Bakıyorsunuz, "Dün niye bunları engellemediniz" diye bağırıp çağıranlar, onlarla birlikte hareket ediyorlar. El-ele, kol kola geziyorlar. Kimse kusura bakmasın ama bunun adına tek kelimeyle "ihanet" denir! G.S Mali Genel Kurulu'nda isminin başında "gazeteci" sıfatı bulunan Kadir Çetinçalı adında biri çıkıyor, göğsünü FETÖ'cü Hakan Şükür'e siper ediyor:
-15 yıldır ülkeyi yönetenlerin yanılma hakkı var da, bizim Torinolu Şabanımızın niye bu hakkı yok?
Ne hakkı? Hak mı kaldı ortada? Kanalizasyon patladı, dün gizlenen bütün pislikler ortaya döküldü. Bugün, Türkiye'ye karşı savaş açmış, kökü dışarıda olan, son derece acımasız bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Hakan Şükür denilen adam da o örgütün bir üyesi. "Ben yanlış yaptım, pişmanım" demiyor ki! Ama bu ülkede Kadir Çetinçalı isminde biri çıkıp, bu teröristi "Bizim Hakanımız" diye bağrına basıyor; birileri de O'nu çılgınca alkışlıyor. Skandaldan da öte bir durum bu!
Ya CHP'li vekiller Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, Şafak Pavey ve Selma Doğan gibi isimlere ne demeli? Onlar da İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'ne koşup, Atilla Taş, Gökçe Fırat, Oğuz Usluer, Bülent Ceyhan, Ünal Tanık, Hanım Büşra Erdal ve FuatAvni hesabının kurucusu Said Sefa gibi FETÖ sanıklarına destek veriyorlar. Neden, niçin, hangi amaçla?
FETÖ denilen kanlı örgütün 15 Temmuz'da bu ülkeyi kana bulayıp, işgal girişiminde bulunduğu ortaya çıkmasına rağmen, onlar ne yapmak istiyorlar? Bence bırakalım artık geçmişe takılıp kalmayı. Geçmişte karşımızda maske takmış; asıl hedefi, ilişkileri ve pislikleri ortaya çıkmamış "cemaat" adında bir yapı vardı. Bugün ise, ihaneti tescil edilmiş, FETÖ denilen bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Dün "hata" yapılmış olabilir. Zaten muhatapları da bunu kabul ediyorlar. O yüzden sıktı artık "Ama dün" diye başlayan muhabbetler. Dün ile bugün yaşananlar aynı mı? Bir yanda "iyi niyet"diğer tarafta "terör destekçiliği" var. Bunlar aynı kefeye konulup, aynı terazide tartılabilir mi?
Emin Pazarcı/Akşam