Kendine özgü müzik tarzıyla tanınan Nev, kendisini 'hediyeli bir adam' olarak nitelendiriyor. Müziğin, Tanrı'nın ona en büyük hediyesi olduğunu söyleyen ünlü müzisyen, Esquire dergisine hakkında bilinmeyenleri anlattı:
Kendi söz ve müziğini üreten bir adam olduğum için işim gücüm içeriklerle... Parçalarımı, temiz bir aynaya bakarmış gibi hazırlıyorum. Bu, bana müzikal üslubun önemini ve ne kadar hediyeli bir adam olduğumu öğretti.
'MÜTEVAZI YAŞAMAYI ÖĞRENDİM'
Düşünsenize, formülü olmayan bir şeyi yoktan var ediyorsunuz. Bir anda kendi hikayenizi ya da empati kurduğunuz kişinin hikayesini yazarken, her kelimede bir melodi beliriyor. Tüm bunların Tanrı'nın en büyük hediyesi olduğunu öğrendim. Bu da, Tanrı'yı kafamda ve gönlümde daha çok hissetmemi sağladı. Bana verdiği hediyenin tadını çıkarmaya ve bana kattığı hazzı yaşamaya başladım.
Mütevazı yaşamayı, yaptığımız işin aslında bir araç olduğunu ama bir amacımız da olması gerektiğini öğrendim.
Herkese göre bir 'ben' var. Sizin kafanızda benimle ilgili bir 'ben', onun kafasında benimle ilgili bir 'ben' diye diye, bir sürü 'ben' oluyor. 'Ben'lerin içinden seçtiğim 'ben'in samimi olması gerekir.
Yaşadığımız coğrafyaya bakınca, gerçek müziğimizin ve gerçek dilimizi tarif ettiğimiz melodilerin, birilerinin hegemonyası ve egoları nedeniyle bize ulaşamadığını gördüm.
Hayatta birçok şeyi zannediyoruz. Daha doğru baktığımızda, zannettiğimizden çok daha büyük bir resim çıkıyor karşımıza. Bu da bana büyük bir keyif veriyor; insanın kendisini geliştirme fırsatı yaratıyor.
Şanslıyım ki, yaptığım iş bana zaman bırakıyor. Böylece sevdiklerime ve aileme daha fazla vakit ayırabiliyorum.
'ÇAMLICA KIZ LİSESİ'NDE OKUDUM'
İlkokulu bitirdikten sonra iki yıl boyunca Çamlıca Kız Lisesi'ne gittim. Daha o zamanlar, kadınların nasıl ağır ve duygusal olduğunu gördüm. Böylece kadın-erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini anladım. Birbirine tamamen zıt, farklı iki kutbun arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiğini öğretti bana o yıllar. Kadınların farklı olması meselesini, şarkı sözü yazarken de hep sorgularım.
Dinleyiciyi 'muhabbetinizi paylaşmaya çalıştığınız insanlar' olarak görüyorum. Kendimi bir eğlence ya da şov adamı olarak görmüyorum. Kendi döneminde insanlara bir şeyler sunan şair, müzisyen ve sunucularla büyüdüğüm için onların paylaştığı samimi dünyanın yolundan gitmeyi öğrendim. Yani Pink Floyd ya da Fikret Kızılok dinleyen bir adamdım. Michael Jackson da dinlerdim ama onun gibi olmak istemezdim.
Kadınlar bir şey söylerken size direkt söylemiyor, başka bir noktadan ima ediyor. Ne zaman ki kendi fikrini net olarak söylüyor; o konuyla ilgili kesin kararını vermiş oluyor.
Aslında herkesin birbirini sevdiğini ama iletişimdeki kopukluk yüzünden kendimizi doğru ifade edemediğimizi düşünüyorum. Bu yüzden hayatımız yazık edilmiş, ziyan olmuş aşk hikayeleriyle dolu. Birbirimizi daha iyi anlasak, çok daha farklı yaşamlarımız olabilir.
Çok sevdiğim bir ablam vardı ve bana "Bu dünyada kimseyi değiştirmeye çalışma, yapamazsın" derdi. Bunu aklımdan çıkarmıyorum.