Fecir Alptekin
Şaka değil, bahar gelmiş…
Bahar ciddi bir şeydir.
Tüy gibi hafiftir, ama onu hafife almamak gerekir.
Bahar, hayatın kendisi ne kadar önemliyse, işte o kadar önemsenmesi ve ciddiye alınması gereken bir iştir.
Evet, yanlış duymadınız…
Bir proje gibi üzerine çalışıp, tek gününü boşa geçirmeden/ kaçırmadan, her anını işleyerek ve tabii hissederek yaşanası bir bedensel – ruhsal yenilenme ve terbiye süreci!
***
Malum bahar güneşi yazınki gibi kavurmuyor… Ama yumuşaklığından gelen başka bir gücü var onun. Hani tatlı tatlı istemek, birini tatlı dille kandırmak gibi. Hedefe varması garanti!
O tuhaf sıcaklık yanaklarınıza vurduğunda yaptıramayacağı şey yoktur size... İstediğini unutturur, istediğini hatırlatır, istediğine doğru kamçılar, istediğini aldırır, istediğini sonsuza dek bıraktırır.
Bunun bir manası olmalı, değil mi? Baharın kokusu ve ışığının üzerimizdeki hükümranlığının bir manası, bizim de bu kudrete karşı bir sorumluluğumuz olmalı… Ve bu, sadece teslim olmak ve kabul etmekten öte bir sorumluluk değil belki de…
"Hayat bir sunağa dönüşmeli baharda ve biz de tüm zırhlarımızdan arınıp kendimizi güneşe tutmalıyız ki, olması gereken olsun" diyorum özetle. İşte bu yüzden kaçırmamalı ve planlamalı/ işlemeli baharın her anını. O sunakta yanınızda bir sevgili, bir dost, bir fincan çay, biraz meyve, sevdiğiniz bir kitap olmalı… Fonda da güzel bir müzik...
Bahar, hayatla sınırsız, pazarlıksız ve cömert bir alışveriş olmalı aranızda. Geçmişi ve geleceği hiç düşünmeden, kapılarımızı sadece anın rehavetini hissetmeye açarak "şimdi" de kalmayı öğrenmeli. Bahar, aslında kendinize ulaşmanıza ve kendi içinizdeki kudretle buluşmanıza sadece bir aracı belki de…
***
Bahar bizlere hayatın/ doğanın armağanı… Arınma, silkelenme, bazen her şeye yeniden başlama, bazen derdi tasayı yaşamın gücüyle silip süpürme, bazen de zaten varolan mutluluğu daha çok besleyip büyütme kimyası taşıyor içinde. Baharın iksiri, sırrı kendine saklı… Şu kısacık üç ayı kaçırmadan o iksirden mümkün olduğunca faydalanmalı!