2020 yılının başlangıcından bu yana Türkiye genelinde ciddi sarsıntılar yaşandı. Bunlardan öne çıkan iki tanesi, acı kayıplar verdiğimiz 6.8 büyüklüğündeki Elazığ depremi ve 5.8 büyüklüğündeki Manisa depremiydi. Pazartesi öğle saatlerinde de Ankara ve İstanbul deprem ile sallandı. Peki, bu depremler ne anlama geliyor? Deprem uzmanlarından bu konu hakkında farklı yorumlar geliyor. Elazığ'daki afet sonrası yapılan açıklamalardan en çok dikkat çekeni yer kabuğu kırılması ve deprem haritası ile Elazığ depreminin sinyal verdiği açıklaması olmuştu. Haberimizde, üniversitelerde konu üzerine çalışmalar yapan akademisyen ve bilim insanları ile birlikte, deprem uzmanları yorumları ve tahminlerini derledik. Yapılan flaş açıklamalar, aynı zamanda depreme karşı uyarılar da içeriyor.
ELAZIĞ SONRASI İSTANBUL VE ANKARA DEPREM İLE SALLANDI
Geçtiğimiz hafta Cuma akşamı Elazığ tama anlamıyla doğal afeti yaşadı. 35'in üzerinde can kaybının ve yüzlerce yaralının olduğu deprem sonrasında bugün de İstanbul ve Ankara deprem ile sallandı. İstanbul deprem ile saat 12.33'te sallandı ve merkez üssü Şile olarak açıklandı. Bu sarsıntıdan kısa süre önce, saat 11.03'te 2.7 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Bunlardan kısa bir süre sonra Ankara'daki deprem saat 13:51'de Akyurt Ahmetadil merkez üssünde gerçekleşti ve büyüklüğü 3.9 olarak paylaşıldı.
DEPREM UZMANLARINDAN PEŞPEŞE AÇIKLAMALAR
Deprem uzmanları, konu üzerine flaş açıklamalarda bulundular. İşte uzmanlardan, yorumlar, tavsiyeler ve yer hareketine ilişkin açıklamalar…
YER FİZİĞİ ANABİLİM DALI BAŞKANI'NDAN DEPREM HARİTASI AÇIKLAMASI
Van YYÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü Yer Fiziği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mustafa Toker, 4 yıl önce Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Jeomatik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Şenol Kutoğlu ile Kıta Kabuğu Deformasyon Gerilim Haritası hazırladı. Türkiye'de Harita Genel Komutanlığı'nın birçok noktada GPS istasyonlarının bulunduğunu belirten Doç. Dr. Toker, "Bu GPS istasyonları, Türkiye kıtasını bir kıta olarak hem kuzey-güney yönde, hem doğu-batı yönde, hem de dikey yöndeki, milimetrik düzeyde yer değişimlerini ölçmektedir. Biz Harita Genel Komutanlığı'nın GPS istasyonlarının ölçmüş olduğu hız değerlerini kullanarak yani kuzey- güney (y) doğu-batı (x) hem de derinlik ekseni (z) olmak üzere buradaki kıta hareketinin hızdan kaynaklı gerilimlerini tespit ettik. Ve bu gerilimleri ülkemiz haritası üzerinde belirledik. Bu bize kıta kabuğundaki gerilimleri ve rahatlayan bölgeleri göstermektedir. Yani kırmızı bölgeler, deprem potansiyelini gösteriyor. Maviler ise nispeten daha rahat olan kısımları gösteriyor" dedi.
ELAZIĞ DEPREMİ HARİTADA
Elazığ'da meydana gelen 6.8'lik depremin de 4 yıl önce hazırladıkları gerilim haritasıyla tam anlamıyla uyumluluk gösterdiğini anlatan Doç. Dr. Toker, "Hazırladığımız haritada kırmızı renkler kabuktaki birikmiş gerilimleri, yani milimetrik düzeydeki hızların biriktirmiş olduğu gerilimleri gösteriyor. Mavi alanlar ise bu gerilimlerin daha rahat olduğu yerleri gösteriyor. Yapmış olduğumuz bu çalışma, 2016 yılında SCI dergide yayımlandı. Elazığ'da meydana gelen 6.8'lik deprem de bizim 4 yıl önce hazırladığımız kabuk gerilim haritasıyla tam anlamıyla bir uyumluluk gösteriyor. Yine güneybatıya ilerlediğimizde kabuk geriliminin burada maksimum olduğunu görüyoruz. Van Gölü'nün doğusunda kırımızı bir alan görüyoruz" diye konuştu.
'DEPREMLE YAŞAMAYI ÖĞRENMELİYİZ'
Doç. Dr. Toker, "Bu haritalar bize şunu gösteriyor. GPS hızlarından elde ettiğimiz kabuk hareketlerinin milimetrik düzeydeki yer değiştirmelerinin deformasyona dönüşümü sonucu elde ettiğimiz bu haritalar, ülkemizi oluşturan fayların zaman zaman kabuk gerilimlerine maruz kaldığını ve faylanmaları tetiklediğini söyleyebiliriz. Haritada ayrıca ok işaretleriyle göstermiş olduğumuz kırmızı alan Tekirdağ Havzası ile Çınarcık Havzası'nda yüksek gerilim biriktiğini gösteriyor. Bir deprem ülkesiyiz ve depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız" ifadelerini kullandı.
"BENZER DEPREMLER TETİKLENEBİLİR"
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Elazığ'ın Sivrice ilçesi merkezli 6,8 büyüklüğündeki depreme ilişkin, "Yaklaşık 250 yıldır suskun olan Doğu Anadolu Fayının yeniden aktif hale geçtiği kabul edildiğinde yakın gelecekte de benzer depremlerin tetiklenebileceği varsayılabilir." dedi.
Sözbilir, yaptığı açıklamada, depremin Doğu Anadolu Fayına ait parçalardan biri olan Pütürge Segmenti üzerinde gerçekleştiğini, Karlıova'dan Antakya'ya kadar uzanan 600 kilometre uzunluğa sahip olan bu fayın yaklaşık 250 yıldır suskun olduğunu söyledi.
Doğa Hareketleri Araştırma Derneği (DOHAD) Başkanı Fuat Ağalday, 17 yıldan bu yana sürdürdükleri çalışmalarla, depremi önceden tahmin edecek sistemde yüzde 80-90 oranında başarı elde ettiklerini açıkladı.
İSTANBUL DEPREMİ SONRASI YAPAY ZEKA ÇALIŞMASI GÜNDEM OLDU
DOHAD Başkanı Fuat Ağalday, resmi kayıtlara göre 17 bin kişinin yaşamını yitirdiği 1999 Gölcük depreminden sonra 2002 yılında 'Depremler önceden tahmin edilemez?' sorusuna yanıt arayan bir grup arkadaşı ile derneği kurduklarını söyledi. Ağalday, depremlerin çok karmaşık bir yapısı bulunduğunu, Richter ölçeğine göre 5 veya 6'dan büyük hasar verici depremlerin öngörüsünü tespit edebilmek için dünyada yapılan bütün çalışma ve işlemleri izlediklerini, Türkiye'de yerel yönetimlerin de desteği ile 17 yıldan bu yana AR-GE çalışması yaptıklarını anlattı.
30 GÜN ÖNCESİNDEN DEPREM TAHMİNİ
DOHAD Başkanı, akademik camiadan da bilim insanlarının çalışmalarına destek verdiğini belirterek şu bilgileri verdi:
"İşin çıkış noktası İTÜ'den Prof.Dr. Burak Berk Üstündağ hocamız. Kendileri depremler olmadan önce meydana gelen havadaki bazı sinyallerin ölçüm mekanizmasını geliştirmişti. Derneğimizdeki aralarında eczacı, doktor, elektrik, elektronik, bilgisayar mühendisi gönüllü arkadaşlarımız ile çalışmaları sürekli geliştiriyoruz. Depremi bilmek; tam saat, gün ve koordinat vererek büyüklükleri ile bilmek demek. Biz tam olarak bunu yapmıyoruz. Bence buna da ihtiyaç yok.
Günler öncesinden hangi bölgede, hangi büyüklükte bir deprem olacağına dair tahminde bulunmak istiyoruz. Uzun vadede istatistik çalışmalara dayanarak Türkiye'de deprem potansiyeli olan deprem fay hatları, deprem üretebilecek noktalar zaten şu anda biliniyor. Ama ne zaman deprem olacağını bilmiyoruz. Bu aşamada tahmin aşamasındayız. Deprem potansiyeli olan, deprem üreteceği belli olan fay hatlarına çeşitli mekanizmalar, ölçüm aletleri, sensörler kurarak fayları izlemeye çalışıyoruz. Depremlerin son anını hissediyoruz. Ama deprem olmadan önce yıllar öncesinden başlayan orada bir hazırlık aşaması var. GPS verileri ile sürekli izlenen faylarda nerenin ne kadar sıkıştığını gününüz teknolojisinde anlık olarak takip etmek mümkün. Son aşamasında hangi bölgenin ne kadar sıkıştığını, stres biriktirdiğini kurulan cihazlardan görüyoruz. 17 yıllık çalışma sonucundaki bilgi birikimlerine dayanarak 5'ten büyük bir depremin geleceğini aşağı yukarı 30 gün öncesinden topladığımız verilerden tespit edebiliyoruz."
Fuat Ağalday, büyük depremlerin meydana gelmeden önce çeşitli uyarılarla adeta 'Ben geliyorum' dediğini savunurken, "Biz doğanın dilini, mekanizmayı çözemediğimizden 'Depremler tahmin edilemez' diye kestirme bir cevap veriyoruz. Böyle bir şey yok. Depremler tahmin edilebilir. Ama bunun için çok iyi, disiplinli çalışma yapmak lazım. Bu demek değildir ki; Her depremi yüzde 100 tahmin edeceğiz. Şimdilik bu mümkün değil. Ama başarı oranı bizce yüzde 80- 90'larda. Hava durumu da yıllar öncesinde bir tahmin olarak başlamıştı. Günümüz teknolojisinde artık havanın, atmosferin 'röntgenini' çekebiliyoruz. Aynı şekilde yer altının, litosferin (Yer küre) de başka bir deyimle depremin fotoğrafını çekebilirsek ayrıntılı olarak bir depremin gelebileceğini günler hatta aylar öncesinden geliştirilen sensörlerle, yeni teknoloji ile görebilir ve 'Bir deprem geliyor' diyebiliriz" diye konuştu.