Eskişehir
Cezaevi'ndeki 43 mahkûm, Çağlayan Adliye Sarayı'nı açılışa yetiştirmek için gece gündüz çalışıyor. Bir zamanlar tutsaklıklarını onayan adliye, bugün 'özgürlüğün' yolunu açıyor onlara: "Dışarıda hırsız, katildik. Şimdi cezaevinde altın bir bileziğimiz oldu. Sigortalarımız yatırılıyor. Önceden ailelerimizden gelecek üç beş kuruşun yolunu gözlerken, şimdi biz ailelerimize destek oluyoruz. Cezaevinden çıktıktan sonra da elimizde bir mesleğimiz olacak." "Çalışmak gibisi yok" diyen mahkûmlar için de gün, duvarların öbür yanındaki gibi başlıyor. Sabah saatin ziliyle uyanıp telaşlı bir kahvaltının ardından 'işe' yetişmek için servislere doluşuyorlar. Avrupa'nın en büyüğü olan Çağlayan Adliyesi'ni nakış işlercesine titizlikle döşerken günün nasıl geçtiğini anlamıyorlar.
SANKİ FABRİKA
Adalet Bakanlığı İş Yurtları'nın döner sermayesine aktarılan kâr payından hükümlü ve personel de pay alıyor. Geçen yıl 1 milyon 748 bin lira kâr elde ettiklerini söyleyen Eskişehir Cezaevi Müdürü Bekir Alanoğlu, bu yılın üç aylık kârının 275 bin lira olduğunu belirtiyor. Alanoğlu, "Amacımız tüketen, hayata küskün, mahkûm tipinden, hatalarından ders almış, üreten insan tipi yaratmak" diye de ekliyor. Demir, mobilya, döşeme, toner dolum, tabela ve serigrafi atölyeleri bulunan Eskişehir Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda 500 hükümlüden 300'ü sigortalı çalışıyor. Eğitim yuvası desek yeri... Nitekim Alanoğlu da bizi doğruluyor: "Hükümlüler çıraklıktan kalfalığa, sonunda ustalık seviyesine çıkabiliyor, örgün eğitimden de yararlanabiliyorlar."