Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nın Ekonomiye Değer Katanlar 2015 Ödül Töreni'ne katıldı. Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
RAHATSIZ OLANLAR VAR:
Türkiye'nin büyümesinden, güçlenmesinden, kendi vatandaşlarıyla birlikte kardeşleri için de bir umut kaynağı ve ilham kaynağı haline gelmesinden rahatsız olanlar var. Bunun için içeride ve dışarıda önümüze her türlü engel çıkarılıyor, provokasyona başvuruluyor.
ÖNÜMÜZÜ KESMEK İÇİN:
Suriye krizi, bir yönüyle bölgenin dinamiklerinin ürünüyse, bir yönüyle de Türkiye'nin önünü kesme projesidir. Irak'ta yaşanan hadiselerin gerisindeki saiklerden biri de aynı şekilde Türkiye'nin güçlenmesinden duyulan rahatsızlıktır. Mısır'da ve Libya'da yaşanan olaylarda, hatta bir türlü ilerleme kaydedilmeyen Kıbrıs meselesinde, Türkiye konusundaki olumsuz düşüncelerin, niyetlerin, tutumların çok önemli bir payı vardır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Bursa'da konuştu
IRAK'TAKİ RİYAKÂRLIK:
Ne bölücü terör örgütünün ülkemizdeki faaliyetleri, ne Suriye'de önümüze çıkartılan engeller, ne Irak'ta muhatap olmudğumuz riyakârlık bizim için sürpriz değildir, caydırıcı ise hiç değildir.
YOLUMUZDAN DÖNMEYİZ:
Elbette birileri istemiyor diye biz çalışmalarımızdan, hedeflerimizden vazgeçecek değiliz. Nasıl birileri istemiyor diye güneş doğmaktan vazgeçmezse, ilahi nizama uygun şekilde geceleri gündüzler takip ederse, Türkiye de yolundan asla dönmez, dönmeyecektir. Biz millet olarak mücadeleye, zor şartlarda çalışmaya, gerektiğinde gözü kara bir şekilde ileri atılmaya alışkınız, bizim fıtratımız böyledir.
PUTİN YALAN SÖYLEDİ:
Son günlerde şu söyleniyor, 'bize Türkmenlerden bahsedilmedi' deniliyor. Doğru konuşmuyorlar. Şahitleri, hepsi aramızda. Heyetler arası toplantıda Sayın Putin'e 'Orada DAEŞ yok, Bayırbucak Türkmenleri var' diye bizzat ifade etmişimdir, bizzat ve heyetler arası toplantıda olmuştur. Bunların hepsini anlattım ama tabii maalesef dürüst olmayan bu tür yalanları her zaman söyler, söylemeye devam eder. Bunları Sayın Obama'ya da anlattım, o da biliyor.
HENDEKLERE GÖMÜLECEKLER:
Siyasetin dili ve imkanlarıyla hareket etmesi gerekenleri de safına alan terör örgütünün, açtığı hendeklere gömüleceğinden hiç şüpheniz olmasın. Şu anda silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, gönüllü köy korucularımız el ele hep birlikte Güneydoğu'da, Doğu'da, o açılan hendeklerin olduğu bütün ilçelerde, mahallelere, köylere varıncaya kadar bu mücadeleyi sürdürüyor.
MİLLETVEKİLİ SIFATI TAŞIYAN BİRİ:
(CHP'li Eren Erdem'in iftiraları) Cumhurbaşkanı olarak tüm partilere, siyasetçilere eşit mesafedeyim. Ama bu ülkeme ve milletime karşı ihanet içine giren sözde siyasetçileri görmeden geleceğim anlamına kesinlikle gelmiyor. Milletvekili sıfatı taşıyan birisi, Türkiye'ye iftira atan, husumet besleyenlere malzeme veren işler yaptığında, buna sessiz kalmam mümküm olamaz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Eren Erdem'i sert sözlerle eleştirdi
KIVIRMALAR İHANETİ ORTADAN KALDIRMAZ:
Hale bak, çıkacaksın 'Türkiye terör örgütlerine kimyasal silah hammaddesi sevkıyatı yapıyor' diyeceksiniz, hem de benim buna tepki göstermeme tahammül edemeyeceksiniz. Başta bağlısı olduğu genel başkan. Her kim ki vazfesi ülkemiz aleyhine kara propaganda yürütmek olan yabancı basın organlarına iftiradan ibaret iddialar taşıyorsa, buradan bir kez daha söylüyorum işte o hainin ta kendisidir. 'Amalı, fakatlı' çark etmeler, 'şu şöyle demiş, bu böyle demiş' türlü şark kurnazlığından ibaret kıvırmalarla bezeli ifadeler, bu açık ihaneti ortadan kaldırmaz.
ÜLKEYE CİDDİ ZARAR VERİYOR:
Türkiye'nin gerginlik yaşadığı güçlere malzeme üretmek için çırpınanlara ses çıkarmayan genel başkanların acziyetlerinden duyduğum rahatsızlığı da burada ifade etmek durumundayım. Teröre, terör eylemini yapanlara, terör örgütlerine, kendi ülkesini hedef alanlara değil, kendi devletine, kendi cumhurbaşkanına, kendi hükümetine suçlama yöneltmeyi siyaset zannedenler bu ülkeye ve millete çok ciddi zarar veriyor. Erdoğan'a Uludağ Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı da verildi. Buradaki törende de konuşan Erdoğan, şunları söyledi:
ANADOLU'NUN VİCDANI:
Bizim petrol kuyularımız, doğalgaz rezervimiz, yer altı zenginliğimiz yok. Anadolu büyüklüğünde bir vicdanımız var. Suriye ve Iraktaki şiddetten kaçan 2,5 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Bu misafirlerimiz için bugüne kadar yaptığımız harcamalar 9 milyar dolardır. Dünya nerede diye sorduğumuz zaman, maalesef dünya küre olarak var, vicdan olarak yok.
AĞLAMAMAK İÇİN KENDİNİ ZOR TUTTU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, fahri doktora töreninde, Suriyeli çocuğun vasiyetini anlatırken ağlamamak için kendini zor tuttu: "Basına yansıyan, Suriyeli yavrunun yazdığı, ciğerlerimi adeta dağlayan, gözlerimi yaşartan yürek parçalayıcı o vasiyetini eminim hepiniz okumuş veya duymuşsunuzdur. Çok farklı bir şeydi: 'Ey ölüm meleği! Acele et ki, cennette yemek yiyeyim!" diyen bir feryada, eğer nasır bağlamamışsa hangi vicdan dayanır? Bir yavru bunu söyleyecek, şuura, idrake sahip. Çocukların o küçük bedenleri, açlık, ölüm gibi, savaş gibi ağır yükleri nasıl taşır? Akdeniz'i bir mülteci mezarlığına çeviren çaresizliğe kim gözlerini kapatabilir? Uluslar arası ilişkilerde belli ülkelerden gelen suflelere göre yön değiştirmek çok kolaydır. Esas mesele, insanı merkeze alan, ilkeli, vicdani politikayı tüm zorluklarına rağmen devam ettirebilmektir. Büyük devlet ancak böyle olur."