Üniversitede İktisat bölümünü okurken son sınıfta, "pişman olurum" diyerek okulu bıraktı. Bir ay önce oğlunu kucağına alan, ardından babasını kaybeden Emre Karayel; kariyer sürecinden ve babalık serüveninden bahsetti. "Erkek Aklı-Oksimoron" oyunu üzerine konuştuğumuz Karayel, "1 Kadın 1 Erkek" dizisiyle ilgili de sevenlerine bir müjde verdi. İşte röportajın tüm detayları…
-Öncelikle hayırlı olsun diyelim, Sahne Cumhuriyet bugün perdelerini açıyor. Neler hissediyorsunuz?
Heyecanlıyız, Sahne Cumhuriyet'i açıyoruz ve Türk Tiyatrosu'nun hizmetine sunuyoruz.
-Bu hayali kurmaya ne zaman başladınız, nasıl süreçlerden sonra bu hayalinize kavuştunuz?
Pandemiye kadar olan oyunculuk yaşantımda bir tiyatro salonu sahibi olmayı hiç hayal etmedim. Çünkü özel tiyatrolarda çalıştım genelde ve bu gerçekten çok zor bir yükümlülük. Ama pandemiden sonra Tiyatro Yeniden ile yolumuza devam ediyorduk. Tiyatromuz var artık kendimize ait, insan hemen 'bir salonumuz da olsun, düzenli olarak seyircimizle buluşalım' istiyor. Benden çok sanat yönetmenimizin hep hayaliydi, ben onun hayaline ortak olmuş oldum. Onunla birlikte güçlerimizi birleştirdik. Sahne Cumhuriyet'i açmaya karar verdik.
VARIMIZI YOĞUMUZU ORTAYA KOYDUK
-Pandemi sürecinde hayal ettim demenizi hiç beklemiyordum, o halde bu süreç mi tetikledi bu hayali?
Pandemi sürecinde tiyatro açmayı hayal etmek aslında delilik işidir. Öyle bir şeyi hayal etmedik zaten. Biz pandemiden sonra Tiyatro Yeniden ile bir şeyler üretmeye başladığımızda Tatbikat sahnesinden Oksimoron oyununa, onları buraya transfer ettik. Şimdi burada oynuyoruz; çocuk oyunlarımız var, yapmayı düşündüğümüz projeler var, oynamayı istediğim oyunlar var. Ee tabii bunlar salonunuz olmadan bu hayalleri kurmak çok zorlaşıyor en başta. Bırakın yapmayı, hayalini bile kurmak çok zor oluyor. Biz varımızı yoğumuzu ortaya koyuyoruz, seyircimiz de desteğini esirgemeyecek inşallah ve burada bir tiyatro sahnesi hayata geçmiş olacak.
-Gerçekleştirmenin hayaliyle yanıp tutuştuğunuz başka hayalleriniz var mı?
Bir tiyatro sahnesi olarak buranın benimsenmesi. Çünkü burası gerçekten çok keyifli bir yer. Keyifli konserler hayal ediyoruz. Kukla gösterisi yapacağız. Bunlar da hep hayallerimden bir tanesi. Sinema yapma hayalimiz var. Şimdi onun senaryosu üzerine çalışıyoruz. Dizi hayallerimiz var, hikayelerimiz var anlatmak istediğimiz. Yavaş yavaş onları hayata geçireceğiz.
-Ben de oraya değinecektim. Sizi ekranlarda görmeye de çok alışkınız, artık tiyatroya mı daha çok ağırlık vereceksiniz?
İç içe geçmiş bir sektördür bu. Sonuçta dizi yapıyoruz tiyatro yapmayacağım, ya da tiyatro yapıyorum dizi yapmayacağım demek çok kolay değil bir oyuncu için. Çünkü ikisinin de hem yeri farklı hem de sektörel olarak yaşaması gereken alanlar. O yüzden onları birbirinden ayırt etmiyorum ben. Dolayısıyla projeler yapacağız.
-Bir komedi oyunuyla karşımıza çıkacaksınız; "Erkek Aklı-Oksimoron". Tek kişilik bu gösterinizle ilgili neler söylemek istersiniz, bilmeyenler için bizi neler bekliyor?
Aslında Erdal Beşikçioğlu'nun Tatbikat sahnesindeyken bana teklif ettiği bir oyundu. Orada oynadım 2 yıl kadar. Sonra araya pandemi süreci girdi. Biz Tiyatro Yeniden ile yolumuza devam etme kararı aldık. "Erkek Aklı-Oksimoron" bir erkek hikayesi. Kadınlar ne ister, bunu bulmaya çalışan bir erkeğin hikayesi. Bu cümle bile oyunu anlatıyor (gülüyor).
-Sahnede hayat verdiğiniz karakter sevgilisi tarafından terk edilince karakterimizin "Kadınlar ne ister?" sorgulamasına şahit oluyoruz. Peki sizce gerçekten bu kadar zor mudur erkek-kadın ilişkileri? Kadınlar sizce ne ister, bu arayışa yanıt bulabildiniz mi?
İNSANÜSTÜSÜNÜZ, YETİŞEMİYORUZ!
Kadınların ne istediğini anlamak her seferinde çok zor (gülüyor). Değişken bir yapıya sahip olduğunuz için, kendi kurallar kitabınıza göre yaşıyorsunuz ama ne yazık ki bu kurallar yazılı değil. O yüzden kadının ne istediğini bulmak gerçekten çok zor (gülüyor).
-Ben kabul etmiyorum bu kadar zor değiliz ya… (gülüyor)
Biz zor demiyoruz zaten. Biz mucizevisiniz diyoruz. İnsanüstüsünüz. O yüzden size ulaşamıyoruz, yetişemiyoruz, erişemiyoruz (gülüyor). Yoksa baş tacısınız.
KISITLAMAM YOK, HER ROLÜ OYNARIM
-Rol aldığınız pek çok yapım var, şimdi saymaya kalksak sonu zor gelir herhalde… Ancak komediyle bütünleşmiş bir yapınız var sanki. Sizce de öyle mi?
Bir kere ben kendim komedi oynamayı seviyorum. Yıllarca biz Demet (Evgar) ile 1 Kadın 1 Erkek dizisini oynadık. Bir ilişkiler dizisiydi ama komediydi. O 8-9 sene sürdü. Ondan sonra drama da yapmadım. Belki de dediğiniz gibi insanlar bana komedi rollerini düşünmüş olabilirler. Geçen sene Son Yaz'da dramalara döndüm, orada da kötü bir karakter oynamıştım hatta. Dolayısıyla komedi oynamayı seviyorum ama ben bir oyuncuyum ve oyuncu her zaman oynayacağı karaktere bir şeyler katabileceği, kendisini heyecanlandıran onu zorlayacak rolleri oynamak ister. Ben öyle birisiyim. Yani benim öyle bir kısıtlamam yok. Ben her rolü oynarım.
-Komediye aç bir milletiz sanki değil mi?
Seviyoruz. Aslında dramı da çok severiz biz. Sahne kültürümüzde yüzde 70 komedi oyunları yüzde 30 dramalar gibi, seyircide öyle bir şekillenme oldu. O yüzden de daha çok komedi oluyor tiyatro sahnesinde.
'1 KADIN 1 ERKEK' YENİDEN ÇEKİLEBİLİR
- "1 Kadın 1 Erkek" demişken diziyle ilgili çok yorum gördüm, devamı olur mu diye çok soruluyor…
Baya bir ilerde olabilir, neden olmasın. Bir dönem sinema için özel bir şeyler yapalım istedik. 45-50 skeç çekelim biz de özledik filan gibi ama sonra pandemi girdi araya. Zaten şu anda sinemalar da biraz sıkıntılı. Yaparsak da herhalde ilerde yaparız. Çünkü çok skeç çektik biz 35 bin skeç çektik. Orası merak edilebilir, orada yapacağımız şeyler merak uyandırabilir.
O KARAKTERİ OYNAMAK İSTİYORUM
-Var mı içinizde ukte olan, canlandırmak istediğiniz bir karakter?
Ben yaptığım işler açısından kendimi şanslı gören birisiyim. Hem iyi aktör/aktiristlerle çalıştım, hem iyi projelerde yer aldım. Ama şöyle bir şey var onu söyleyeyim; Dersu'nun yazdığı ve hikayesini bana anlattığı bir yol hikayesi var. Çok güzel bir hikaye. Onun üzerinde çalışıyoruz. Ukte değil ama o filmin hayata geçmesini ve o karakteri oynamayı istiyorum şu anda. Şu andaki amaçlarımdan bir tanesi o.
HİÇBİR MADDİYAT BUNUN KARŞILIĞINI VEREMEZ
-Biraz da şuna değinmek istiyorum, yeni sahnenizin tek kişilik gösterinizin yanı sıra 1 ay önce de baba olmanın heyecanını yaşadınız. Nasıl gidiyor babalık?
Bu gerçekten anlatılmaz, bu yaşanılır. Ancak yaşayan bilir bunu. Baba olmayan birisine 'babalık ne kadar güzel' desen de gerçekten onun anlaması çok zor. İnsanın kendi çocuğunun olması bambaşka bir duygu. Bir de ben ne yazık ki bir hafta arayla babamı kaybettim. Bir Öcal gitti, bir Öcal geldi. Oğlum Can benim için çok anlamlıydı ama daha bir başka sarılmaya başladım. Onun için iyi bir baba olmaya kendimi adadım ve çok keyifli bir şey. Hiçbir rol, hiçbir set, hiçbir iş, hiçbir maddiyat bunun karşılığını veremez.
-Baba olmak hayatınızda neleri değiştirdi? "Baba olduktan sonra daha iyi anladım" dediğiniz bir şey var mı?
Babamı da kaybedince ben, insan 'daha uzun yaşamalıyım, onunla daha çok zaman geçirmeliyim' düşüncesine kapılıyor. Bir ara evden kıpırdamayayım ben, ne olur ne olmaz durumuna gelmiştim başta ama hayat devam ediyor tabii ki. Ama en çok hissettirdiği şey o yani; daha iyi olayım, daha sağlıklı olayım, daha uzun yaşayayım ki onunla daha çok zaman geçirebileyim.
-Sizi en çok hangisi heyecanlandırıyor: Tiyatro mu, sinema mı, televizyon mu?
Gerçekten çok zor bir soru. Tiyatro biraz daha önde. Ya da sinema diyeyim. Yok, ya da dizi diyeyim. Yani hepsi (gülüyor).
KISA SORULAR
-Karşı cinste ilk dikkat ettiğiniz şey genellikle ne olur?
Burun. İlk burna bakarım.
-Hiç unutamadığınız bir doğum günü anısınız var mı?
Hepsini unutmuşum (gülüyor). Ben doğum günü kutlamayı sevmem. 1 yıl daha yaşlandık, neyi kutluyoruz?
-Size bir hediye alınacak olsa, bunun en çok ne olmasını istersiniz?
Saat.
PİŞMAN OLURUM DİYE O GÜN İLİŞKİMİ KOPARDIM!
-Hayatımı değiştirdi dediğiniz bir olay, bir söz ya da bir nasihat var mı?
Bir tiyatro oyununa gitmiştim. Oyunun sonunda sanatçılar selama çıktığında herkes alkışlıyordu, çok iyi bir oyundu. Çetin Tekindor oynuyordu, hocamdı zaten. Dedim ki kendi kendime; bundan yıllar sonra bir oyuna gittiğimde 'o sene girseydim sınava ben de şimdi onların arasında olurdum' dersem, pişmanlık duyar mıyım diye sordum. Düşündüm, 'Çok pişman olabilirim' dedim ve o gün İktisat ile ilişkimi kopardım. Çok zor bir karardı. Aile de var burada ama o olay diyebilirim. O günkü oyunu, o anı hiç unutmuyorum. O an benim hayatımı tamamen değiştirdi.
-Bunları konuşurken hiç unutamadığınız bir set anısı var mı diye sormak isterim…
1 Kadın 1 Erkek'teki her skecin kamera arkası bir set anısı. Ama şunu anlatayım; Bir İstanbul Masalı'nın finalini çekiyorduk, final sahnesi. Düğün sahnesi çekilecek, bütün hazırlıklar yapıldı. Tam kayıt dendi, bir genel plan çekildi ve bir anda üzerimizden bir uçak geçti. Bir bulut gördük üstümüzde ve kıpkırmızı bir yağmur bulutu yağdı. Orada bir deneme yapıyormuş Orman Bakanlığı. Bütün elbiseler, bütün saçlar battı, baya yağmur bombası atıldı üzerimize. Öyle çekmiştik. Yapacak bir şey yok yani.
-Hayatınızdan neyi çıkarsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Herhalde ailemi çıkarırsak geride kalanların bir anlamı olmaz. Geriye ne kalırsa kalsın onun bir önemi olmaz gibi.
-Sice yakışıklılık/güzellik avantaj mı, dezavantaj mı?
Avantaj. Her sektör için. Beğenilen bir kadın ya da erkek olmanın bir zararı olduğunu düşünmüyorum.
-Cimri biri misiniz?
Değilim kesinlikle.
-En çok neye para harcarsınız?
Yemeye içmeye. Bir Adanalıyım ben, güzel yemek yemeyi ve gezmeyi severiz. Bence bir insanın parasını harcayabileceği en doğru yer seyahat etmektir, gezip görmektir.
-Geçmişe mi gitmek isterdiniz, geleceğe mi?
Ben zamanda yolculuk fanıyım. 'Back to the future'lar filan o serilerin hepsini seyretmişimdir. Bir gün öyle bir araba yapılacak ve biz istediğimiz zamana eski dönemlere gidip geri gelebileceğiz. Bir Kanuni dönemini görmek istemez miydik? Osmanlı nasıldı, buralar nasıldı? Roma İmparatorluğunu görmek istemez miydiniz? Geriye gitmek yani. Geleceği zaten göreceğiz. Zamanda yolculuk güzel olabilirdi.