Ünal Aysal bulduğu ilk fırsatta Fatih Terim ile yolları ayırdığında yeterince tepki vermeyen G.Saray camiası, gerçekle yüzleşiyor. Lig ve Şampiyonlar Ligi ite-kaka giderken pek çok genel kurul üyesi, liseli, kanaat önderi gıkını dahi çıkarmadı (Hayri Kozak hariç). Hâlâ "İki sezon üst üste şampiyonluk yaşatan başkana daha anlayışlı olunmalı" diyenler var... Terim'in o iki şampiyonlukla hiç ilgisi yok bu insanlara göre. Sezon ortasında amele pazarından kamyon damperine istiflenircesine yapılan transferlere ne demeli? Riera, Dany -hatta- Amrabat'ın hangisi yerine gelenden kötü ki?... Adeta; hınçla, nefretle yerle bir edildi Terim'in Galatasaray'ı. Şansın yardımıyla geçilen Juventus eşleşmesinden sonra Chelsea ile oynanan maçlar; taktiği, dizilişi, oyuncu seçimi itibarıyla tek kelimeyle" garabet"ti... İşte gelinen nokta Lig deplasmanlarında uyumsuz, ciddiyetsiz ve disiplinsiz bir takımın yabancı futbolcuları ile minibüse doluşup İstanbul gecelerine akan yerlilerin arasının açık olduğunu herkes biliyor. Koskoca bir camianın gözbebeği olan bir takım, dibine darı suyu ekilmiş kasasına rağmen, birileri kulübü daha da borçlandırarak, elini kolunu sallayarak transfer yapacak, "kurumsallaşma" adı altında belirli bir kadro istihdam edilecek diye ne hale geldi. Gelinen nokta; lig sonuncusu Kayseri'ye, hem de İstanbul'da, hem de 40 yıl sonra yenilen bir G.Saray. Ve şimdiyse sırada son derece kritik bir maç var. G.Saray, salı günü bu sezonun tek kupasına götürebilecek önemde bir maça çıkacak ama kimin umurunda. Bursa ile oynanacak kupa yarı final ilk maçı Aysal için çok önemli bir amorti şansı aslında. Bakalım o maçta nasıl bir kadro ve taktik göreceğiz. Acaba "yorgun adale bilmemnesi" geçiren Drogba, bu maçta oynamayı tercih edecek mi? En önemlisi; dün gece takımını -haklı olarak- yuhlayan taraftardan kaçı tribüne gelecek? Bence taraftar takımına küsmemeli; takımını desteklemeli. Keza; taraftar HANCI, geri kalan herkes YOLCU...
İlker YAĞCIOĞLU: Kendi düşen ağlamaz
Galatasaray taraftarı hafta arası Chelsea maçından sonra takımlarının elenmesinden çok ortaya konan futbola üzülmüş ve kızmıştı. Hafta arasında önce yönetim sonra ultraslan açıklamalar yaparak Galatasaray takımının bu kadar hırssız ve Galatasaray'ın kimliğine yakışmayan futbol ortaya koymasını eleştirmişlerdi. Ama acele etmişler galiba. Biraz daha bekleselerdi dün geceki maçın ardından kim bilir neler söylerlerdi. Atalarımız boşuna beterin beteri var dememiş. Dün gece Galatasaray'ın tam anlamıyla iflas ettiği, bırakın ligi bu oyunla belki de ikinciliğe havlu attığı bir akşam oldu. Çünkü lig sonuncusu Kayserispor karşısında aldıkları bu mağlubiyetin ardından kimse Galatasaray'ın kalan maçlarını falan kazanacağını söylemesin. Bu mümkün değil.
ARTIK HEDEF İKİNCİLİK!
Artık tek hedefleri Beşiktaş'ı geçebilmek olacaktır. Gelelim yazının başlığına... Sıfırdan bir takım kurmuş, 2 yıl şampiyonluk kazandırmış, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynatmış, bu yıl da ligde namağlup durumdaki bir takımın hocasını yani Fatih Terim'i sırf kişisel çatışmalardan ve saçma sapan bahanelerle takımın başından gönderirseniz olacağı işte budur.
Levent TÜZEMEN: Ve huzur bozuldu
Sorunun kendinde olduğunu anlamayan insanlar; çözümü başkasının huzurunu bozmakta bulurmuş.. Bu ifadeyi önce Mancini'ye sonra yönetime batırmak gerekir. Mancini iki yıl üst üste şampiyon olmuş kadroyu sırf kendi egoları için bozdu. Sık sık kadro değişikliği takım içinde küskünlüklere, kırgınlıklara neden oldu. Son dönemlerde Drogba ve Sneijder'e İtalyan hocanın verdiği tavizler diğer oyuncuların kendisine karşı duyduğu saygıyı törpüledi. Özellikle devre arasında yapılan oyuncu transferleri Telles ve Hajroviç'in "Yetenekli.. Büyük oyuncu olacaklar" şeklinde övgüye tutulmaları şampiyonluk yaşamış oyuncuların motivasyonunu bozdu. Yabancılar kollanırken, yerli oyuncular medyada suçlu olarak gösterildi. İki şampiyonluk yaşamış takımın kaptanı Selçuk İnan ile gol kralı olmuş ve geçen yıl attığı gollerle Galatasaray'ı çeyrek finale taşıyan Burak'a başlatılan haksız "Linç" kampanyasına ne yönetim ne de Mancini tepki göstermedi. Yönetim de Mancini'ye "Bu kadar oyuncu aldırdın neden oynatmıyorsun" şeklinde hesap sordu. Mancini de yönetime inat olsun diye kritik Kayserispor maçında sahaya yenilerden Veysel, Hajroviç, Telles'i sürdü, kulübeye de Koray, Oğuzhan, Lucas'ı aldı. İkinciliğin bu yıl şampiyonluk kadar önemli olduğunu Mancini bilmiyor mu? Başkan Ünal Aysal, Terim'i gönderip Mancini'yi göreve getirdiğinde "Çok büyük risk aldık" demişti. O risk Chelsea'de çatladı, Kayseri maçında kırıldı. Tribünler hem yönetimi hem de Mancini'yi istifaya çağırdı. "Evimde ayaklarımı uzatmış keyif çatarken ve yılda 6 milyon Euro alırken Galatasaray beni çağırdı" diyen uzun sözleşmeli Mancini gider mi? Yönetim dua etsin İtalya Milli Takımı'nın başına Mancini getirilsin. Maça gelince; moralsiz, ayakları titreyen oyuncular grubu Kayseri'ye karşı şuursuz bir baskı kurdu. Sneijder ve Burak üç net golü kaçırdı. Hajroviç, "Kral yapmayacaksın kral olacaksın" gibi oynadı ve şampiyonluk defterini tamamen kapatan Galatasaray ikinciliği bile zora soktu.
Rıdvan DİLMEN: G.Saray yarışta havlu attı
Galatasaray'ı Chelsea maçıyla birlikte Şampiyonlar Ligi'ne veda ettikten sonra mental olarak bitmiş gördüm. Zaten fiziksel olarak iyi durumda değillerdi. Salı gününden beri de camia içindeki tartışmalar Galatasaray'ın sezona havlu attığının göstergesiydi aslında. Ligin dibine demir atmış Kayserispor'a karşı ilk yarıda çok kötü oynadı. Sarı-kırmızılı takım, ilk 45 dakikada rakibinden en az 4 kat fazla faul yaptı, rakip kadar topla oynayabildi, rakipten fazla top kaybı yaptı, rakibi kadar pozisyona girdi. Maçın ikinci yarısında ise iyi futbol olmasa da en azından baskılı oynamaya çalıştılar. Çalıştılar diyorum çünkü ancak iki-üç pozisyon bulabildiler. Bunları değerlendiremediler. İkinci yarıda mahkum oynayan Kayserispor ise uzatma dakikalarında Mouche ile bulduğu golle Galatasaray'ı yıktı. Bu sonuçla birlikte artık Galatasaray'ın şampiyonluk yarışından tamamen koptuğunu söyleyebiliriz. istikrar yok Bu noktada dikkat çekilmesi gereken önemli bir konu da Galatasaray Teknik Direktörü Roberto Mancini'nin seçimleri. İtalyan hoca ligde hiçbir maça üst üste aynı kadro ile çıkmadı. Hatta sanıyorum ligde yönettiği 21 karşılaşmada aynı kadro ile çıktığı iki maç bile yok. Haftaya kim oynayacak belli değil. Tuhaf yani, Papatya falı gibi... Bu kadro farklılığının dışında sürekli sistemle oynaması da takıma koordinasyonunu kaybettirdiği gibi, oyuncuların güvenini de kaybettirdi... Eline bir kağıt alıyor. Oyuncuların yerlerini değiştiriyor. Futbolda böyle bir şey yok. İnanın oyuncular çok sağlıklı oynamıyor. Oyuncular dün de olduğu gibi hemen hemen her maçta organizasyon problemi yaşadılar. Ben Roberto Mancini konusunda ciddi bir hayal kırıklığına uğradım....
Erman TOROĞLU: Beşiktaş, G.Saray'ı GEÇER!