Nietzche, "Yalan, hayatın bir şartıdır" diye iddia etmişti. Politikacıda, medyada, ve toplumda aradığımız en önemli özelliğin 'dürüstlük' olduğunu söyleriz ama öyle bir kültürde yaşıyoruz ki herkes herkesi kandırıyor... Neyin gerçek, neyin abartı, neyin hayal ürünü olduğu belli değil. Teşhirciliğe, yalana ve hakarete gittikçe daha çok alışıyoruz, hatta daha da kötüsü ödüllendiriyoruz... Paris Hilton ve Kim Kardashian teşhircilikleri ile yürüyen billboard gibiler... Fuhuş örgütlerinin sıkı müşterisi olduğu için New York Valiliği'nden istifa etmek zorunda kalan Elliot Spitzer, CNN'de kendi haber şovuna başladı.
NE SÖYLESEK DE KOVULSAK?
Pop müzik yarışması American Idol'ın jürisi Simon Cowell, zeki hakaretleri ve küstah tavırları ile bir endüstri kurdu. Amerika'da saygın Ulusal Halk Radyosu (NPR) yorumcusu Juan Williams, 'Müslümanlarla aynı uçağa binmekten tedirgin olduğunu' söylediği için NPR'dan kovuldu ama Fox televizyonu ile 2 milyon dolarlık anlaşma imzaladı. Öyle ki NPR'ın diğer yorumcuları "Ne söylesek de NPR'dan kovulup milyon dolarlık teklif alsak?" diye espiri yapmaya başladılar. Birlikte olduğu kadınlara şiddet uygulayan, alkol ve uyuşturucu bağımlısı Charlie Sheen, Amerikan televizyon dizi aktörleri arasında en çok parayı kazanıyor. Jersey Shore gibi seviyesiz realite şovlar reyting rekoru kırıyor. Hakaret ve küfürlü yorumları ile popülerliğini arttıran köşe yazarlarına değinmiyorum bile... Nerede kavga, abartı, seks, polemik, orada bolluk... Örnekler daha çok. Hakaret ve küstahlık bir sanata dönüştü. Ne kadar zeki hakaret edebiliyorsan o kadar popülersin. Düşündüğünü düşüncesizce paylaşmak ve kendini teşhir etmek, günümüzün eğlencesi, hatta para kazanmanın yolu oldu. İçinde bulunduğumuz agresif ruh halini etrafa nasıl 'salgın hastalık' gibi yaydığımızın farkında değiliz. Belki de bu örneklerin hepsi toplumun ne kadar fonksiyonsuzlaştığının bir manifestosu. Bu yüzden insan kontağından gittikçe daha çok kaçıyoruz belki de... 'Başkalarına kendine davranılmasını istediğin gibi davran' kuralını çoktan unuttuk...
'GERÇEK' KAZANIR
Bu 'ben'cil yaşantı, belki bir süre kendimizi iyi hissettiriyor. Hayatımızdaki anlam eksikliğini kapatabilmek için bir adım ötede koşmamızı sağlıyor ama sonunda yarışı kazanan 'gerçek' oluyor ve hayat bir noktada bazılarına alçakgönüllü olmayı öğretiyor. Ondan sonra bir şeyi gerçekten sevdiğimiz, kendimizi rahat hissettiğimiz, anlamı olduğu için paylaşmaya başlıyoruz.