AHMET ÇAKAR
Hakemi hiç beğenmedim
Fenerbahçe, bence ligin en zayıf rakiplerinden birine ileride çok arayacağı iki puan kaybetti. Fenerbahçe'nin övülecek tarafları da var, eleştirilecek tarafları da... Önce şunu söyleyelim; deplasmanda oynuyorsun, üstelik neredeyse bir devre bir kişi eksik mücadele etmek zorundasın ve iki defa mağlup duruma düşüp, beraberliği buluyorsun... Hatta son dakikada Fernandao'nun direkten dönen topu gol olsa, çok önemli bir galibiyetle İstanbul'a dönmüş olacak. Bunlar işin övgü tarafı... Gelelim eksilere; Diego'yu tanımasam, kariyerini bilmesem, "Böylesine amatör bir çaylak bu takımda niye oynuyor" diyecektim. Yaptırdığı penaltıya bakın! Göstere göstere... Kafa topuna çıkıyor, rakip önünde topa elini kaldırıyor ve top eliyle buluşurken açık bir penaltıya sebebiyet veriyor. Aynısını yine Fenerbahçe'nin İstanbul'da puan kaybettiği Akhisar maçında da yapmıştı. Ve yine iddia ediyorum, bu penaltı olmasa F.Bahçe maçı kazanırdı. Zira Fenerbahçe ikinci yarının hemen başında Gökhan'ın müthiş şutuyla çok güzel bir gol bulup, beraberliği yakalamışken, Diego'nun yaptırdığı penaltıyı anlamak mümkün değil. Gelelim, ilk yarının sonlarına doğru Hasan Ali'nin gördüğü kırmızı karta. F.Bahçe gibi bir takım az adamla böyle yakalanmamalı. Yakalansa bile Hasan Ali'nin hamle zamanlaması yanlış. Yaptığı hareket, doğrudan kırmızı aynı zamanda da bariz gol şansını engellemekten dolayı da kırmızı, yani iki defa kırmızı ve tartışma götürmez. Bunlara rağmen F.Bahçe ikinci yarı, 10 kişi kalmanın dezavantajını hiç hissetmedi. Biraz şansları olsa maçı kazanırlardı. Hakemi hiç beğenmedim. Verdiği iki kritik karar (Hasan Ali'nin kırmızısı ve Diego'nun penaltısı) doğru olmalarına rağmen verdiği ve vermediği faullerle çok kötü bir performans gösterdi. Antep'in ilk golünde elle oynama var. Çok ince belki kimse görmedi ama hakemin görmesi gerekirdi. Hele bir son 20 dakika var ki verdiği kararların ve özellikle faul tespitlerinin yarıdan fazlası hatalı. Maçın başında Topal'ın karate haraketine kırmızı vermeliydi, vermedi... İlerleyen dakikalarda Fernandao'ya yapılan sert bir harekette de karar en az sarı kart olmalıydı... Vermesi gereken en az 2-3 sarı kart vardı. Son dakikalarda Caner'in Antepli oyuncuya ceza alanında yaptığı hareket mutlak penaltıydı. Bunu da veremedi.
RIDVAN DİLMEN
Pereira gelgitler yaşıyor
Gaziantep ligin en az gol atan iki takımından biriydi. Ama bunun yanında zor pozisyon veren sıkı da bir takım. Fenerbahçe için maç olumsuzluklarla başladı. Neydi bu olumsuzluklar: 1-Zemin kötüydü. 2- Robin van Persie yoktu (Bir hamle oyuncusu olarak önemliydi). 3- Kırmızı kart ile düzen değiştirmek zorunda kaldı. Bu olumsuzluklar sonucu bir karambol golle yenik duruma düştü, beraberliği yakaladı, haklı bir penaltı ile tekrar geriye düştü, sonra Alper ile sahadan 2-2'lik sonuçla ayrıldı. Bana göre; penaltı ve Hasan Ali Kaldırım'ın kırmızı kartı doğruydu. Şöyle bir tanım yapalım, Gaziantep'e gitmeden önce Pereira'ya, "Hocam zemin çok kötü ve ağır, iki kere yenik duruma düşeceksiniz, sol bekiniz kırmızı kart görecek, size 1 puanı verelim" deseler, bence Portekizli hoca kumar oynamaz ve kabul ederdi diye düşünüyorum. Bu kadar dezavantajlar ve saha koşullarını düşündüğünüzde Fenerbahçe 2 puan kaybetti diyemeyiz. Tabii ki kağıt üzerinde üç puan düşünülen bir deplasman için iki puan ile dönmek bir soru işareti olsa da bu puan bu şartlarda kayıp değildir... Maçın büyük bir bölümünde F.Bahçe 10 kişi oynamasına rağmen maçı tek kaleye yıktı ve Antep sahasında oynadı. Pereira maçı almak için hamleler de yaptı, Souza ve Ribas'ı oyundan alıp, kapanan bir takıma karşı Volkan Şen ve Markovic kozunu oynadı ama sahadan 1 puan ile ayrıldı. Fenerbahçe'de dün iki müthiş oyuncu vardı; Gökhan Gönül ve Mehmet Topal. Hatta bu ikili, F.Bahçe'nin tek kale oynamasında büyük etken oldu. Gökhan'ın bu seneki performansının altında Şener faktörünün olduğunu düşünüyorum. Çünkü arkasında bekleyen formda bir sağ bek var... Şunun da altını çizmemiz lazım, Antep, 11'e 10 üstün oynadığı bir maçta neden tehditkar olmadı bilemedik... Bunu yönetim ve hocanın mutlaka düşünmesi lazım... Pereira'nın, ileri üçlüyü seçerken gelgitler yaşadığını düşünüyorum. Burada Ozan'a bir parantez açmak lazım... Takımda, oyunun iki yönünü de oynayabilen tek oyuncu yedek kalıyor. Bence, Topal'ın yanında veya hafif önünde oynayan tek oyuncu o olmalı. Milli Takım'da görev yapan, Avrupalıların izlediği Ozan, forma bulamıyor. Bu forma bulamayacak değil ama şu an neden oynamıyor bilemiyorum... Zaten şu da bir gerçek; Topal'ın olduğu yerde Souza, Souza'nın olduğu yerde Topal aynı anda sahada olmaz.
ÖMER ÜRÜNDÜL
Risk alacaksın
Gaziantepspor kendisine özgü değişik bir takım. Kadro kapasitesi sınırlı. Pas organizasyonları yetersiz. Ama çok koşan, rakibi bozan, takım ruhu ile oynayan, alan daraltan savunmayı iyi yapan, ayrıca da kenarları iyi kapatan bir takım. Böyle bir rakibe karşı oyun disiplinine de uyacaksın, iyi de mücadele edeceksin. En önemlisi de işi baştan ciddiye alacaksın. Fenerbahçe maça son derece motivasyonsuz başladı. Bunun sonucu da erken bir gol yemesi oldu. Dirençli ve koşan bir takıma karşı oyunda birden ağırlık hissettirmek üretkenlik sağlamak kolay değildi. Ayrıca Gaziantep, Trabzon gibi kanatları boş bırakacak değildi. Kenarlar iyi kapatılınca, Fenerbahçe kanatları hiç çalıştıramadı. Ortadan da varyasyonlar yapamayınca mecburen şişirme ortalarla gol aradı. Bir de bu olumsuzluğa ilaveten bir kontratakta Hasan Ali'nin kırmızı kart görmesiyle 10 kişi kaldılar. Artık işler daha zora girmişti. Her yönüyle çok olumsuz bir ilk yarı bu şekilde tamamlandı. İkinci yarıya Fenerbahçe, Gökhan'ın çok güzel bir golü ile başladı. Ama hemen arkasından tekrar skor dezavantajına düşüldü. Ondan sonra baskı yine devam etti. Alper ile skora denge geldi ama ondan fazlası olmadı. Uzatma bölümünde Fernandao'nun çok güzel şutunda top direkten dönünce artık sonuca razı olundu. Kırmızı karttan sonraki değişiklik de bana göre yanlıştı. Öyle devam edilmeliydi. Bana göre Fenerbahçe iki oyuncunun üst düzey performansıyla ayakta kaldı. Mehmet Topal ve Gökhan Gönül. Caner zaten hazır değil. Üstelik çıkan Souza olmamalıydı. Yenik durumdasın, risk alacaksın, bir kişi eksiksin, bu durumda karşı kontratakları kim karşılayacak ama Gaziantepspor'un hücuma çıkışlarında plan programlarının olmayışı, bu yanlış değişikliklerde daha fazla baş ağrımasını engelledi. Fenerbahçe'nin çok geniş bir kadrosu var, eğer Pereira önemli oyuncuları yedek bırakarak kaybederse ileride sıkıntılar çoğalır. Gaziantep için de bir paragraf açmak istiyorum. Herkes star oyuncu için Muhammet'i gösteriyor, kendisi gol anlamında takıma katkı sağlıyor ama oyun içinde destekte yetersiz.
GÜRCAN BİLGİÇ
Arka beşli görevde
İki takım için de sürprizlerin yaşandığı maçtı. Ne Gaziantep öne geçip, üstünlüğü korumanın peşine düşeceğini umuyordu, ne de Fenerbahçe mücadele şartlarının sürekli aleyhinde olacağını. Son üç maçtaki gövdeli oyununu Samandıra'da bırakan Fenerbahçe'yi kaş çatarak izlesek de, takım mücadelesi ve skora razı olmama ısrarını da övmemiz gerekir. Kendilerini zirveye oturtan şablon, rakibi ve tempoyu zorlamak, kendi yarı alanından mümkünce uzaklaşarak, oyunu da topu da ele geçirmekti. Bu karakterden uzak ve her şeyin kendi kendine olmasını bekler haldeydiler. Fernandao da bu görüntüdeki "negatif" özne oldu. Kulübede alternatifinin bulunmaması, O'na bu çaresizliği, keyifli kullanma imkanı sağladı. Göze batmayan Van Persie'nin pas istasyonu olması, ceza alanı çevresinde top dağıtması ve topun takımında kalması adına nasıl farklılık ortaya koyduğu belirginleşti. Hasan Ali'nin kırmızısı son adamdan değil muhtemelen. Karate hareketi ile rakibini indirmesindendir. Daha bir saat oyun varken, kaleden 60 metre uzaklıktaki bir pozisyon için yapılabilecek en yanlış hareketti. Akhisar'dan sonra, dün de penaltıyı yarattı Diego. "Hücumcuları geriye getirmeyeceksin" diyenlerin kulakları çınladı. Bu kadar üst düzey oyuncu, kaleye sırtı dönük rakibe markaj yapmayı bile beceremiyor. "İyi oynamadı" diyebileceğimiz ama "Mücadele etmediler" diyemeyeceğimiz bir futbolla iki puanı kaybetti Fenerbahçe. Maraton içinde olabilecek şanssızlıkları yaşadılar. Direkten dönen iki şutları, eksik kalmaları, penaltı hediye etmeleri, hepsi 90 dakikaya sıkıştı. Türk oyuncuların sahadaki inatçı tavrın sahibi olması da ilginç. Alper, Topal, Gökhan Gönül vazgeçmemenin lokomotifleriydi. Ayağa kalkmanın, en önemli destek noktası da bu zaten. Arka beşli takımı toparlıyor. Bu çocukların en önemli ihtiyacı ise "güven" duygusunu yeniden hissetmeleri. O zaman bölünme durur, yenilenme tekrar başlar.