Dorlion yayınlarından çıkan kitabını SABAH'a annlatan acılı anne "Gözde deprem olduğunda 7 yaşındaydı. Şimdi kocaman bir kadın. Biliyorum yaşıyor, bir gün buluşacağız. Kitabım, bana umut oldu. Belki kitabımla ulaşırım Gözdeme. Kitabı okur da o 'Gözde benim' der. Koşar annesine Belki de ben onu ararken hayatımı kaybedersem, bu kitap ona olan duygularımı ona aktarır" dedi.
1999 büyük Marmara depreminin merkezi Gölcük'tü. Gölcük yerle bir olmuştu. Enkazda arama çalışması yapan ekipler "Orada kimse var mı' diye bağırıyordu. Hayat ışığına doğru ses verenlere ulaşılıyordu. Ama bir anne vardı ki onun sesini kimse duymadı. Dile kolay tam 21 yıldır, depremde kaybolan Gözde'sini bulabilmek için umuda sarılıyor. Deprem olduğunda 7 yaşındaydı Gözde, Nilgün Karamert ve eşi de göçük altında tam 12 saat kalmıştı. Söylenilenlere göre Gözde, deprem anında karşıdaki boş arsaya savrulmuştu ve yarası yoktu. İddiaya göre teğmen bir komşuları hastaneye giderken onu da yanına aldı. Ve gözde hastane de kayboldu.Gözde'nin görüldüğüne yaşadığına dair pek çok kanıt olmasına rağmen aile sadece kendi çabalarıyla onu bulamadı.O dönem gözde'nin Gölcük Tersane İlkokuluna gittiği iddia edildi. İddiaya göre öğrenciler onu tanıdı.Bir albayın yanında yaşadığına dair ihbarlar yapıldı ama Gözde bulunamadı. Kimsesizler mezarlığında DNA testleri yapıldı Gözde yoktu. O gün Gözde'sinin üzerinde yeşil taytla aradı onu annesi açılan her mezarda.'gözdeKaramertbulunsun' adıyla imza kampanyası başlatarak İçişleri Bakanlığı'ndan kendisine yardım eli uzatılmasını istedi.
Burada "Gözde yaşıyor, ve 1999-2000 öğretim yılında Tersane İlkokuluna kayıt olan çocukların fotoğraflarına bakmakla başlayacak ilk adım. Nilgün Hanım'a bu bilgi verilmedi. lütfen...Gözde'yi bulmamıza yardım edin " dendi.
GÖZDE'Yİ YAZDI
Acılı anne, bitmeyen umutla son olarak Gözde'sini yazdı. Yaşadıklarını kitaplaştırdı. Dorlion yayınlarından çıkan kitabını SABAH'a anlatan anne Nilgün Karamert, "21 yıldır acım dinmiyor. Hep eksiğim, hem yarımım. Gözde'den sonra 2 çocuğum daha oldu. 17 yaşında Ayşenaz ve 11 yaşındaki Yağız. Değişmeyen tek şey ise Gözde'min acısı. Ben de bu acıyı kitap sayfalarına döktüm. 29 yaşında şimdi. Kitabıma tüm acımı , arayışımı, özlemimi, umudumu, bitmeyen acımı yazdım. Belki kitabımla ulaşırım Gözdeme. Kitabı okur da o 'Gözde benim' der. Koşar annesine "
MİS KOKULU BEBEĞİM
İşte o acı dolu satırlar: 45 saniye içinde seni kaybettim. Yıllardır bulamadım. Koskoca yirmi küsür yıl geçti aradan.Elimden gelen herşeyi yaptım. Bildiğim her yolu denedim. Olmadı başaramadım, seni bulamadım. Baban, kardeşlerin hep seninle beraber geçirtik tüm zamanlarımızı. Sanki yanımızdaymışsın gibi, sanki bir sabah kapıdan içeri gireceksin...
Bunları bir gün okur musun? Bilmiyorum. Senin hasretin , senin özleminle , seni bulamamanın çaresizliğiyle yaşamanın ne demek olduğunu öğrenir misin, bilmiyorum. Ama bir gün kavuşacağıma dair inancım asla kaybolmayacak, onu biliyorum. Bu kadar yıl daha geçse seni aramaktan vazgeçmeyecek, ne yapalım böyle imiş demeyecek ve hep bekleyeceğim, bunu da biliyorum. Sen bu gök kubbenin altında bir yerdesin. Onu da biliyorum. Nerede yaşarsan yaşa, kimi seversen sev, kederli veya mutlu ol. İçinde içinin en derin yerinde bir sızı hissedersen bil ki o benim sana hasretimdir. Bir gün kavuşacağız seninle. Bu dünyada olmasa gözlerim açık gidecek. Son sözlerim adını anmak olacak. Neredesin Gözde deyip, öyle teslim edeceğim ruhumu. Belki öldükten sonra ki sonsuz hayatta olacak. Ama mutlaka, mutlaka kavuşacağız. Sana sarılıp ağlayacağım. 'Gözde' olacak söyleyeceğim tek şey . Hoşça kal kızım, Hoşça kal Gözdem, Hoşça kal mis kokulu bebeğim..."