Libya'ya insani yardım taşıyan ticari amaçlı Türk bandıralı Roseline A gemisine, Mısrata kenti açıklarında gerçekleştirilen korsanca operasyonun ardından Avrupa Birliği'nin Libya'da istikrara katkı sunacağını iddia ettiği İrini Operasyonu tartışma konusu oldu. Diplomatik kaynaklar, mart ayında başlatılan İrini Harekâtı'yla Libya'ya silah ambargosunu, deniz, hava ve hatta uzaydan denetim yoluyla engellemeyi amaçladığının iddia edildiğini belirterek, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suriye ve Rusya'nın ülkeye gönderdiği uçak ve silahları denetlemediğini ifade etti. Savunma kaynakları ise, operasyonun kendi içinde sorunlu bir yapı olarak ortaya çıktığına değinerek, meşru hükümete danışılmadan oluşturulduğu için BMGK'ya aykırı olduğunun altını çiziyor. Ülkede barış ve istikrardan yana tutum sergileyen Türkiye, İrini Harekâtı'nı en başından bu yana içi boş bir girişim olarak nitelendirirken; "Libya'ya silah girmeyecekse hiçbir yerden girmeyecek" mottosuyla hareket ediyor. Darbeci Hafter'e giden yardımların karadan gittiği göz önünde bulundurulduğunda; denizden denetim meşru hükümete gelen yardımlara mani olunması anlamı taşıyor. Bu nedenle operasyon 'maksatlı' olarak değerlendiriliyor.
TARAFSIZLIKTAN UZAK, DARBECİ HAFTER'E YAKIN....
AB'nin "Libya'da bir şey yapıyoruz" mesajı vermek için başlattığı operasyon kendi içinde sorunlu bir yapı olarak ortaya çıktı. Öyle ki mayısta bir Akdeniz ülkesi olan Malta ekipten ayrıldı. Tarafsızlıktan uzak, darbeci Hafter'e yakın olduğu net şekilde görülebilen operasyon kapsamında, Türkiye'nin gönderdiği gıda ve yaşam malzemesi taşıyan gemiler denetime tabi tutuluyor, diğer ülkelerin gönderdiği uçak ve silahların geçişlerinde hiçbir kontrol yapılmıyor. Bu ülkelerin desteklediği savaş baronu Hafter, silahlandırılıyor, paralı askerlerin ülkeye geçişi engellenmiyor, operasyon yalnızca meşru ulusal mutabakat hükümetine destek gidiyorsa devreye giriyor. Operasyonun içinde olan Fransa'nın darbeci Hafter'e olan aleni desteği, İrini'nin diplomatik ifadeyle 'kozmetik bir girişim' olduğunu kanıtlıyor. İrini Harekâtı, 2292 No'lu BM Güvenlik Konseyi kararında meşru Milli Mutabakat Hükümeti ile istişare ve izin zorunlu kılınmış olmasına rağmen başlatıldı. Ancak böyle bir istişare yapılmadığı gibi çifte standartlı denetimler gerçekleştirildi.
'KAPTANIMIZIN İTİRAZINA RAĞMEN ASKER GÖNDERİLDİ'
Geminin
sahibi Arkas Konteyner Taşımacılık A.Ş'den yapılan basın açıklamasında "İnsani ve ticari faaliyetler yürüten bir şirket olarak gemimize 'AB savaş gemisi' olarak tanıtılan bir Alman gemisinden telsizle sorgulama yapılması, akabinde gemiden kaldırılan bir helikopterle kaptanımızın muhalefetine rağmen gemimize asker indirlmesi, bir kısım konteynerlerde silahlı bir şekilde arama yapılması mürettabıtımızı endişeye sevk etmiş ve şirketimizi de üzmüştür" denildi.
'MADDI-MANEVİ TAZMİNAT İSTENEBILİR'
Deniz Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Selami Kuran: Bu olaydan
zarar gören geminin bayrak devleti.
Yunanistan ve Almanya'nın ortaya
koyduğu eylem haksız fiil eylemidir.
Gerçek ve tüzel kişilerin yani geminin
maliki olan kişilerin uğramış
oldukları zarardan dolayı ilgili
failler hakkında tazminat
talepleri söz konusu olacaktır.
Bunu
Türkiye'de de açabilirler.
Şikayette bulunabilirler. Çünkü
alıkoyma var, hürriyetten yoksun
bırakma filli işlenmiştir. Maddi
ve manevi tazminatta bulunabilirler.
AB'nin de onay verdiği,
Yunanistan ve Almanya'nın
taraf olduğu 1958 Cenevre sözleşmesi
ve 1982 BM Deniz
Hukuku Sözleşmesi'nde
bunlar geçiyor.
'MÜDAHALENİN GİZLİ SİYASİ HEDEFİ VAR'
Emekli Tümamiral Deniz Kutluk: Türk gemisine müdahalenin
gizli siyasi hedefi var. Almanya,
aralık sonunda gerçekleştirilecek
AB Liderler Zirvesi öncesi
Türkiye'ye mesaj vermek istiyor.
Bir yandan da Yunanistan'ı
yatıştırma hamlesi olarak görüyorum.
Bunun sonuçları olacaktır.
Yunanistan'ın
bu yaptığı,
pandoranın kutusunun açılmasıdır.
Bundan sonra dünyanın
herhangi bir yerindeki bir Yunan
gemisi, Türk savaş gemisi tarafından
aranabilir. Almanya, NATO
müttefiki bir ülkenin bayrağını
taşıyan bir gemiye düşmanca
komandolarını göndermiştir.
Dolayısıyla Almanya'nın da
Türkiye'den bir alacağı
vardır.
TÜRKIİE'DEN EGE'DE 3 YENI NAVTEX KARARI
Türkiye, Ege'de 3 yeni NAVTEX yayınladı. Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı'ndan yapılan duyuruda, Ahikerya ve Batnoz adalarının Lozan ve 1947 Paris Antlaşması ile belirlenen gayri askeri statüsünün ihlal edildiği, diğer Navtex duyusunda Semadirek ve Limni adalarının Lozan Barış Antlaşması ile belirlenen gayri askeri statüsünün ihlal edildiği ifade edildi. Son Navtex duyurusunda ise Sakız ve Sisam adalarının Lozan Barış Antlaşması ile belirlenen gayri askeri statüsünün ihlal edildiği vurgulandı. ANKARA
'ULUSLARARASI HUKUKUN AÇIK İHLALİ'
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Emete Gözügüzelli: İnsani yardım taşıyan
gemimize operasyon ile haydutluk,
silah kaçakçılığı muamelesi gösterilmesi uluslararası
hukukun açık ihlali. Viyana Sözleşmesi
madde 17, geminin bayrak devleti olan Türkiye'den
izinsiz hiçbir operasyon yapılamayacağını söylüyor.
Türkiye NATO ve Interpol operasyonlarında,
Somali'de korsanlıkla mücadelede prestij sahibi.
Bu hareket art niyete dayalıdır.
'TÜRKİYE'DEN ÖZÜR DİLENMELİDİR'
Emekli amiral Cem Gürdeniz: Bu ülkemize
karşı yapılan düşmanca bir harekettir.
Bu olay denizdeki çuval olayıdır. AB, Alman
ve Yunan karar vericiler işin içindedir.
Karar vericiler Türkiye'ye karşı
düşmanca harekette bulunmuştur.
Böyle bir şeyi ben ilk defa görüyorum.
Burada Türk bayrağına karşılık
bir haydutluk yapılmıştır. Alman hükümeti
Türkiye'den özür dilemelidir.
'ANLAŞMALARA, TEAMÜLLERE AYKIRI '
Türkiye Armatörler Birliği Başkanı Bedri İnce: Bir harp gemisi ancak bir ülkenin bayrağı
altındaki gemiyi ya BM'nin yaptırım kararlarıyla ya
da kendi ülkesinin karasularında durdurabilir
veya arayabilir. Bu yapılan
uluslararası anlaşmalara ve teamüllere
uymuyor.