Türkiye Özbekistan ilişkilerinin yakın geçmişine kısaca bir bakalım: Erdoğan, Özbekistan'a ilk resmi ziyaretini; başbakan olduktan hemen sonra, 2003'te gerçekleştirdi. İki ülke arasındaki ilişkiler, 2014'te Erdoğan'ın Soçi'de bir açılış töreninde Kerimov ile bir araya geldikten sonra gelişmeye başladı. Ancak Türkiye'nin Özbekistan'la ilişkileri daha ziyade 2016'dan sonra yani ülkemiz, 15 Temmuz belasını def ettikten sonra güçlendi. Erdoğan, Özbekistan'a uzun bir aradan sonra ilk ziyaretini 17-18 Kasım 2016'da gerçekleştirdi. Erdoğan bu ziyaretinde Semerkant'a gitti ve Kerimov'la burada görüştü. 2018'in mayıs ayında da iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi (YDSK) kuruldu. Erdoğan ile Mirziyoyev görüşmesinde Rusya-Ukrayna Savaşı başta olmak üzere bölgesel ve küresel konular da ele alındı. Ziyaret kapsamında ayrıca Özbekistan'daki Türk enerji yatırımlarının çevrimiçi açılış ve temel atma treni yapıldı. Özbekistan ile Türkiye adına dostluk ağacı dikimi gerçekleştirildi. Özbekistan ile Türkiye arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin ikinci toplantısı yapıldı. Özbekistan'la 10 mutabakat metni imzalandı. Bu anlaşmaların bir kısmı savunma sanayii alanında. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özbekistan ile ticaret hacmimizi 10 milyar dolar seviyesine çıkarma hedefini açıkladı. Bu son anlaşmalarla da stratejik ilişkiler en üst seviyeye çıkmış oldu. Erdoğan, Gök Saray'daki imza töreni sonrasında yaptığı konuşmada, "En kısa sürede 5 milyar dolar hedefini yakalayacağız diyoruz. Ardından bununla kalmayacak, bilahare atacağımız ortak adımlarla çıtayı 10 milyar dolar seviyesine çıkaracağız" dedi. Özbekistan, tek yazı ile anlatılabilecek bir ülke değil. Ancak şöyle toparlayabiliriz: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Özbekistan'a son ziyareti, kadim bir medeniyet başkenti olan Semerkant'tan bizim medeniyet başkentimiz İstanbul'a uzanan kültürel köprüyü tahkim etti; başkent Ankara'dan Özbekistan'ın başkenti Taşkent'e uzanan siyasi, ekonomik köprüyü de sağlamlaştırdı. Dolayısıyla Erdoğan'ın Özbekistan ziyaretini, Semerkant'tan İstanbul'a, Başkent'ten Taşkent'e uzanan güçlü köprünün son kulesi olarak nitelendirmek yanlış olmaz.