Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2010 yılında hazırlanan iddianamede, 19 Aralık 2000 tarihinde gerçekleşen operasyonda Bayrampaşa Cezaevi'nde 12 kişinin öldüğü 29 kişinin de yaralandığı anlatılıyor. İddianamede, 196 şüphelinin "Görev sınırını aşarak gayrimuayyen şekilde birden çok adamı öldürmek" ve "29 kişiyi de yaralamak" iddiasıyla çeşitli oranlarda hapis cezası talep edildi.
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya sanık Bayram Ali Er ve taraf avukatları katıldı. Sanık Bayram Ali Er'den bol miktarda imza ve yazı örneği alındı.
Önceki celse operasyon tutanağının altında imzası ve sicil numaraları olan personelin kim olduğunu İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı'na sorulmasına karar verilmişti. Jandarma Genel Komutanlığı, mahkemeye gönderdiği yazıda tutanakta yazılı olan sicil numaralarının önünde statü, branş ve rütbe belirtilmediği gerekçesiyle kritere uymadığından çalışan veya emekli olmuş personel tespiti yapılamadığı aktarıldı.
Görülen duruşmada söz alan müştekiler avukatı Güçlü Sevimli, gelen cevap yazısıyla ilgili olarak "O zaman bu sicil numaraları sahte. Operasyon tutanağında imzası ve sicil numaraları olan kişiler gerçek olmayan uydurma sicil numaraları yazmışlar. Bu tutanağı da sahte hale getirir. Bu ülkenin Jandarma görevlileri gidip yaptıkları bir operasyonla ilgili sahte bir tutanak tutuyorlar. Biz sahte tutanakla ilgili, delil karartma ve gerçeğe aykırı tutanak tutmaktan jandarma görevlileri ile ilgili suç duyurusunda bulunmanızı talep ediyoruz" dedi.
Mahkeme Başkanı, tanık olarak dinlemek istedikleri dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Asayiş Daire Başkanı Ali Aydın'ın can güvenliği nedeniyle yeri ve zamanı ilan edilmeden beyan verme talebinde bulunduğunu, talebi kabul ettiklerini, bunun üzerine de tanığın Ankara 31'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 28 Haziran günü beyanda bulunduğunu bildirdi.
Söz alan avukat Güçlü Sevimli ise, "Ali Aydın, operasyondan sonra dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'le görüşmüş ve basının önüne çıkarak brifing vermişti. Bu olayda önemli bir kişi. Burada tanıklık yapması ve bizim ona sorularımızı yöneltmemiz gerekirdi. Ancak Ankara 31'nci Ağır Ceza Mahkemesi almış beyanını. O mahkeme dosyayı bile bilmiyor ne soracak ki. Tanığın güvenlik problemi varsa bu ülkenin de polisi var. Operasyonun planlanmasında yer alan birkaç kişiden bir tanesi. SEGBİS yoluyla duruşmaya bağlanıp dinlenilmesini ve sorularımızı kendisine yöneltmemizi talep ediyoruz. Bu kişi dinlenilmeden yargılama bitemez" dedi.
Mahkeme Ali Aydın vekilinin mahkemeye sunduğu dilekçesi doğrultusunda tanığın özel koruma statüsünde bulunduğu, açık hedef haline getirilmeyecek şekilde tanık olarak dinlenmesi talebi de gözetilerek müşteki ve sanık müdafilerine bu tanığa sorulmasını istedikleri tüm soruları açıkça dilekçe ile bildirmelerini, daha sonra da uygun görülecek bir günde SEGBİS vasıtasıyla mahkeme heyetinin tanığın beyanını almasına karar verdi. Mahkeme, ayrıca müşteki avukatının sahte tutanak tutulduğunu iddia ederek suç duyurusunda bulunması talebinin Cumhuriyet Savcılığı'na bildirilmesine hükmederek duruşmayı erteledi.
TANIK ALİ AYDIN BEYANI
Tanık Ali Aydın, beyanında olay zamanı cezaevlerinin o dönem tamamen yasa dışı suç örgütlerinin kontrolü altında olduğunu, devletin buna bir önlem almak zorunda olduğunu belirterek, "Milli Güvenlik Kurulu'nda konu geç görüşüldü. Nihayet Türkiye'deki bazı cezaevlerinde inceleme yapılması kararı verildi. İncelemeyi yapacak keşif heyetinde de ben de bulunmaktaydım. Gebze, Bayrampaşa, Ümraniye, Çanakkale ve Bursa cezaevlerinde keşif yaptık. Hatta Bayrampaşa Cezaevi'ndeyken müdür beyin odasında oturmaktayken, örgütün bir üyesi, bulunduğumuz müdürün odasına gelerek, beni kastederek 'kim bu albay, hangi sebeple geldi, bizden habersiz bir şey mi çeviriyorsunuz, eğer böyle bir şey varsa cezaevini başınıza yıkarız' diyerek tehdit ettiğini hatırlıyorum. Sonra heyet olarak düzenlemiş olduğumuz raporu Başbakan Bülent Ecevit'e sunduk. Toplantıda bizzat bende hazırdım. Başbakan bizim bilgilendirmelerimizi dikkate aldı ve operasyonun devletin bekası için zorunlu olduğunu söyledi. Hatta operasyonun zor olduğunu, çağın operasyonu olduğunu belirtip, 'Kılıcınız keskin olsun' temennisinde bulundu. Başbakan operasyondan önce ilgili bakanlıklarla da görüşüp ona göre işlem yapılsın dedi. Operasyona askeri görünüm vermemek amacıyla koordinasyon merkezi, İçişleri Bakanlığı'nda kuruldu. Operasyon 19 Aralık 2000 tarihinde 05:00'te 20 cezaevinde başladı. 18 adet cezaevinde operasyon saat 11:00 civarında başarıyla sonuçlandı. Ancak Bayrampaşa ve Çanakkale cezaevlerinde 4. güne kadar devam etti. Operasyonların sonunda Bayrampaşa Cezaevi'nde yapılan aramada, kaleşnikof, tabanca, av tüfekleri, boru tipi bombalar vardı, hatta mahkumlar burada muhabere merkezi dahi kurmuşlar. Dışarıyla çok rahat haberleşebiliyorlarmış. Çanakkale Cezaevi'nde örgüt mensubu mahkumlar ve tutuklular çok şiddetli direnç gösterdiler. Hatta yoğun bir yangın çıkardılar. Diğer mahkumların ölümüne sebep oldular. Cezaevine doğal olarak basın mensubu alınmadığından operasyon sırasında ve sonrasındaki video görüntüleri jandarma personeli kayıt altına almıştı. Ve bu görüntüler daha sonradan tüm televizyonlara dağıtıldı. Yapılan operasyon sürecinde ve sonunda hiçbir jandarma personeli hukuka ve anayasaya aykırı hareketi, tavrı ve davranışı olmadı. Operasyon adından da anlaşıldığı üzere hayata dönüş sağlandı. Bir çok tutuklu ve mahkum, terör örgütlerinin elinden kurtarılarak, hayata döndürüldü. Ölen, yaralanan tutuklu ve mahkumlardan jandarma personeli ve diğer kamu görevlilerinin sorumluluğu bulunmamaktadır. 2 şehidimiz oldu, bunlarda içeriden gelen ateş sonucu şehit oldular. İddianamede belirtildiği gibi mahkumlar direnç gösterirken, molotof koktelyli mutfak tüplerinden yapmış oldukları alev makineleri, elektrikli ısıtıcıların tel ve plastiklerinden yapmış oldukları yay, oklar ile saldırdılar. Sonuç olarak hayata dönüş operasyonu yapılmak zorundaydı. Ve dediğim gibi hukuka uygun, insan haklarına saygılı şekilde yapıldı ve bitirildi" diye ifade etti.