Yıllardır NTV'de sunduğu haberlerle tanınan Banu Güven hem özel hayatını hem de televizyon haberciliğini Madame Figaro dergisine anlattı. İşte küçüklüğünden beri müziğe ve dansa çok düşkün olduğunu söyleyen Güven'in anlattıkları:
TV'Yİ DÜŞÜNMEZDİM!
Ben İstanbul Erkek Lisesi'nde okudum. O dönem okulda 'Bizim Sesimiz' diye bir gazete vardı. İlk orada çalıştım. Bir de Çağdaş Yayıncılık'ın çıkarttığı 'Bizim Almanca' isimli bir dergi vardı. Okuldan mezun olur olmaz bu dergiye gidip başvurdum ve orada çalışmaya başladım. Sonrasında İstanbul Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Bölümü'ne girdim. Bir ara kendimi bu işlere iyice kaptırdığım için derslerimi ihmal ettim. Ama son sene 25 ders birden verip, okulu bitirdim. Ardından Boğaziçi Üniversitesi'nde mültecilerle ilgili bir tez hazırlamak üzere master programına başladım. Bir dönem kendimi Milliyet Gazetesi'nde tam zamanlı olarak çalışırken buldum ve o gün bu gündür de bu işle ilgilenmeye devam ediyorum.
Aslında televizyona geçmeyi hiç düşünmüyordum. Gazeteyi seviyordum. Dış haberlerde çalışıyordum ama işim sadece masa başında değildi. Habere gitmek, röportajlar yapmak, fotoğraf çekmek çok hoşuma gidiyordu. Ortadoğu, Filistin gibi kolay olmayan yerlerde, dikkat çekici röportajlar çıkarmak bana hep heyecan verdi. Derken Milliyet'ten ayrılmaya karar verdim. Bir gün "Ben ne yapabilirim bu hayatta? Acaba iyice fotoğrafa mı yoğunlaşsam?" diye düşünürken telefon çaldı ve karşıma NTV'den iş teklifi geldi.
Aslında benim haber bülteni hazırlayıp, sunmak gibi bir kariyer planım yoktu! Bir klişeyi kullanarak "Yüreğinin götürdüğü yere git" diyeceğim ama aslında yürek dediğin şey de kafada.... Ben aklımın götürdüğü yere gidiyorum ve bundan da memnunum.
SIKILMAM!
Abdullah Öcalan'ın yargılandığı gün, ilk canlı yayınımdı. Ben İstanbul'da kaldım, eski ortağım Mirgün (Cabas) o tarafa gitti. Akış hazırlıyorum, Mudanya'dan gelen haberleri kontrol ediyorum, zaman hesabı yapıyorum. Delice bir gündü. Gündem ağır, konu çok önemli, benim titizliğimde biri için iyi bir stres kaynağı... Hiçbir problem olmadan geceyi tamamladık. O ilk seferde insan kendini çıplak hissediyor. Bittiğinde tüm vücudum ağrıyordu.
Ben günlük hayatımda öyle sıkılıveren bir insan değilim. Bir haberci olarak duyarlılığınız olduğu sürece zaten sıkılmanız da mümkün olmuyor. Uzun süre aynı insanlarla çalışmak ise gittikçe daha büyük bir keyf alıyorum. Çünkü artık konuşmadan bile anlaşabiliyoruz. Aramızda güzel bir dil gelişti. Bu da çok değerli.
HAYATIMDA SADECE RAKAM DEĞİŞTİ!
40 yaş, benim hayatımda rakam dışında bir şey değiştirmedi. Geçenlerde kardiyo yaparken makineye kilo ve yaş girmem gerekti. İşte orada 40 rakamını tuşlarken bana tuhaf geldi. İnsan belli bir yaşa geldiğinde hayatını belli bir konfora oturtmak istiyor. Ben kendimi bildim bileli çalışıyorum. Elbette bunu söylerken kestettiğim; çalışmaktan vazgeçmek değil ama artık kendimi güvende hissetmek istiyorum. Şimdi aile gibi arkadaşlarım var. Yeni ve güzel arkadaşlar ediniyorum.