Muhammed Leblebi'nin ailesiyle birlikte Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde yaşadığı 7 katlı bina 6 Şubat tarihli ilk depremde yıkılmadı. Depremin sarsıntısıyla kendilerini sokağa atan Leblebi ailesi birkaç saat sonra kar yağışı ve soğuğa dayanmayınca "Bina sağlam nasıl olsa" diyerek evlerine döndü. Eve girmelerinin üzerinden fazla bir zaman geçmeden ikinci depreme yakalanan ailenin yaşadığı bina büyük bir gürültüyle çöktü. Çöken binanın enkazında kalan aileden sadece Muhammed sağ kalabildi. 3. gün arama kurtarma ekipleri tarafından sıkıştığı yerden çıkarılan genç depremzedenin iki bacağı da ezilme nedeniyle kesildi. Anne-baba ve 2 kardeşini kaybeden Muhammed, hastaneden taburcu olunca ailesinden hayatta kalan tek kişi olan ağabeyi Abdulkadir ile birlikte Gaziantep'e yerleşti. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Ortez Protez Yapım ve Uygulama Merkezi'ne başvuran Muhammed, burada gördüğü tedavinin ardından kendisi için yapılan protezleriyle kendisi gibi depremzede ve engelli olan hocasıyla birlikte yürüme egzersizlerine başladı. Düzenli olarak merkeze gelerek protezlerine alışmaya çalışan Muhammed, tedavinin ardından normal hayatına dönecek. Depremden önce kuaför salonunda çalışan Muhammed, yürüme sorunu ortadan kalktığında Gaziantep'te bir işyeri açarak mesleğini sürdürmek istiyor.
Deprem sırasında yaşadıklarını SABAH'a anlatan Muhammed Leblebi, "İlk depremde büyük bir sarsıntı oldu ama evimiz sağlamdı. Bir süre dışarıda kaldık ama hava çok soğuk olduğu için ailece binaya girdik. Annem, babam ve ağabeyim salonda oturuyorlardı, ben de kardeşimle birlikte başka bir odada uyuyordum. Bir anda ilk depremdeki gibi bina sallanmaya başladı. Anne ve babama seslendim ama ses yoktu, kardeşimi kucağıma alarak dışarı çıkarmaya çalıştım. Tam kapıya geldiğimiz sırada bina yıkılmaya başladı. Üzerimize kolon gelmişti. Kardeşim çok korkmuştu 'ben gidiyorum' diyordu. 'Nereye gideceksin, beni bırakma' dedi. 'Seni çok seviyorum' dediğini hatırlıyorum. Kendimden geçmişim, Ne zamandı bilmiyorum ama kendime geldiğimde kardeşimin yaşamadığını anladım. 3. gün beni çıkardılar. Sonra beni Gaziantep'e getirdiler. Burada ağabeyimle birlikte yaşıyoruz. Artık ayağa kalktım. Burada görülen tedaviyle yeniden hayata tutunacağım" dedi.
"O'NDA AİLEMİN KOKUSU VAR"
Muhammed'in ağabeyi Abdulkadir Leblebi (30) ise, depreme yaşadığı Kahramanmaraş merkezde yakalandığın belirterek, "Ailem Elbistan'da yaşıyordu ben de depremden 2 hafta önce evlenip Kahramanmaraş merkeze yerleşmiştim. Yaşadığımız bina yanındaki binaya yaslanınca yıkılmadı. Biz de itfaiye tarafından kurtarıldık. İlk gün iletişim olmadığı için aileme ulaşamadım. Yolda olduklarını sanıyordum ama akşam evin yıkıldığını öğrendim. Enkazdan sadece Muhammed kurtarıldı. Babam, annem ve 2 kardeşimi kaybettik. Muhammed ailemden kalan tek kişi. O'nda ailemin kokusu var. Artık onun iyi yaşaması için mücadele edeceğim. Burayı duyup getirdik. Sonra tedavisi için Gaziantep'e yerleştik, Burada gördüğü tedavi sayesinde ayağa kalktı. Yardımcı olanlardan Allah razı olsun. Kardeşim artık yürüyor. İnşallah eski hayatımıza döneceğiz" diye konuştu.
KISA SÜREDE YÜRÜMEYE BAŞLADI
Depreme yaşadığı Kahramanmaraş'ta yakalanıp sağ kolunu ve sağ bacağını kaybettikten sonra Gaziantep'e yerleşerek iş hayatına yeniden başlayan fizyoterapist Zeynep Büyükardıç ise kendisinin de aynı koşullarda olduğu için tedavide daha çabuk ilerleme sağladıklarını söyledi. Büyükardıç, "Muhammed şu an geçici soketlerle protez alıştırması aşamasında. Bu süreçte yürüme, dengede durma ve farklı yüzeylerde yürüme eğitimleri yapıyoruz. İyi gidiyor. Artık koltuk değneklerini bıraktı, protezleriyle destek yürümeye başladı. Gün gün ilerliyor, yaşı genç olduğu için gelişimi daha hızlı oluyor. Her hastanın 2-3 hafta protez eğitimi alması gerekiyor. Muhammed bu süreçte daha çabuk mesafe kat ediyor" dedi.
"UMUT IŞIĞI OLDUM"
Depremin ardından hırs yaparak kısa sürede ayağa kalktığını ve Gaziantep'e gelerek bu merkezde engelli depremzedelerin tedavisinde yer aldığını belirten Büyükardıç, "Onlara bağımsız yaşamanın önemini anlatıyorum. Bizim gibi insanların hayata küsüp eve kapanmamaları gerektiğini anlatıyorum. Protezle birlikte ne kadar dışarıda hayatın içinde olurlarsa bunun daha iyi olacağını telkin ediyorum. Ben bunu başardım, hastalarım da başarsın istiyorum. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Eskiden de aldığım eğitim gereği hastanın ağrısı olup olmadığını veya yorulduğunu anlıyordum ama şu an ekstra bir cihazla yürüdüğüm için onları herhangi bir fizyoterapiste göre çok daha iyi anlıyorum. O yüzden de işimiz daha kolay oluyor. Beni gördüklerinde kendileri için bir umut ışığı oluyorum" diye konuştu.