GÜRCAN BİLGİÇ: Ligin ağabeyi!
Maçın ışığını Aykut Kocaman 4 gün önce yaktı... Gençlerbirliği beraberliğinin şoku yaşanırken, "Başakşehir'i de yeneceğiz, Beşiktaş'ı da" diyerek radikal çözümü herkesin gözüne soktu. Aykut Hoca'ya bunu söyleten klasik büyük takım hamaseti değil, oyuncu grubunun yükselen takım performansının başarı sınırıydı. Sonucu değiştiren etkenin kalite olduğunun farkına vararak, bu açığı gidermenin mücadeleden geçtiğini biliyordu. Zaten "Valbuena oynamaz mı?" sığlığında eleştiri geliştirenlerle anlaşamamasının nedeni de bu. Başka yerden bakılıyor oyuna. Abdullah Avcı'nın makinesini etkisiz hale getirmenin yolu da bu. Takım ezberini bozarak, onları liderliğe taşıyan mükemmel anlayışı etkisiz hale getirmek. Öyle bir baskı yaptılar ki, devre bittiğinde kaleyi tutan şut sayısı ikiydi. En tehlikelisi de korner atışından gelen topta Chedjou'nun kafa vuruşu oldu. Maç Fenerbahçe'nin istediği gibi şekilleniyordu, bunu sağlayan da takım olarak baskı yapmaları, her yere koşmalarıydı. İkinci golle birlikte Başakşehir'in kazanma inancı da geriledi. Denedikçe duvara çarptılar. Ortada müthiş bir ders vardı. Kazanmanın sırrı büyük takım olmaktan değil, mücadele etmekten geçiyor. "Ben tedbir almam" mantalitesinde olanlara "beş" atmış bir takıma, "çaresizliği" ancak böyle hissettirebilirsiniz. Valbuena'yı oynatmayan Aykut Hoca'ya da saldırıyorlar, tel tel dökülen Arda Turan'ı oynatan Abdullah Avcı'ya da. İroniye bakın değil mi? Aslında ikisi de haklı. Oyunu kazanmanın "kora kor"dan geçtiğine inanıp, yıldızının defansif zafiyetini yaşamak istemeyen Aykut Hoca'nın doğrularını gördük. Emre Belözoğlu'nun olmadığı maçta, Abdullah Avcı'nın da planları yanlış değildi. Buradaki sıkıntı Mossoro'nun pas kurgusundaki rolünden eksik kalmaları aslında.
İki takım içinde finaldi ve Fenerbahçe "yola devam" diyerek şampiyonluk iddiasını ortaya koydu. Aykut Kocaman uzun yolun futbolcu değil, takım performansı ile yapılabileceğini bir kez daha anlattı bilmeyenlere. Böyle bir çizgiden dönebilmek için, "ikisini de yeneceğiz" diyecek kararlı ifadeye ihtiyaç vardı. Fenerbahçe, geri geldi, yine "ağabey" olarak.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Avcı takıntılı!
Fenerbahçe maça Giuliano'nun kaçırdığı yüzde 100'lük bir pozisyonla başladı. Ardından ilk 15 dakikadaki saha içi görüntüsü şunu net biçimde anlatıyordu, Abdullah Avcı son Konyaspor maçından hiç ders çıkarmamış. Başakşehir, ortada sıçan idmanı yapıyormuş gibi sürekli kaleci Volkan'ı da işin içine katarak pres karşısında adeta harakiri yapıyordu. Üstelik de bu inanılmaz riskleri bir senedir oynamayan Chedjou'nun da aralarında olduğu defans bloğuyla aldı.
F.Bahçe uzun süre bu harakiriyi eline geçen 3 önemli pozisyona rağmen değerlendiremedi. Devre sonlarına doğru ise Fernandao 'geliyorum' diyen golü attı. İlk yarının geneline baktığımızda F.Bahçe'nin kaçırdığı 4 gol fırsatı ve attığı bir gol var. Başakşehir'in ise duran topta Chedjou'nun kafası var.
İkinci yarıda Başakşehir doğal olarak pas trafiğini bırakıp öne doğru oynamaya başladı. İlk yarıda önde basan F.Bahçe, taktik icabı topun arkasına geçti ve de ilk çıkışında yine Fernandao ile ikinci golü buldu.
Kocaman'ın dünkü taktik stratejisi doğruydu. Konya- Başakşehir maçını örnek almış. Takımına önde etkili baskı uygulattı. Skor avantajından sonra da yine doğru bir tercihle taktiği değiştirip geride alan daraltıp takım savunmasını garantiye alarak ani çıkışlarla da karşı alandaki genişliği değerlendirmek istediler. Bu başarılı taktik ve oyuncuların da disiplinli mücadeleleriyle F.Bahçe, bana göre şampiyonluk için 'tamam mı, devam mı' maçında 'devam' dedi.
Herhalde dünkü maçtan sonra fizik olarak tükenmiş Van Persie'ye sınırsız destek verip 'Fernandao, onun yanında kim ki!' diyenlerin biraz kulakları çınlamıştır. Avcı gibi deneyimli bir sistem hocasının niye bu hazırlık paslarını takıntı yaptığını anlamıyorum. Bana göre ilk 11 de yanlıştı. Bir senedir oynamayan Chedjou'ya görev vermek hatalıydı. F.Bahçe'nin 60'tan sonra temposunun düştüğü bilinen bir gerçekken hazır olmayan Arda'yı ikinci devre kullanmalıydı.
AHMET ÇAKAR: İyi maç yönetti
Dün gece için söylenecek tek bir şey var, Fenerbahçe lig lideri Başakşehir'i sürklase etti, sahadan sildi, top oynatmadı ve belki de sezonun en iyi ve en konsantre oldukları maçını oynadılar. Kolay değil, Başakşehir çok ama çok önemli başarılara imza atmış bir takım. Üstelik F.Bahçe dün gece kaybetmiş olsaydı hem kendisi ligden kopacak hem de Başakşehir bir adım öne fırlayacaktı. Peki Fenerbahçe ne yaptı?
İlk olarak Başakşehir'in en önemli silahı olan pas oyununu sabote etti. Özellikle ilk yarıda önde bastılar. Volkan Babacan'dan başlayan pas oyunu bir anda kırılıverdi. Hatta bu pas oyununda kaptıkları toplarla da pozisyonlara girdiler, bir top da direkten döndü. Giuliano iki tane mutlak kaçırdı. Yine Başakşehir hata yaptı, geniş alanda yakalandı. Her ne kadar ağır Fernandao geniş alan ve diripling oyuncusu olmasa da aldığı topla iyi gitti, iyi vurdu ve F.Bahçe'yi öne geçirdi.
F.Bahçe ilk dakikadan son dakikaya kadar takım savunmasını çok iyi uyguladı. Başakşehir için Epureanu, Emre ve Mossoro'nun eksikliği mazeret olmamalı. Bu omurga eksikliği oyunlarını etkilemiş olsa da Başakşehir bu sezonun en kötü görüntüsünü sergiledi. İki gol yediler, birkaç tane daha yiyebilirlerdi. Buna karşılık yakaladıkları neredeyse tek pozisyonları yok.
Sonuçta F.Bahçe lige hem moral hem de puan olarak yeniden döndü. Peki dün geceki galibiyet sadece F.Bahçe'yi mi mutlu etti? Tabii ki hayır. Herhalde dün gece galibiyete Fenerbahçeliler kadar Galatasaray ve Beşiktaş da çok sevinmiştir.
Gelelim hakeme... Fenerbahçe hafta boyu 'MHK istifa' dedi, 'federasyon' dedi, 'hakemler' dedi. Aslında dün gece Halil Umut Meler, bir pozisyon dışında da iyi maç yönetti. Ama o pozisyon kritik bir dakikada, ikinci yarının ortasında... Kaleye atılan şutu Neto sağ eliyle kesiyor. Karar penaltı olmalıydı ama hakem ofsayt verdi.
RIDVAN DİLMEN: Kocaman haklı çıktı
Tam Aykut Kocaman'ın istediği gibi bir ilk yarı oynandı. Bunda sadece Kocaman'ın değil Abdullah Avcı'nın abartılı sakinliği de rol oynadı. Bazen teknik adamlar böylesi maçlara oyuncuları, "Aman strese girmeyelim" diye hazırlar. Ama elindeki kadro zaten tecrübeli Avcı'nın... Kocaman'ın elindeki kadro da çok tecrübeli ve ikisi de sinüs-kosinüs ile çalışan teknik adamlar. Ve burada sürprizi yiyen Avcı oldu. Geride 2'ye 1 pas yaparken Fenerbahçe üçlü baskıyla pozisyonlar buldu. Birkaç şutun dışında Başakşehir'in tek pozisyonu Chedjou'nun kafası... Fenerbahçe'nin ise gol dışında üç tane var ki, biri direkten döndü. Kısaca konsantrasyon 1-0 önde tamamladı ilk yarıyı diyebiliriz.
Başakşehir ligin zirvesindeki rahatlığı ve ev sahibi olayını abarttı bana göre. Lig maçı gibi değil idman maçı gibi görmüş olabilirler. Daha başka bir takım olsa bunu yaparsın ama rakibin Fenerbahçe...
Avcı şurada da hata yaptı. 8-10 ay oynamamış Chedjou'yu dün sahaya sürdü. Bana göre abartılı bir güven olmuş. Sadece stoper olsa neyse. Önde Emre ve onun önündeki Mossoro da yok. Yani omurgan yok. Bir de Emre var gibi oynarsanız olmaz. Israrla devam etti buna.. Elindeki Mahmut ve Gökhan topu alıp çabuk çıkabilecek oyuncular değildi. Başakşehir'in en büyük kozu pas yapıp, oyunu terse çevirmek ama sadece 2 kez yapabildiler bunu.
Ataklarda Arda'ya yoğunluk olunca da önlemi kolay bir takım haline geldi Başakşehir.
Fenerbahçe'ye gelince; "Beraberlik bana yeter, kazanamazsam da sorun değil" diyen bir teknik adamın takımına karşı Fenerbahçe'nin "Bugün biz kazanamazsak lig yarışı hayal olur" dediği bir ilk yarı geçirdik. Ayrıca Fenerbahçe'de geçen hafta 11'de başlayıp iyi oynayan iki oyuncu da kenardaydı. Alper ve Valbuena. Kocaman da Valbuena'sız başlayarak riske girdi, sadece kupada 1 golü olan Aatif'ı 11'e koyarak. Belki bunu Giuliano'yu daha fazla kullanmak için yaptı... Alex'ten itibaren Kocaman bu kararları alıyor. Belki de Kocaman maçı kaybetse ligden kopacaktı. Buna kumar mı denir, idealistlik mi denir? Valbuena ile başlamayıp kaybetseydi, Kocaman da çok şey kaybedecekti. Özellikle medyada çok ağır eleştiriler olacaktı. Ama böyle oynayıp kazanacağını kimse beklemiyordu. Taraftarın sosyal medyada yazdığı "Böyle oynayın, canımızı verelim" lafı da gösteriyor Fenerbahçe'nin performansını...
ERMAN TOROĞLU: Havaya girmişler
Başakşehir'in genelde 4 büyük takımla oynadığı maçları seyrediyorum, bütün maçlarını izleme fırsatım olmuyor. Yalnız dün Başakşehir'de şunu gördüm; oyuncular havaya girmişler ki topu ayak dışıyla, ayak burnuyla oynuyorlar. Onu da bırakın bundan önce takip ettiğimiz Başakşehir'in en büyük özelliği, takım olmalarıydı. Kaptıkları toplarla çabuk hücuma çıkıyor, neticeye gidiyorlardı. Dün bu bahsettiğimiz, o bildiğimiz Başakşehir'den eser yoktu. Peki bunun nedeni ne olabilir?
Birincisi, "Emre yoktu" diyebilirsiniz. Ben olmayan futbolcu hakkında konuşamam. Çünkü o futbolcu takımını yalnız bırakmayacak. Aslında yaptığı işe göre aldığı ceza fındıkfıstık! Okkalı 4-5 maç ceza yiyecekken ikinci sarı karttan 1 maç ceza alıyor. Tabi bu olay da o ikinci sıra kartı gösteren hakemin kişiliğine ve şahsiyetine bağlı!
İkincisi de şu; net bir şekilde görüldü ki Arda takıma hükmetmek için sahadaydı. Yani Başakşehir "Arda ve arkadaşları" şekline dönmüş... Olay oraya dönmüş! Ve Arda dün resmen Başakşehir'in el freni oldu. Bildiğimiz Başakşehir'in en büyük özelliği takım olmalarıydı. Takım halinde defans yapmaları, yine aynı şekilde hücum etmeleriydi. Dün akşamki görüntüye bakılırsa, Arda bu takımın en zayıf halkası olmuş.
Fenerbahçe ise deplasmanda lig liderine karşı nasıl oynanacaksa öyle oynadı. Maçın hiçbir anında hücumdaki en uçtaki adamla en gerideki defans oyuncusu arasındaki mesafeyi 35 metrenin üzerine çıkarmadılar. Ve rakibe doğru dürüst pozisyon vermediler, çok çabuk hücuma çıktılar. Yani klasik Başakşehir'in yaptığını dün Fenerbahçe yaptı. Rakibi üzerlerine çektiler, pas tercihleri akıllıcaydı, topa uzun vurmadılar, ayağa top yaptılar, her topta rakibi eksilttiler ve pozisyon yakaladılar. Maç daha farklı bitebilirdi.
Bakınız! Dünkü maçın ilk 15 dakikası Fenerbahçeli futbolcuların üstün çabasıyla değil, Başakşehirli futbolcuların ukalalığıyla gelişen 3 pozisyonla geçti. Yani bu şunu gösteriyor; Yani Başakşehirli oyuncular havaya girmiş. Takım böyleyse teknik adamları için de aynı cümleleri söylemek lazım. Abdullah Avcı'nın da biraz ayakları yerden kesilmiş! Yere basarlar mı, basmazlar mı bilemeyiz. Ama basmazlarsa seri şekilde aşağılara düşerler.