Bir buçuk yıl önce dağılan Üçnoktabir grubunun solisti olarak tanıdığımız Melis Danişmend, ilk solo albümü 'Daha Az Renk'i çıkardı. Albümünü 'sade ve net' olarak tanımlayan Danişmend, Milliyet Sanat dergisinden Nazan Özcan'a konuştu.
Üçnoktabir grubuna ne oldu?
Dağılalı 1,5 yıl oldu. Yaklaşık yedi yıl beraberdik ve tükenme noktasına gelmiştik. Fikir ayrılığı deyince klişe gibi geliyor ama hakikaten pek çok konuda fikir ayrılıkları yaşamaya başlamıştık.
İYİLEŞME SÜRECİ GEÇİRDİM
Solo albümünüze nasıl başladınız?
Bir dönem hiç şarkı söylemek istemedim, söyleyemedim de... O ayrılık insanı üzüyor ve yoruyor. Biraz durmak istiyorsunuz. Normalde ben söz yazmadan duramam ama o dönem hiçbir şey yazmadım. İyileşme sürecimdi galiba. Belirli bir süre sonra da yazmaya, arada bir söylemeye de başlıyorsunuz ve içinizde bir şeyler yapacak motivasyonuz oluyor. Fark ediyorsunuz ki hazırsın!
Albümün ismi niye 'Daha Az Renk'?
Aslında bu bir grup ismiydi... Üçnoktabir'den önce "Bir proje yapalım" demiştik. Aklımıza bu isim gelmişti ve hoşumuza gitmişti. Bu albüm de sakin, biraz hüzünlü, biraz öfkeli... İçinde biraz da hayal kırıklığı var. 'Daha Az Renk' bunların hepsini çok iyi anlatıyor bence ve bana sadeliği çağrıştırıyor.
Grupla çalışırken dört kişiydiniz... Şimdi yalnızsınız. Panik yaşıyor musunuz?
Şimdi karar mekanizmasında bir tek ben varım. Bu işleri kimi zaman hızlandırıyor, her şey istediğin gibi oluyor ama bir yandan da cevap alabileceğin insanlar olmuyor etrafında... Öte yandan da yeni bir macera bekliyor seni... Bu hem sizi korkutuyor hem tazeliyor. Ama yaptığım işten eminim. Bu işi çok severek yaptığım için bocalamadım. Ne yapmak istediğimi çok iyi biliyordum.
Ne yapmak istiyordunuz?
Sakin bir müzik. Aslında sözler o kadar sakin değil ama bunu anlatırken sakin sakin yapıyorum. Az enstrüman ve daha sade bir müzik istiyordum. Daha içsel hesaplaşmalar üzerine kurulu, daha kişisel ve net bir albüm yapmak istiyordum.
ARTIK DURMAK İSTİYORUM
Rock müzikte genelde sözler müziğin içinde boğulur. Bu albümde sözler ve müzik çok dengeli; ikisi de aynı derecede duyuluyor.
Az enstrüman olunca, doğal olarak sözü daha net duyuyorsun. Aslında sözler anlaşılsın diye dert etmedim ama çalışmak üzere bir araya geldiğimiz zaman "Şu şarkıda piyano, bu şarkıda gitar kullanılacak" gibi seçimleri ben yapmıştım. Şarkıların ruhu olduğunu düşünüyordum ve o ruha uygun enstrüman hangisiyle onu kafamda duyuyordum zaten.
'Büyük Kaçış' şarkısı nasıl çıktı? Şu manasız hayattan kaçıp kurtulmak ve temiz kalmak ister gibisiniz...
Bu şarkılar 2006-2009 arasında yazıldı. O dönem hayatımda sürekli bir kaçma isteği vardı. Bir bunulma ve ruh sıkışması gibi... İlişkilerden, hayattan, işten... Ama şimdi olduğum yerde durmak istiyorum. Zaten kaçsan da kafanı da beraberinde götürüyorsun.
'KETTLE' AŞK ACISI ÇEKEN DOSTUMLA DERTLEŞİRKEN ÇIKTI
Aynı zamanda da gazetecisiniz... Yazdığınızın anlaşılmasını istersiniz, öyle değil mi?
Hiç böyle düşünerek yazmadım. Sadece kafamdakileri çıkartıp kendimi rahatlatmak istiyorum.
'Kettle' diye şarkı olur mu?
O, aşk acısı çeken bir arkadaşımla dertleşirken çıkan bir şarkı. Bu acıyı ona, "Hani bir acı vardır; tam göğsünde yanma hissi. Sanki kettle'da su kaynatıyorsun, sonra onu ağzına boşaltıyorsun ve göğsün yanıyor gibi" diye tarif etmiştim. Sonra bunu, bu şarkıyı yazarken kullandım.
NASIL BİRİYİM BİLMİYORUM
'Bin Doz Öfke' şarkısında 'Beni üzenler ölmesin ama sürünsünler', 'Ucuz'da ise 'Yırtsam ağzını cart diye' diyorsunuz. İnsan bu sözlerle sizi bir araya getiremiyor.
Müzik yaparken ne tip biri olduğumu anlayamıyorum. Çünkü o an kafamdaki, ruhumdaki mahrem alandan çıkıyor sözler. Herkesin kendi kendineyken düşündüğü çok şey var. Bende de var... Birine sinirlendiğimde 'Ölmesin de sürünsün' diye şarkı yapıyorum. Durup dururken içimden Kadırgalı Aysel çıkmıyor!