Başbakan Erdoğan, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde bir araya geldiği Fatih Terim, Ali Şen, Aziz Yıldırım, Faruk Süren, Ertuğrul Sağlam ve Rıdvan Dilmen'in de aralarında bulunduğu davetlilerin tek tek ellerini sıktı.
**FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN
Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde spor adamlarıyla bir araya gelen Erdoğan, Türkiye'nin emin adımlarla geleceğe ilerlediğini, Türkiye'nin önüne koyduğu hedeflere tek tek ulaştığını belirtti.
Türkiye'nin büyüdüğünü, kalkındığını, bölgesinin ve dünyanın saygın bir üyesi olmak için her ferdiyle yoğun bir mücadele verdiğini kaydeden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bizim ufkumuz sonsuz derecede açıktır. Bizim geleceğimiz sonsuz derecede aydınlıktır. Artık dünün parametreleriyle, geçmişin tortularıyla, yakın tarihimizin ayağımıza bağladığı zincirlerle, prangalarla geleceğe yürüyemeyiz. Biz kronik sorunları yaşatarak, meseleleri hasır altı ederek, erteleyerek, öteleyerek, görmezden gelerek geleceği inşa edemeyiz. Korkarak, sorunlardan çekinerek, büyüterek, aydınlık bir gelecek oluşturamayız. Zaman, futbol diliyle konuşuyorum, orta sahada top çevirme zamanı değil. Zaman, dar alanda kısa paslaşmalar yapma zamanı, ekip oyunu oynama, pası isabet ettirme ve netice, yani gol atma zamanı.''
''ZAMANI, BİRBİRİMİZİ SUÇLAMA ZAMANI OLARAK GEÇİREMEYİZ''
Bu ülkede gençlerin öldüğünü kaydeden Erdoğan, ''Şehit cenazelerindeki kalabalıklar evlerine dağıldığında, şehidin anne ve babası aslan gibi delikanlılarını toprağa verip eve gittiğinde, yalnız kaldıklarında hiç kimsenin hissetmediği, hissedemeyeceği o büyük boşluğu, büyük acıyı, büyük sızıyı onlar hissediyor'' dedi.
Ülkenin büyük bir kesiminde çocukların okula gitmek yerine, çocuk parkına, spor sahalarına gitmek yerine maalesef istismar edildiğini vurgulayan Erdoğan, ellerine verilen taşları güvenlik güçlerine, cama, çerçeveye attıklarını belirtti.
Başbakan Erdoğan, ''Zamanı, birbirimizi suçlama zamanı olarak geçiremeyiz. Birbirimizi itham etme zamanı olarak geçiremeyiz. Zaman, anlık tepkiler verme, duygusal tepkiler verme zamanı değildir. Şiddetin sadece ve sadece şiddet doğurduğunu anlamak, Türkiye'nin 73 milyon ferdi olarak bunun üzerinde derinlemesine düşünmek ve muhasebe yapmak zorundayız. Evet, bu ülkede bir terör sorunu var. Güvenlik güçlerimiz fedakar bir şekilde terörle mücadele ediyor. Polisimiz, askerimiz bunu birlikte yapıyor'' diye konuştu.
''PKK BENİM İNSANIMA SALDIRIYOR''
Dün akşam bir televizyon programında yapılan yorumun enteresan olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Benim dün Konya'da yaptığım, Tevrat'tan (öldürmeyeceksin) ifadesine, bana cevap veriyor. Verdiği cevap şu; (Güvenlik güçlerinin PKK örgütündeki öldürme olayını ne yapacaksınız) diyor. Böyle bir mantık olabilir mi? Düşünebiliyor musunuz? PKK benim insanıma saldırıyor, benim insanımı öldürüyor, güvenlik güçlerine saldırıyor. Güvenlik güçlerinin görevi, topraklarını korumak, halkın can güvenliğini sağlamak, onlara karşı saldıranlara yönelik olarak da güvenlik gücü elinden ne geliyorsa onu yapacak. Onun görevi bu. Ancak öbürü terör örgütü. Aradaki fark bu. Sen nasıl olur da onunla onu birbirine karıştırırsın. Bir tarafta uluslararası sularda yürüyen insani yardım taşıyan gemiler var, öbür tarafta ise kendi ülkesinde insanca yaşama hakkına sahip olanların haklarına engellemek gayreti içerisinde olanlar var. Onunla onu birbirine nasıl karıştırırsın? Ülkemde ne yazık ki bu tür köşe yazarları da var. Bu tür yorum yapanlar da var. Bunları da iyi tanımak durumundayız.''
Hız kesmeden terörle mücadele etmeye devam edeceklerini aktaran Erdoğan, ''Demokratik açılım'' dedikleri ''milli birlik ve kardeşlik projesi'' dedikleri sürecin terörle mücadelenin sadece güvenlik tedbirleriyle çözülemeyeceği, ekonomik, sosyolojik, psikolojik tedbirlerinin de artık geciktirilemeyeceği üzerine kurulduğunu ifade etti.
Bu mücadelenin ekonomik, sosyolojik, psikolojik boyutunun olduğunu, bütün bunların hepsinin ele alınması gerektiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Özellikle son dönemde milli birlik ve kardeşlik projesinin kesintiye uğradığı, yarım kaldığı, durduğu, yavaşladığı gibi iddialar ortaya atılıyor. Asla. Biz bunun için varız. Bunu sürdürmek durumundayız. 'Milli birlik' diyoruz. Buna karşı olunur mu? 'Kardeşlik' diyoruz, 'dayanışma' diyoruz. Bunlara karşı olunur mu? Ancak oluyorlar. Etnik milliyetçiliğe 'hayır' diyoruz. Yani benim ülkemde ne kadar etnik unsur varsa, biz Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak, devleti olarak, hepsine aynı mesafedeyiz. 73 milyon birdir, beraberdir. Kardeşçe yaşamanın içerisinde olmalıyız. Bizim aramıza ayrılık tohumları, nifak tohumları atanlara fırsat vermemeliyiz.''
Toplantıya, Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay da katıldı.
Toplantı öncesi AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik basına bilgi verdi. Çelik, toplantıya Süper Lig takımlarının başkanları, bütün olimpik federasyonlarının başkanlarının, spor camiasını temsil eden sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin katılacağını belirtti.
Toplantıya az sayıda teknik direktörün davetli olduğunu ifade eden Çelik, "Mustafa Denizli rahatsızlığı nedeniyle gelemiyor. Üç büyük takımın eski as başkanları da davetli. Ali Şen, Faruk Süren burada olacak. Süleyman Seba rahatsızlığı nedeniyle katılamayacağını söyledi. Hakan Şükür, Fatih Terim, Rıdvan Dilmen gibi spora katkıda bulunan bazı isimler ve çok az sayıda spor yorumcusu var. 75 katılımcı bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
Demokratik açılım sürecinde başlatılan Dolmabahçe buluşmalarının kurumsal hale getirileceğini belirten Çelik, "Temmuz-Ağustos ayı hariç yılın 10 ayında Türkiye'nin gündemine, ihtiyaçlarına göre bu toplantıları yapacağız. Gündemdeki sorunlar konuşulacak. Altıncı toplantı, kadınlarla ilgili sivil toplum örgütlerinin temsilcileri olacak. Büyük ihtimalle haziran sonunda yapacağız. Yaz sezonuna girerken bu toplantıları hanımlarla kapatacağız. Eylül ayında yine devam edecek." diye konuştu. Toplantılarda davet edilen kesimin sorunlarının yanı sıra Türkiye'nin gündeminin de değerlendirileceğini belirten Çelik, bu toplantıların katılımcı demokratik anlayış gereği sürdürüleceğini dile getirdi.