"Dünyayı
kaldırdılar", "Yeni herküller çıkardık", "Altın kız", "Podyumun kralı", "Podyumun prens ve prensesi"... Bu tür başlıklarla Dünya Halter Şampiyonası haberleri gazetelerde yer almıştı. Naim'e "Cep Herkülü", Halil'e "Küçük Dev Adam" isimleri takılmıştı... Halter, güreş ile birlikte Türk sporunun lokomotifi olmuş, en çok madalya alan branşların başında yer almıştı.
Polonya'da 20-27 Ekim tarihleri arasında yapılan Dünya Halter Şampiyonası'nda ise tam bir hüsrana uğradık... Erkeklerde 3 sporcu ile gittik; üçü de B kategorisinde yarıştı. Madalya şansları hiç yoktu. Kadınlarda ise 5 sporcu ile temsil edildik. Biri A kategorisinde idi; o da sıfır çekti.
Üç halterci B'de, biri de C'de yarıştı... Türk halteri nereden nereye geldi...
A kategorisinde yarışacak sporcu bulamadığımız gibi, şampiyonaya götürecek sporcuyu zor bulduk...
Askerlikten terhis olan sporcuyu apar-topar şampiyonaya götürmek zorunda kaldık... Polonya'da yapılan Dünya Halter Şampiyonası'nı Eurosport'ta izledim...Ay-yıldızlı sporcularımızı göremedim... Yabancıları izlemek zorunda kaldım...
Kadınlarda A kategorisinde Ayşegül Çoban yarıştı... Sıfır çekince Türk halterinin de sıfır noktaya geldiğini gördüm... Haltercilerimiz başarılı olamazken gözüm sporcuların kaldırdığı bardaki isme takıldı... Bir Türk firmasına aitti... Üzerinde Werksan Turkei yazılıydı...
Ne diyelim? Yabancı sporcular Türk firmasının barlarını kaldırıp, kürsüye çıkarken biz kendi firmamızın ürettiği barın altında kaldık...
DOPİNG BAHANE OLMAMALI
Halterin nereden nereye geldiğini iyi analiz etmemiz gerekir. Başarısızlığa doping bahane olmamalı... Dopingi ilk plana aldığımız taktirde geçmişte madalya kazanan sporcularımıza haksızlık etmiş oluruz. İşin kolayına kaçıp "Doping bitti, halter bitti" sözleriyle zaman geçirme yerine, dopingsiz nasıl madalya kazanılacağının plan ve projelerini hayata geçirmeliyiz...
Her branşta olduğu gibi halterde de dopingde sıfır toleransdan yanayım ama böyle giderse daha çok "Werksan Turkei" barının altında kalır, sıfır çekmeye devam ederiz.