PlayStation'da bile Barcelona'yı alıyordum. Atletico'da çok iyi performans sergilersem Barcelona'ya, biraz daha altında kalırsam Arsenal'e giderim diyordum.
Barcelona'da herkes bana saygı gösteriyor. Onların sahasında şampiyonluk kazandım. Real Madrid'in evinde Kral Kupası'nı kazandık.
Arda'dan Nou Camp'ı ayağa kaldıran hareketler
Arda, Barcelona formasıyla ilk maçına çıkarken bu gurur tablosuna şahitlik etmek için Barselona'nın yolunu tuttuk. İdolü Iniesta'ya yakın bir evde, Camp Nou'ya 10 dakika mesafede oturuyor Arda. İspanya'daki ilk günlerinden çocukluğuna da döndük, gelecekle ilgili hayallerini de konuştuk. Sözünü hiç esirgemedi. Söz artık
SABAH Spor'u evinde ağırlayan A Milli Takım'ın kaptanı ve Barcelonalı Arda'da: "
Beni tanıyan herkes bilir, futbol mantalitem her zaman Barcelona'ydı. Messi mi, Ronaldo mu dediklerinde fikrim hep belliydi. Hep Iniesta'ya hayrandım. Iniesta, Xavi, Busquets… Atletico Madrid'de oynarken bile onların futbolunu övdüğüm, onlara yönelik sözler söylediğim bir sürü röportajım var. PlayStation'da oynarken bile Barcelona'yı alıyordum. Çocukluğum değil de PAF takımdan A takıma geçerken, profesyonel olurken Frank Rijkaard dönemi vardı: Ronaldinho, Eto'o, Giuly… Sonradan Henry geldi, David Villa geldi. Messi kanattan santrfora geçti... Atletico Madrid'de iyi gittikten sonra Barcelona'yı hayal etmiştim. Tabii hayatta hiçbir şey Galatasaray hayaliyle kıyaslanmaz. O bizim çocukluk aşkımızdı, sevdamızdı. O ayrı. Atletico'da çok iyi performans sergilersem Barcelona'ya, biraz daha altında kalırsam Arsenal'e giderim diye düşünüyordum.
Atletico'daki misyonum Şampiyonlar Ligi'ni 1 dakikayla kaçırdığımızda tamamlanmıştı. Bir sene daha kulübün sahibi Miguel Angel Gil'le konuşup devam ettik ama harika bir dört sezon geçirdim. Atletico muhteşem bir kulüp. Yaşadıklarım inanılmaz, her düşündüğümde tüylerim diken diken oluyor ama şöyle bir şey var, benim de Atletico'ya kattıklarım ortada.
Diego Simeone'nin oyuncuları olarak Atletico Madrid formasını tekrar yukarı taşıdık, önem sahibi yaptık. Orada 10 numarayı bana iyi top oynamam getirdi. İlk gittiğim sene herkes şüpheyle bakıyordu, 12-13 milyon Euro büyük paraydı. Fabregas ve Falcao'dan sonra en maliyetli transferdim o sezon.
Bir önceki sezon Galatasaray'da çok az maç oynamıştım, sakatlıklarla boğuşmuştum. O yüzden zordu, insanların fikirleri, bakışları… Sonradan kendimi kanıtladım, ilk sene muhteşemdi, Avrupa Ligi'ni aldık, sonra ben de özellikle sezonun ikinci yarısında iyi oynadım. Hemen her şeyi kazanmıştım.
O yüzden Barcelona'da herkes bana saygı gösteriyor. Onlar ne kazandıysa aynılarını kazanmıştım ben de. Onların sahasında şampiyonluk kazandım. Real Madrid'in sahasında Copa Del Rey'i aldık. Allaha şükür, kazandığımız her kupanın arkasında destansı bir hikaye var. Bernabeu'da 50 bin Real Madrid taraftarı önünde Copa Del Rey'i almak ne demek, yıllar sonra…
İspanya'da gördüğüm saygıyı hak ettim. Sahada ne kadar işimi yaparsam burada bu kadar saygı görüyorum. Ben Messi'nin takım arkadaşı böyle oldum. Çalışarak, tırnaklarımla kazıya kazıya... Her gün başka bir mücadele verdim. İlki inancım ve futbol sonra aile sonra sevdiklerim.
Simeone ilk geldiğinde beni kulübeye oturttu, pozisyon almayı bilmiyorum diye. Hep sıfırdan başladım... Galatasaray'da Rijkaard geldi, ilk maç kulübedeydim. Skibbe geldi, kulübedeydim. Feldkamp geldi, kulübedeydim. Hep çalışmak zorundaydım. Euro 2008'de kulübedeydim ilk Portekiz maçında. Arda hep inandı, çalıştı, kazandı. Messi'ye her zaman çok saygı duydum. Benim için tarihin en iyi oyuncusu. Iniesta'ya, Xavi'ye, Pique'ye. Onlara karşı oynarken en iyisini oynadım ama. İnanç, savaş sonuna kadar.
Eğer ben burada Barcelona'da başarırsam futbol tarihinde Türk çocukları için bir sürü hayal olacak. Bugüne kadar yapabildiklerim çocuklar için hayal değil mi? Ben sadece futbolculara örnek değilim ki... Benim hikayem herkese örnek olabilir.