verdiği sarı kartı tartışabiliriz.
RIDVAN DİLMEN
Doğru kadroyu göremiyor
Fenerbahçe 6 maçını tek farkla kazanmış, sadece Eskişehir'de iki fark olmuş. Herhalde Avrupa'da ilk 3 sırada yer alan takımların çoğu 2 ve 3 farka gidebilmiştir. Antrenör Vitor Pereira, şu anda evine giderken garip bir ülkede olduğunu düşünüyordur. Evine giderken, 'Ligde, Avrupa'da iyi konumdayım, niye eleştiriliyorum' diyordur. Fenerbahçe, şu anda bir süreç yaşıyor. Siyahı denedi Pereira... Önde baskı yapan, hücum oynayan bir ekip istedi. Sonra beyaza geçti. Savunmasına ağırlık verip pozisyon vermeyen bir takım haline dönüştü. Ne 'ailece gidelim' takımı doğruydu, ne de bu takım doğru... Fenerbahçe 9 gol yemiş. Ligin en az gol yiyen takımı ama sadece 16 gol atmış. Rakiplerin 27'yi bulmuş. Deplasmanlarda 0-0'a sıkışıp puan kaybedebilirsin. Mesela Ömer, ikinci yarıda 0-0'ken topu iyi kontrol edebilse, çok net bir fırsat bulacaktı. Gri olmamalı. Her zaman derim, formayı futbolcu alır... Fenerbahçe'de ise 3-4 tane futbolcuya oyun ve skor veriyor. Ajax deplasmanında Volkan Şen oyuna giriyor, performansını gösteriyor. "Formayı aldım" diyor ama alamıyor. Bu maça kulübede başlıyor. Sen birdenbire mi canlandın Ajax maçında? Hiç uğraşılmasın, maçın ikinci yarısında oynayan takım Fenerbahçe'nin ideal 11'idir. Fernandao ilk yarıda yok muydu? Vardı... Ama pozisyon geldi mi? Yok... O pozisyonlar neden ilk yarıda yoktu? İyi oynayan Volkan'a forma vermiyor. Josef de Souza oynatmak istediği düzenin oyuncusu değil. Öne doğru gidebilmeniz için, dinamik, agresif oyuncular oynatmanız gerek... Volkan gider, Diego zorlar, Ozan zorlar. "Galibiyeti biz kaçırdık" diyor Vitor Pereira, Ajax maçından sonra... Tamam ama nasıl kaçırdın, kimlerle kaçırdın? Kimle kaçırdıysan onu oynat. Elinde doneler olmasına rağmen, oyunda deliller olmasına rağmen ısrar ediyor. 1.88 boyunda, dripling becerisi olmayan, ileri gitmeyen bir oyuncudan sağ iç yaratamazsınız. Torku Konyaspor müsabakasında böyle bir yapıyla oynayamazsınız. Molde maçının ikinci yarısı milattır Fenerbahçe adına. O günden bu yana emniyetli oynamak istiyor ama abarttı. Biz futbol adamı olarak gördüklerimizi yazmak zorundayız.