'Evsizler için çorba' projesini başlatan Ayşe Tükrükçü'nün kurduğu Hayata Sarıl Derneği'nin bir de lokantası var. Bu lokantada gündüz herkes gidip parasıyla yemek yiyor, akşamları ise mekanın kazandığı parayla sokakta yaşayan insanlara ücretsiz yemek veriliyor. Hatta evsizler bu lokantada sigortalı olarak çalışıp hayatlarını tekrar kurma fırsatı yakalıyor. Bunları neden mi anlattım? TV dizilerinden de tanıdığımız, Devlet Tiyatroları sanatçısı Seray Gözler de meğer bu oluşumun gönüllülerindenmiş. Hem dernek hakkında bilgi almak, hem de hikayesini konuşmak için Gözler ile lokantada buluştuk...
Hayata Sarıl Derneği'yle yolunuz nasıl kesişti?
'Evsizler için çorba' projesini başlatan Ayşe Tükrükçü idealist bir kadın; sokakta yaşayan, toplumda yok sayılan, ötekileştirilen insanlar için Hayata Sarıl Derneği'ni kurmuş. Ayşe'yi bir arkadaşım sayesinde tanıdım, dost olduk ve ben de gönüllü üyeleriyim. Derneğin kurduğu Hayat Sarıl Lokantası'nda insanlara iş ve ücretsiz aş veriliyor.
ONLAR HAYATA YENİLMİŞ KİŞİLER
Sokakta yaşayan insanlar daha hırçın olabiliyor. Onlarla diyalog kurmaktan çekinmiyor musunuz?
Sokakta yaşayan insanların hayatlarını Ayşe'den öğrendim. Biz çekinmiyoruz, hatta madde bağımlılarının ekibinde gece çorba dağıttım. İlk başlarda sokakta yatan birinin yanına direkt gidiyordum ama Ayşe, "Seray sakın! Sen onun yanına gittiğinde, o kendisini psikolojik olarak korumaya almıştır. Uyusa bile, uykusu hafiftir ve sana refleks olarak zarar verebilir. Sen gidip çorbasını ve ekmeğini baş ucuna koy, o uyandığında yiyeceğinin nereye konduğunu bilir" dedi.
Bu insanları sokakta yaşamaya iten sebepler neler?
Bu insanların, aslında duygusal mağlubiyete uğramış kişiler olduğunu gördüm. Hayata yenilmişler... Mesela Cihangir'de caminin orada, yıllarca Amerika'da yaşamış, lakabı Kaliforniyalı olan biri var. 1999 depreminde tüm ailesini kaybedince sokakta yaşamaya başlamış. Duygusal mağlubiyetten sonra hayat onu buraya itmiş. Belki de yaşadıklarını protesto ediyor.
Eski hayatlarını geri kazanamazlar mı?
Gözlemlerime göre, eski hayatlarına dönerlerse mutlu olacaklarını düşünmüyorum ama kurtulabilenler var. Tabii bu çok büyük güç istiyor. Ayşe de böyle bir hayattan kurtulup yeni bir hayat kurmuş.
Biz bu kişilere nasıl yardımcı olabiliriz peki?
Ayşe'nin anlattığı çok güzel bir şey var: "Sokakta sizden 1 lira isteyen birine, hemen çıkarıp para veriyorsunuz. 1 liraya vicdanınızı rahatlatıyorsunuz ama o insanları dilenciliğe mecbur bırakıyorsunuz. İnsanlara 'Yazık!' demek yerine, 'Ne yapabilirim?' dediğinizde faydalı olmaya başlarsınız." Onları ezmeyin; bir iş ayarlayın ya da hayatlarını kurmalarına yardımcı olun.
TRT'de 'Elimi Bırakma' dizisinde de fakirlikten zengin bir hayata geçmiş 'Feride Çelen' karakterini oynuyorsunuz. İlginç bir tesadüf...
Evet, Hayata Sarıl Lokantası gibi bir sosyal sorumluluk projesinin içerisinde olup da kariyerimde böyle bir rolle buluşmak çok ilginç oldu. Dizide de çorba dağıtıyorum ama kendimden yaşça büyük bir kadını oynuyorum. Rolü çıkarırken genelde çok sancı çekerim. İzleyicileri kandırmak istemiyorum; gözlerimde yaş varmış gibi yapamam çünkü inandırmak önemli.
EŞİM BENİ ACIMASIZCA ELEŞTİRİR
Eşiniz Saydam Yeniay da sizin gibi Devlet Tiyatroları'nda görev yapıyor. Birbirinizi eleştirir misiniz?
Evet, acımasızca eleştirdiği de oluyor. Hatta 'Kaktüs Çiçeği' oyununu çalıştığım zamanlar beni öyle bir eleştirdi ki, bir hafta sırtımı ona dönerek uyudum. Tabii ben de onu eleştiriyorum; neticede dost acı söyler, eş daha da acı söyler. Ama her zaman eve iş götürmüyoruz.
Birbirinizi kıskandığınız durumlar oluyor mu?
Bir gün Saydam'ın provasına gittim, sahnede partnerini öpüyordu ama bana gerçekçi gelmedi; "Öpüşecekseniz doğru düzgün öpüşün" dedim. Mesleki alanda kıskançlık yok ama özelde kıskanırım. Kimileri, mutluluğumuzdan mutsuz olabiliyor. Bazen zorla adama kendini göstermek için gözlerinin içine bakıyorlar ama Saydam'a değil, ortama kızıyorum.