Rıdvan DİLMEN
Mantıklı bir cevabı olmalı
Fenerbahçe-Akhisar Belediyespor maçından 4 gol çıkması ortaya konulan futbolun hakkı değildi.
Koskoca 90 dakikada topu topu 8 pozisyon var ama 4'ü hatalardan kaynaklanıyor.
Açıkçası Kadıköy'e fazla seyirci gelmiyor. Maçta 7 bin civarında taraftar vardı. Akhisar açık oynadı.
Fenerbahçe'yi deplasman olarak görmüyorlar, bu maça kadar da iki yıldır kaybetmiyorlardı zaten. Bazen büyük takım oyuncuları, şampiyonluk gittiği zaman ikinciliği hedef olarak görmüyorlar. Ben iddia ediyorum; Fenerbahçe Kadıköy'de 30 bin seyircinin önünde oynadığı 15 maçın en az 13'ünü kazanır.
Şu an iyi bir Beşiktaş var ki, puan farkı azalsa da görünen köy kılavuz istemez. Başakşehir, Galatasaray'a kaybederse puan farkı 8'e yükselecek. Fenerbahçe, son iki maçından 6 puanla ayrıldı. Lens'in attığı gol o kadar değerli olabilir ki, ikincilik yarışı üçlü ya da ikili averaja kalabilir. Şampiyonlar Ligi'nde ön eleme turu oynamak çok önemli.
Çünkü elemeyi geçip, gruplara kalma ihtimaliniz var.
İyi bir Beşiktaşlı arkadaşım var... "Beşiktaş UEFA Avrupa Ligi'ni alırsa, lig ikincisi Şampiyonlar Ligi'ne direkt gider mi?" diye sordu.
Araştırdım, gitmezmiş. Daha önce gidenler var ama şimdi statü farklı.
Fenerbahçe Teknik Direktörü Dick Advocaat'ın maçı başladığı 11'le bitirmesi gerçekten çok enteresan.
İroni yapmış olabilir. Üstelik kupada da buna yakın bir kadroyla oynadı.
Hakikaten merak ediyorum. Mantıklı bir cevabı olmalı bunun. Kenarda oturan oyuncuların kaleci dışında hepsi milli. Şu da sorulabilir, Fabiano'yu neden kestin? Seneye kiralık olarak düşünülüyorsa bu oyuncu, "Ben ağzımla kuş tutsam, yaranamam" diyerek, farklı bir tercih yapabilir. Volkan kötü oynamadı, gerçi penaltı pozisyonunda daha önce çıkabilirdi, ceza sahası dışında hamle yapabilirdi. Bana Galatasaray derbisine de bu 11'le çıkacak gibi geliyor.
Her teknik adamın farklı bir yoğurt yiyişi var ama Dick Advocaat'ı anlamak gerçekten çok zor. Van der Wiel'i "Gönderin" diyor, sonra 11'in değişmezi yapıyor. Milli oyuncuyu kesiyor.
Futbolcular ve Fenerbahçe için olmadık şeyler söylüyor. "Bu takım şampiyon olamaz" diyor. Çok da tecrübeli bir teknik adam ama Fenerbahçe'yi de bu kadar hafife almamalı.
Ömer ÜRÜNDÜL
Persie'yi oynatmam
Dünkü maçın ikinci devresi için futbol adına çok olumlu bir şeyler söylemek mümkün değil ama ilk yarı için de teknik analiz yapmak bir yorumcu için kolay değil... İlk yarı sahada kısır bir döngü vardı. Fenerbahçe, 10. dakikadan itibaren oyunu karşı alana yıktı ama takımın alan daraltan savunma kurgularına karşı set oyunundaki alışılmış yetersizliği, dün gece de üst düzeydeydi.. Lens, son maçlara göre en pasif gecesini yaşıyordu. Persie cephesinde değişen bir şey yoktu. Ağır çekim film gibiydi. Wiel gibi kaliteli bek de ofansif açından hiçbir varlık gösteremiyordu.
Orta sahada Mehmet Topal ve Souza her tarafa basmaya çalışıyor, ileride de bir tek Aatif araştırıyordu... Bu yarıda tek yarım tehlike, Souza'nın kişisel çalımları sonucu geldi.
Devre sonundaki gol de rakip tarafından kendi kalesine atıldı.
İkinci yarı başında penaltıdan skora denge geldi. Bu beraberlik golünden sonra Fenerbahçe, birden yüksek bir tempoyla yoğun bir baskı kurdu. Bu arada doğal olarak risk de alındı. İşte burada Akhisar'ın yanlışları ortaya çıktı. Bu yoğun baskı karşısında defansta mücadele verirlerken, çıkışlarda kontratak pozisyonları bulabilecekken, basit top kayıplarıyla adeta F.Bahçe'nin riskli baskısına yardımcı oldular.
Bunun sonucunda da Fenerbahçe geçen haftaki golün bir kopyasıyla ikinci gole ulaştı.
Persie'nin cılız şutu, Souza'ya asist oldu, o da tekrar takımını öne geçirdi.
Golden kısa süre sonra kontrol Akhisar'a geçti ama iş işten de geçmişti.
Çünkü F.Bahçe takım halinde topun arkasına geçip, deneyimli stoperleri ve ön liberolarıyla az pozisyon verdi. Zaten Akhisar'ın Soner'le kaçırdığı tek pozisyon da Muğdat'ın yoktan var ettiği sürpriz bir pozisyondu. Son saniyede Lens, perdeyi kapattı. Advocaat'ın ileri uca tek takviye dahi yapmaması önemli bir yanlıştı. Sonuçta F.Bahçe iyi bir futbol sergilememesine rağmen üç sürpriz golle üç puanı kazanarak ikincilik yarışına devam etti. Hasan Ali'nin performansını beğendim.
Topal, Souza, Skrtel ve de bir hata yapmasına rağmen Kjaer başarılıydı.
Ben yalnız bir parantez açarak yazımı bitirmek istiyorum. Ben teknik direktör olsam, Persie örneği gibi dünya yıldızı bir oyuncum da olsa, eğer bu oyuncum tamamen fiziki tükeniş içindeyse elimde başka bir santfor bile olmasa, çakma santfor kullanıp, bu durumdaki bir yıldıza görev vermem.
Gürcan BİLGİÇ
Yeni hedef peşinde!
Düşe-kalka devam eden lig haftalarının daha heyecanlı hale gelme ihtimali vardı maç öncesinde. Başakşehir'in puan kayıplarının ardından, bir de Galatasaray ile oynayacak olması, Şampiyonlar Ligi için yeni bir heves yarattı. Fenerbahçe kupada yarı final ile en yakın başarı için hırsını bileylese de üstündekilerden en az birisinin puan kaybedeceği bir haftada, fırsat peşine de düştü.
Advocaat, maç öncesinde "gidebildiğimiz yere kadar" derken, oyuncu grubunun istikrarsızlığında, hep bir "acaba" sorusunu cümlenin görünmez yerine bırakıyordu.
Akhisar, alt tarafındakiler puan kaybetmişken, bonus puanın peşine düşecekti elbette. Ama öyle bir ilk 45 yaşandı ki, Fenerbahçe'nin yapamadığını da kendileri gerçekleştirdiler.
Golü rakip atıyor, öne geçiyorsun.
Ayağındaki topu rakibe veriyorsun, penaltıdan golü yiyorsun.
Esas felaket Volkan Demirel'in kırmızı görmesi olurdu. Genç hakem Meler, boş kaleye bakmak yerine, topun yönüne göre yorum getirdi pozisyona.
"Bu oyunla, nasıl kazanacaklar" diye merakla sahaya bakarken, üst üste korner atışlarıyla birlikte Akhisar ceza alanının içi panik anları yaşamaya başladı.
Geçen hafta sonu Sow'un şutunu, kontrol edip golü atan Van Persie, bu kez gol vuruşu öncesindeki vuruşun sahibiydi. Kötü şutiyi pas olunca, De Sousa tabelaya yeniden "galibiyet" rakamını kondurdu.
Fenerbahçe Lens veya duran top imkanlarını sayı bulmak için kullanıyordu ama Akhisar'ın böyle de bir organizasyonu yoktu. Önde baskı yapıp, top kapmak dışında plan üretemediler. Ligde kalmak için mücadele eden ile Şampiyonlar ligi kovalayan iki kadro arasındaki ortak noktaların çokluğu, zaten bu sezonda Fenerbahçe'nin halinin özeti.
Yine de; kazanmak önemliydi, değerliydi.
Yarışın adını değiştirmek için üstlerine düşeni yaptılar.