Şampiyonlar Ligi'nde PSV Eindhoven'a karşı alınan iki yenilginin ardından kadrosunda bir revizyona giden Galatasaray'da yeni sezon hazırlıkları St. Johnstone ile oynanacak maç dahilinde devam ediyor. 5 Ağustos Cuma günü Avrupa yoluna UEFA Avrupa Ligi'nde devam edecek olan sarı-kırmızılılarda, Fatih Terim basın mensuplarıyla buluştu.
Deneyimli teknik adam, Florya Metin Oktay Tesisleri'ndeki sohbet toplantısında bir araya geldiği basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
İşte Fatih Terim'in çok konuşulacak açıklamaları...
PSV maçından sonra, "üç yıl" söylemi olmasına rağmen takımın başında dört yıldır yer alması ile ilgili gelen bir soru üzerine…
Dört yıldır takımın başındayım. Dört kupa kazandık bu dönemde, bazen unutuyoruz. Bunu da hatırlatmak lazım. İki Türkiye Ligi şampiyonluğu, bir Süper Kupa, bir de Türkiye Kupası. Geçen sene nasıl kaybettiğimizi de hatırlamak lazım. Gelir gelmez, ne kadar satarsak o kadar alırız girdabının içerisine girdik. Kolay bir şey mi? Cezayı biz çekiyoruz. Kulübüm çekiyor. Ne durumlara düştüğümüzü siz de iyi bilirsiniz, iç telefon trafiğinden dolayı. Ekonomik durumlarda bayağı sıkıştığımızı, buna rağmen hepimizin cansiperane, elimizden gelenin fazlasını yaptığını… 8'de 8 yapan bir takım var. Yazılarınız ve söylemlerinize göre Türkiye'nin en iyi futbol oynayan takımıydık. Pandemi ile birlikte birden o ivmeyi kaybettik. Önce ben, sonra oyuncular derken o seneyi pandemiye verdiğimizi düşünüyorum. Geçen sene yemediğimiz ceza kalmadı. Standartları da geçti. Bir sürü şey oldu.
Üç seneyi şunun için söyledim. Yönetimin süresi üç sene. Benim mukavelem üç sene. Galatasaray'da mukaveleye sene koymayız ama…. Sonuç olarak ben kimseye, "bana üç sene sabredin" demem. Ben en genç teknik adam olarak o yıllarda milli takıma geldiğimde ilk verdiğim beyanatımda, "1923'ten beri sabretmiş bir ülkeye sabrı nasıl söyleyeyim" dedim. Tek söyleyemeyeceğim şey sabırdır. Söylemlerimin üç sene olmasının sebebi, bu üç sene içerisinde bir şeyler yapacağız demektir. Yeni bir şey kuracağız. Yıllık ve kısa vadeli düşünmeyin. Kısa vadede elbette bir şey bırakacak değiliz. Kastım buydu. Herkese başarılı olmasa da zaman verirler; ama herkesi şampiyonluklara alıştırdığımız için… Zaman zaman kupaları, şampiyonlukları ve başarıları ben hatırlatmak zorunda kalıyorum. Hiç kolay yıllar geçirmedik. En iyi Galatasaraylılar biliyor. Her cephede. Benim üç senem hiç kimsenin alınacağı, darılacağı bir durum değildi. Keşke böyle açıklasaydık ama ben anlaşılır diye düşünmüştüm.
"Rezan Bey'i Fatih Hoca Yönetim Kurulu'na gönderdi" derler, doğru mudur?
Beni tanıyanlar bunun böyle olmadığını bilir. Sayın Epözdemir, bana böyle bir yola çıkacağını ilettiğinde ben buna sıcak bakmadığımı, kendisine bunun polemiğe yol açacağını söyleyip yıllarımızı ayırmamız gerektiğini anlattım. Bunun deneceğini biliyordum. Kararını verdikten sonra yollarımızı hukuki olarak hemen ayırmamız gerektiğini kendisine bildirdim. Bunlar benim değerlerim. Hayatım boyunca bu değerlere dokunmadım, dokundurmadım. Dolayısıyla beni tanıyanların başka bir şey düşünmemesi gerekir. Tarafsız kalmayı çok daha uygun buldum.
TFF'deki kurulların seçimi konusundaki statü değişikliği konusunda…
Sistem değişimi yüzde yüz olacak. Kulüplerin işin içerisinde olması çok önemli. 13 temsilci seçilecek, 46 kişiyle onlar temsilci seçecek. Tarafsızlığı, bitaraf olmayı getirecek. Bence doğru bir karar. Beraber kitap yazanlar, aynı büroda çalışanlar verdiler bizim kararlarımızı yıllarca. Ama bence şimdi çok doğru yapılan. Kulüpler Birliği'nin daha güçlü olduğunu, daha yakın olduklarını görüyorum. Ciddi kararlar alıyorlar. Bence kurallarda beraberce, masanın etrafında bunu TFF temsilcileriyle fikir tartışması yapmanın, herkesin fikirlerini dinlemenin bir zararı yok … Alınacak karar hepimizi ilgilendiriyor. Bunun ana unsuru kulüpler olduğuna göre beraberce bunu uygulamak en doğrusu."
Rachid Ghezzal'ı teknik heyet istemedi iddiası…
İstenmedi diye söylentiler çıktı. Kim istemez? Kulüp tarafından bunun ekonomik bir baremi var. Yoksa görüştüler, konuştular ben istemedim diye bir şey yok. Yapmayın. Hepimiz takip ediyoruz ve ettiriyoruz. Sadece gazete ve TV'lerde değil, sosyal medyayı da herkes takip ediyor. Takip ettiriyoruz. Bir maç kaybettik, sonra bir yazı. 'Şunları getirdik, hoca beğenmedi'. Yalan, hepinizin biliyorsunuz. Külliyen yalan. Alioski'den başladı iş. Okuyorum Alioski'yi getirdik, beğenmedi diyorlar. Beğenmedim değil. Senelik 2,5 milyon Euro + bonus istiyor. Rakamlardan vazgeçtim. Alioski nereye gitti? Al Ahli'ye gitti. Nasıl anons ettiler takip ettiniz mi? "Yeni aldığımız orta saha oyuncusu" diye. Biz buralarda kalırsak iş yapamayız. Bunun nereden çıktığını benim bilemeyeceğimi mi sanıyorsunuz? Benim için iki dakika sürer. Bulurum, bilirim amaç nedir. Benim ahlaki ve insani değerlerim önemlidir. Alioski tam bir sol bek değil. Çocuğu da kötülemeyelim. İyi oyuncu, bir itirazımız yok. Neden istemeyeyim uygun olmasa? Mario Rui benim listemde hiçbir zaman olmadı. Alex Moreno'yu istedik, Betis vermedi. Hâlâ vermedi. 6 aydır, daha evvelden temasa geçmiştik.
Gedson, Halil Dervişoğlu…
Gedson transferi centilmenlik olarak onlar oynatmak istediklerini, vermek istemediklerini söylediler. Transfer dinamik bir iştir. Yarın başka bir kapı açılabilir. Nasıl bize geçen sene verdilerse bu sene de faydalanmak istediklerini söylediler. Halil'le ilgileniyoruz, uğraşıyoruz ve istiyoruz. Başkanımız bizzat kendisi kulüplerin başkanlarına veya CEO'larına telefon açıyor. Görüşmeler sürüyor. Hazırlık kampından döndükten sonra bir karar verecekler. Onun için biraz zaman gerekiyor.
Avrupa'nın birçok yerinde 1 Eylül'de transfer sezonu kapanacak. Bizim 8 Eylül'de kapanacağı için 7 günümüz var. Bu 7 günde umarım bir veya iki fırsat transferi yapmak imkanımız olur. Olacağına da eminim. Öyle hissediyorum. Biz nasıl hep beraber kampa gidiyoruz. Dünyada da aynı. Herkes hazırlık kampına gidiyor, hazırlık maçına gidiyor. Bazısı performans olarak altta kalıyor, bazıları geçmiş sezondaki performansıyla örtüşünce yeni kararlar alıyor. Bu 28-30 yaş bandından ve 30 üstü olabiliyor. Bunun çeşitli nedenleri olabiliyor. Öteki, "ben bu genci vereyim, tecrübelensin" diyor. Biz nasıl hazırlık kampından döndüğümüzde listeyi asıyorsak, onlar da bu listeyi asıyor. Oyuncu ve menajeri de zeki insan. Sizin yaptığınız transferlere göre kendisinin oynayamayacağını düşünüyor. "Ben oynamak ve dolayısıyla gitmek istiyorum" diyor. "Bazısı kendi ülkemde kalmak istiyorum, 1-2 hafta içerisinde bana buradan teklif gelirse değerlendireceğim, gelmezse geliyorum" diyor. Spesifik olarak söylemiyorum. Saygı duyuyorsunuz. Kendi kararı. "Almıyorum seni" demiyoruz. Ama ekonomik olarak daha güçlü olunca, o günlere geleceğiz inşallah.
Onyekuru…
Küçük bir detayı atlamışız. Ben Henry'yi severim. Kimse istemezken biz aldık. Satın alma opsiyonunun tamamı 9 milyon oluyordu. Yüzde 50'si 4,350 idi. Öbür tarafa 5'e gitti. Biz de onu çok istedik ama bazen olmuyor. Transferin doğal akışı içerisinde kabul etmemiz gerekir. Olmadı. Yüzde 50'si 4,35 milyon Euro idi. Eski yönetim de çok almak istedi. Değişim dönemine denk geldi. Henry'yi hepimiz çok severiz, isteriz. Ama transferin kendi dinamiği içinde bazen olmuyor.
Falcao, Feghouli gidecek mi?
Bizim oyuncularımız. Onların yaptığı hizmetlere çok saygı duyuyoruz. Yönetimimizin onlarla konuşması oldu. Bakalım, 8'ine kadar neler göreceğiz. O konunun çok üstünde durmak istemiyorum. Galatasaray'a hizmet etmiş her oyuncu bizim için, kıymetli ve değerlidir.
Kaleci ve 10 numara transferi?
Kaleci ve 10 numara gibi bir isteğim olmadı. Bir liste yapıldı. Bu liste en az üçer alternatifli. Bunlarda başarı olmazsa, yeni bir liste yaparız. Tüm bu alternatifler olmasına rağmen, dışarıdan biri transfer edilir. Transferin dinamik süreci bunu gerektirir. Morutan yetenekli biri çocuk. Açıkça beğendiğimi ifade ettim. Maç sonundaki konuşması çok hoşuma gitti. "Mahsus zayıf oynuyorum ki beni bıraksınlar…" Rakamın çok geldiğini bize söylediler. Şartlar öyle bir yere gelir ki başkanımız konuşur… Belki oyuncu verebiliriz. Hayat böyle bir şey. Gitmeler gelmeler doğal olmalı. Zamanında ben gittim arkadaşlar. Sizler de bilmenize rağmen yazdınız. Sonra mahkeme ile doğruyu çıkardık. Her yeni gün, yeni şeyleri bekleyin. Sonunda Galatasaray'ın kazanacağı, kâr edeceği, Galatasaraylıların beğeneceği bir ortam çıkacaktır. Bundan emin olabilirsiniz. Yaptık, yine yapacağız. Çok hoşuma giden bir şey var. Bazı konularda bazı istekler var sosyal medyada ama olağanüstü seviyede değil. Herkesin bir fikri var. Herkesin bildiğinden daha çok araştıran, çalışan ve duruma hâkim bir Scout grubumuz var.
Kiralık transfer tercih edilmemesi üzerine…
Kiralık transfer olmayacağı anlamına gelmez. Bazı oyuncuların artık kiralık olmayacağını ifade etmeye çalıştım. Aidiyet duygusunun yüksek seviyede olması gereken bir spor yapıyoruz. Zaman içerisinde ben nasıl olsa gideceğim düşüncesinin tezahürlerini, bazen kritik dönemlerde görüyoruz. Geçen senelerde 5-6-7 kiralık oyuncumuz vardı. Mecburduk. Çünkü kurallar bizi o yöne götürüyor.
Bir Felipe Melo arıyor musunuz?
Felipe Melo özel bir oyuncu ve karakterdi. Sahanın içindeki eylemleri, futbolunu bir kenara bırakacak olursak; ailesi, dini inancı ve futboldan başka hiçbir tercihi olmayan bir adamdı. Burada çok mutlu oldu. Bazen konuşuyoruz, "Hazırım" diyor [Gülerek]. Hep hazır. 38 yaşında. Bazen bazılarının yaşı yok. Melo da onlardan biri esasında. Hiçbir şey belli olmaz. "Hoca hazırım" diyor. O dönemki tartışmaları da doğru yönettiğimiz düşünüyorum. Kadro dışı bırakıp sonra tekrar alarak, tuzaklara gelmeyerek. Müthiş hizmet etti. Çok iyi bir futbolcu ve iyi bir Galatasaraylı. Bizde oynayan oyuncuların bizi dışarıda elçi gibi temsil etmesi önemli… Başkanla da konuştuk, "acaba oyuncularımıza bu tür onursal kart gibi bir şey atfedebilir miyiz" diye. Dışarıda söyledikleri çok kıymetli. "Alo Melo gel" de diyebiliriz. Bir uçakla burada olur.
Belhanda ile Demirspor'a gidince konuşuldu mu…
Belhanda şampiyonluklarda bize hizmet etmiş, sevdiğim bir insan ve iyi futbolcu. Demirspor'a gittikten sonra konuştuk. Başarılar diledim. Ayrılıkla ve birleşmeler doğal olmalı. O da profesyonel davranmıştı. Adana Demirspor'da başarılı olacağını düşünüyorum. Benim memlekete gidiyorsun diye şakalaştık.
Yardımcıları ile iletişimi konusundaki iddialar…
Benim anlamadığım bir şey var. Benimle futbol konuşmayan bir Allah'ın kulu var mı? Burada hepinizle tartışıyorum. Herkesten fikir alıyorum. Yardımcılarımla konuşmayacak mıyım? Her kötü sonucu zaten bana yazıyorsunuz, yardımcılarımdan ne istiyorsunuz? Futbolun içinden gelmiş, şahsiyetli insanlar. Galatasaray'a hizmet etmiş, kendini bu yola adamış oyuncuları seçiyorum. Bu insanlar fikir bazında benimle her konuyu aslan gibi tartışırlar. Kötü sonuçta muhatabınız benim zaten… Onlar değil ki.
Kulüpte benimle konuşmayanı ben sevmem. Ben bu hakkı herkese veririm. Bunların hepsini biz, kozmik odamız dahil her yerde yaparız. Levent Hoca'ya, Hasan Hoca'ya söylediniz. Bu çocuklar yeri geldi bize maç kazandırdılar. Söyledikleri oyuncu değişiklikleriyle. Yeri geldi, ilk 11'e bu oyuncu daha faydalı olur diye büyük katkı sağladılar… Antrenmanda taktik anlayışı bildikleri için daha iyi anlattılar. Çok önemli işler yaptılar; ama bizde meşhurdur. Bunlar konuşulacak son konular. Şimdi buraya, sabah Selçuk Hoca ve Necati Hoca ile bir oyuncu seyredip geldim. Kendilerini ifade ettiler. Etmezlerse orada olmayacaklarını bilirler. Konuşmayan teknik heyet olur mu? Ümit Davala, "ben iki üniversite bitirmiş gibiyim, kendi ayaklarımın üzerinde durayım" dedi. Ben de destek olacağımı söyledim. Ümit ve Hasan bize söyledikleriyle çok maç kazandırdı. Albert buraya iki aylık staja geldi. Onun iki ayını ben uzattım. "Ben geldim, Fatih Terim Üniversitesi'nde okumak istiyorum" dedi. Onların yerine her an, başka birisi ya da ikisi gelebilir. Bu çocuklara ben okey verdim. İzin istediler. Levent gibi düzgün karakterli ve çalışkan birisi… Her zaman bizim etrafımızdalar. Hasan Hoca, Ümit Hoca, Albert Hoca, Bülent Hoca, Müfit Hoca, Eser Hoca. Şahsiyetli, bilgili, bize her şeyi konuşan, bize söyleyen insanlar.