Ünal Aysal daha 2000'li yılların başından itibaren Faruk Süren'den sonraki Galatasaray'ı kurtaracak adam olarak görülüyordu. O ara, kısa süreli yönetimler dönemi Osmanlı'nın Fetret Devri'ne benzetiliyor.
Ancak üyelik süresi başkan olmasına yetmiyordu. Hatta ben o dönemde şöyle bir öneri getirdiğimi hatırlıyorum; "Özhan başkan olarak kalsın ama Avrupa'daki gibi bir başkan olsun. İşlere karışmayan, onursal başkan gibi... Biz de onu saygıyla, sevgiyle tutalım. Futbol şubesini bir anonim şirket haline getirsin. Bu anonim şirketin genel müdürlüğüne Ünal Aysal'ı atasın. Ünal kendi kuracağı ekiple Futbol A.Ş'yi yönetsin." Özhan ve yanındakiler buna yanaşmadılar.
Sonra Ünal Aysal'ın başkanlık için yeterli üyelik süresi doldu, o arada da Galatasaray öyle kötü hallere düştü ki artık başkanlığa talip olacak adam kalmadı. Kimse 'Ben varım' diyemedi. Ünal tek başına girdi seçime ve kazandı.
Galatasaray o kadar dibe vurmuştu ki Ünal'ın 'Ü'sü olsa yeterdi toparlamaya... Dünyanın en başarılı iş adamlarından bir tanesi... Şirket nasıl yönetilir biliyor. Yani sistemi yavaş yavaş getirmeye başladı.
Ancak benim beklediğim Ünal Aysal olmadı. Ben "Galatasaray'ı Ünal Aysal kurtarır" derken verdiğim kredileri karşılamadı. Açık. Hala söylüyorum.
Ama tabii bunları konuşma günü değil bugün. Bugün kutlama günü... Ünal Aysal'ı da kutlayacaksın, yönetim kurulunu da kutlayacaksın, Fatih Terim'i de kutlayacaksın, takımı, kadroyu, futbolcuları da kutlayacaksın. Konuşma günü gelecek elbet...
Belki Aysal da futbolun siyasetine, iş hayatına bir ısınma dönemi yaşıyor. Gün geçtikçe daha hakim olduğunu görüyoruz.
Yani o zamanki hatasını söyleyeyim, kendisine de söyledim zaten; aday olduğu zaman konuştuk, ondan sonra da bir daha konuşmadık zaten. Beni haftada bir arayan Ünal Aysal'ın başkan olduktan sonra Hıncal Uluç'a ihtiyacı kalmadı!
57 seneden beri gazetecilik yapıyorum ben. İnsanların ne zaman dost olduklarını, ne zaman dost göründüklerini, dost görünenlerin işleri bittiği zaman nasıl ilişkiyi kestiklerini çok yaşadım. Artık herhangi bir şey bana sürpriz olmuyor.
Kendisi ile yaptığımız son konuşmada dedim ki; "Bak Sevgili Ünal, tek başına giriyorsun. Başka aday yok. Kimseye ödün verme... Kimseye prim verme... Onun bunun lafıyla kadroya adam alma... 'Hıncal bunu istedi; Bülent'i alayım. Ahmet onu istedi; Özge'yi alayım, Hasan şunu istedi bunu alayım' diye düşünme... Böyle bir şeye ihtiyacın yok. Sen Galatasaray'ı kurtarmaya geliyorsun. Sen iyi bir iş adamı olarak bu tür işlerin iyi ekiple yapılacağını en iyi bilen adamsın. Güvendiğin bir ekip kur" dedim.
Biz öyle dememişiz! Ona ödün, buna ödün, buna ödün... Türkiye'nin en garip yönetimini yaptı. Bu yönetim ayakta duruyorsa takım iki senedir başarılı gidiyor da ondan... Galatasaray geçen sene ya da bu sene şampiyonluğu kaybetseydi ne Ünal kalırdı ne yönetim kalırdı ortada... Bu başarının bir arada tuttuğu bir yönetim kurulu yoksa normalde birbirine selam vermeyecek adamlardan oluşuyor.
Onların içinde Ünal Aysal'dan çok, dışarıdaki bazı kişilere bağlı olanlar var. En kozmopolit yönetim kurullarından bir tanesi...
Böyle olunca sen başkan olarak Galatasaray'ın menfaatlerini değil dengeleri korumaya uğraşıyorsun. Cambazlık yapmak zorunda kalıyor. Gerek yok. Ekibini kurarsın, yönetirsin de... Yapamadı!
Bir takım planları olduğu yönünde bilgiler geliyor. Yeni ve üye sayısı azaltılmış yönetim kurmayı düşünüyor.
Bilemiyorum. O birinci yönetimi kuran Ünal Aysal o ödünleri verdikten sonra bundan sonra da kimlere ne ödün verir bilemem. Bundan sonra görmeden bir şey söyleyemem. Daha kötüye de gidebilir. Galatasaray şimdi cazip hale geldi ya... Ağzının suyu akanlar çoğalır.