Adım adım Türk'leşen Londra'dan bildiriyorum... Heathrow Havalimanı'na adım atar atmaz, pasaport kontrolü yapan kişi bize Türk kebabının lezzetinden ve sevdiği diğer Türk yemeklerinden bahsedip "Haftanın üç günü kebapçıdayım" diyor.
Londra'daki ilk günümüz halis muhlis Türk lezzetlerini deneyimleyerek geçiyor. Covent Garden'da yürürken karşımıza Mandıra isimli bir mekan çıkıyor. Simit arası lezzetler bulunan Mandıra'da, simit arası krem peynir ve somonun fiyatı 5 pound, yani 25 lira. Yediğimiz en pahalı ayaküstü simit olabilir bu! Sahipleri tabii ki Türk olan Mandıra, şubeleşerek Londra'ya yayılmayı hedefliyor.
Simit keyfinden sonra Selfridges'e gidiyoruz. Bu meşhur alışveriş merkezini turlarken, yeme-içme reyonlarında gözüme paketlenmiş pişmaniyeler takılıyor. Selfridges'i turlarken bir arkadaşımızdan telefon geliyor: "Hadi gelin, Alan Yau'nun yeni pidecisinde bir şeyler yiyelim..."
Mekanın adı Yamabahçe... Hatırlarsanız geçtiğimiz yıllarda Alan, Babaji isimli bir pideci daha açmıştı. Burada her şey taş fırından çıkma... Basılı bir mönüsü yok; Instagram'dan bakıp ne yiyeceğinize karar veriyorsunuz. Instagram'da pideleri incelemek isteyenler YamabahceTurk hesabına bakabilir.
Restoranın ortasındaki dev fırından çıkan en lezzetli yiyecek ise lahmacun... Mercimek çorbası, tavuk suyuna şehriye çorbası, sütlaç... Hepsi birbirinden leziz... Londra'da yaşayan arkadaşlarım, "Şu sıralar Türk mutfağı en parlak dönemini yaşıyor" diyor. Bir de Hovarda var... Büyükuğur Kardeşler'in Londra'daki Türk-Akdeniz restoranı. Soho'da birkaç gün önce açılan Hovarda, şimdiden lezzet avcılarının keşif listesine girmiş.
