Başkanlık sistemini fetişleştirmeden tartışmaya açan bu rasyonel tutum, Demirtaş'ın ABD ziyaretinden sonra yine buhar oldu. Ziyaretten sonra ilk Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'ya verdiği röportajda Demirtaş, sadece başkanlığa karşı çıkmakla kalmadı; aynı zamanda parti içinde bu tutumuna karşı olanları 'bu tipler' diyerek aşağıladı, onları 'Erdoğan yalakası' olmakla suçladı ve hatta 'milletvekili olmamalarının sebebi budur' diyerek 'sizi ben tasfiye ettim' mesajı verdi. O kısmın tamamı şöyle: Bu sert sözler üzerine açıklama yapan HDP'li Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık, Demirtaş'ı sözlerine açıklık getirmeye çağırdı. Yine HDP'li eski vekil Hasip Kaplan da, 'Partide iki dönem kuralı var. Ben bu kural yüzünden aday olmadım. Kimi kastettiğini Demirtaş'a sormak lazım' diyerek Demirtaş'a aynı çağrıda bulundu. Parti sözcüsü, milletvekilleri ve hatta kendisi dahil birçok HDP'li başkanlık sisteminin tartışılması gerektiğini belirtip, başkanlık sistemine kategorik karşıtlık yapılmasının zarar verdiğini söylemesine rağmen Demirtaş'ın bu sert ve nezaketsiz sözlerini ABD ziyaretinden bağımsız mı okumalıyız? Hiç sanmıyorum. ABD'nin Erdoğan karşıtı siyaseti örtük biçimde tam gaz devam ediyor. Karşılığında YPG ve Kandil'e hangi sözlerin verildiğini tahmin etmek güç değil. Hilal Kaplan/Sabah Geçen yazıda da ifade ettiğim gibi FETÖ karargahı olan RTÜK bir yandan AHaber ve Kanal 24 gibi FETÖ ile mücadele eden kanallara haksız cezalar yağdırmaya devam ederken, bir yandan da FETÖ kanallarını iptal ettiği için Türksat'a da baskı yapmaya devam ediyor. Türksat Türk devletinin kırmızı çizgilerine bağlı olduğu için FETÖ'cü RTÜK intikam amaçlı yapıyor bu baskıları. Öte yandan bunu yapan sadece RTÜK değil Bilgi Teknolojileri Kurumu denen ve yüzde 95'i FETÖ bürokratlarından oluşan kurum da aynı şekilde Türksat'a baskı yapıyor. BTK'nın FETÖ bürokratları sistemli olarak Türksat'ı tehdit ediyor. BTK denen bu kurum FETÖ'nün tüm illegal dinlemelerinin merkeziydi. FETÖ karargahı olan BTK'nın yönetimi dağıtıldı ama alt kadrolarda çalışanların hemen hepsi Fethullahçı. O sebeple en yüksek devlet kademeleri BTK'nın ana binasından çıkan kabloların nereye gittiğinin saptanamadığını ve o sebeple binanın havaya uçurulmasının bile gündemde olduğunu ifade etmişlerdi. Cumhurbaşkanımız da defaatle BTK'nın lağvedilmesi gerektiğini söylüyor. Hem RTÜK hem de BTK lağvedilmekten kurtulamayacak. Bu çok açık. Gerçekten sadece yönetimi değiştirilerek böyle kurumlara hakim olunamıyor. Düşünsenize bir devlet kurumu başka bir devlet kurumuna sırf FETÖ'ye sert tavır aldığı için astronomik para ceza yazıyor. Ankara bürokrasisindeki bu saçmalıklar artık bitecek bu yeni dönemde. Cem Küçük/Star Tarihi Kurşunlu Cami'nin, okulların yakılmasını, tarihin tahrip edilmesini, sokakların hendek siyasetine kurban edilmesini içimiz acıyarak izledik. Bu gerçeğin 'Eski devlet' üzerinden yürütülen yalanlarla açıklanmasına da artık kimse inanmıyor. Özellikle de HDP'ye oy veren büyük çoğunluk. O sessiz çoğunluk, şehirlerin bizzat PKK'nın 'Özyönetim' kurması için yol verdiği, rotasını yitirmiş genç çetelerce insansızlaştırıldığını yaşayarak biliyor. Bunun için de PKK yönetiminin yaptığı 'Kontrolümüz dışındaki gençlerin eylemleridir' gibi gerekçeler 'yalan' diye niteleniyor. Şu çok açık: PKK orta sınıftan destek alamadığından şehirlerin yoksul çeperlerini veya ilçeleri seçiyor. Bu da 'hendek siyaseti'nin iflasını gösteriyor. Ama yerine yeni siyaset koyamaması da 'şüphe' çekiyor. Acaba bu kimin savaşı? Bir vekalet savaşı mı? Bu soruların cevabı, sadece PKK dışında değil, PKK ve HDP içinde de tartışılıyor. PKK dışı Kürt siyasetleri, aydınlar, iş dünyası ve orta sınıf tartışıyor. Ve Kürtler son dönemdeki sivil siyaset başarısının iflasını sorguluyor. Mahmut Övür/Sabah Aşırı dönüş yapmaktan vantilatöre dönen çakma Nişantaşılı da nereden döneceğini bilemediği için eski kaptandan tornistan dersleri alıyor!... (Çakma Nişantaşılı dediğim 'Nuh'un Gemisi'nden kaçıp 'Amiral Gemisi'nde çımacı olan muhterem!...) Son günlerde 'Başkanlık Sisteminin' faziletlerinden bahsetmeye başladı… Neden başkanlık sistemini istediğini tek tek açıklıyor; 'Kuvvetler ayrılığı', 'hukukun üstünlüğü', 'bağımsız yargı', 'demokrasi' gibi ilkelerden söz ediyor… Hızını alamıyor; 'Başkanlık sistemi, adı üstünde bir sistemdir. Bugünkü gibi bir sistemsizliğin içinde debelenmektense adı 'başkanlık' olan bir sisteme geçmek, çok daha hayırlı olacaktır…' diyor… 10 Nisan 2015'te bu ülkede 'Başkanlık' sistemini savunmanın mümkün olmadığını, 'Başkanlık' sisteminin ne menem musibetlere yol açacağını tek tek anlatan çakma Nişantaşılı'dan eser kalmamış… Sanırsın 'Burhan Kuzu' konuşuyor!... Karşı tarafta ise tornistan ustası emekli kaptan var… Karşılıklı paslaşıyorlar… Çakma Nişantaşılı'ya karşı orijinal burjuva kaptan!... Emekli kaptan; 'İtiraz ediyorum, ben başkanlık sistemine karşıyım' diyor… İtiraz ediyor ama, o da tam tersine eskiden başkanlık sistemini savunuyormuş… 2003'den sonra vazgeçmiş… Muhteşem dönüşler devam ediyor!... Emekli kaptan bu paslaşmalar üzerinden bir de mesaj veriyor; 'Bizim gazetede başkanlık sistemini savunanlar olduğu gibi karşı çıkanlar da var.., Bakın, ne kadar demokratız ya?!...' Olacak tabii, gayet doğal… O kadar tornistan yaparsan, yanlışlıkla her ses çıkar!... Hikmet Genç/Yeni Şafak Boğazlardan geçip Akdeniz'e açılan Rus teknelerindeki bazı adamlar, omuzlarına roketatar silahları koyup poz veriyorlar ya... Acaba bunların arasında votkayı fazla kaçırmış kaptanlar da var mıdır? Hani sarhoş bir adam bardan çıkmış ve kapıdaki üniformalıya 'Bana bir taksi çağır' demiş. Üniformalı adam sinirlenmiş ve 'Ben amiralim' diye bağırmış sarhoşa. Bunun üzerine sarhoş sırtmış, 'O zaman bana bir gemi çağır' demiş ya... Demek istediğim şu... Bu Rus gemilerindeki omuzu roketatarlı adamlara takılıp, bunları önemsemek fazla anlamlı değil. Çünkü bu roket tarzı silahların kullanımı artık sorunları çözmekten ziyade, sorun üretmeye yarıyor. Sonuçta bizim attığımız bir roket ile Rus savaş uçağı düşünce patlayan kriz hâlâ gündemimizde değil mi? Aslında Rusya'nın ve özellikle Putin'in bir karar vermesi gerekiyor. Türkiye'yi yönetenler düşürülen Rus savaş uçağı dolayısıyla duyulan üzüntüyü defalarca seslendirdiler. Ama Ruslar ve özellikle Putin bunları duymazdan geldi ve tırmanan bir üslupla Türkiye'yi hedef alan düşmanca söylemlerini sürdürmekte... Peki, Suriye'nin Esed'inin yanında durmak için, ne kadar süre Türkiye'yi karşısında tutmayı planlıyor? Mehmet Barlas/Sabah Tam da 'at izi itine karışmış' denilebilecek bir durum. Hatta belki daha da fazlası. ÇünküSuriye'deki tablonun senarist ve aktörleri, yaptıklarını ne istediklerinin farkında olarak yapıyor olsalar da; dışarıdan bakanların kimin ne yapmak istediğini anlayabilmesi kolay değil. ABD, Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa, Çin, İran ve daha birçok ülke Suriye üzerinde oynanan oyunlarda taraf durumdalar. Sadece taraf olmakla kalsalar iyi, sahada müdahil durumdalar. Bütün bu ülkeler terörle mücadele için buralarda bulunduklarını söylüyorlar.Ortak düşman DAEŞ ve anlatılanlara göre de bölgedeki ülkelerin her birisi bu örgütle savaşan uluslararası büyük koalisyonun üyeleri. Mevcut durumlarından hareketle, ABD ve Rusya'nın aslında birbirleri aleyhine adımlar attıklarını söyleyebiliriz rahatlıkla. Ama bu iki ülkenin de aynı hedefler için çalıştıklarını düşünmemiz isteniyor. Bütün ülkeler, güya aynı sebeple bölgede bulunuyor ve hepsi de aynı hedefe yönelik olarak iş yaptıklarını söylüyorlar. Ruslar DAEŞ diye Suriyeli Muhalifleri ve bu arada Türkmenleri vurmakla meşgul. Ekrem Kızıltaş/Takvim Hürriyet gazetesi dün 'Terör nedeniyle kapalıyız' manşeti ile çıktı. Manşet altında da şu ifadeler vardı: 'Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki turizm sektörü, terör eylemleri ve IŞİD tehlikesi nedeniyle zor günler geçiriyor. Kayıp 300 milyon TL'yi buldu.' Haberin içinde PKK'dan hiç söz edilmiyor. 'IŞİD tehlikesi -ki doğrusu DAEŞ - tamam ama terör eylemlerini kim yapıyor? Niye terörün adı konmuyor, PKK niye denmiyor? Bizim subaylarımızı, polislerimizi, askerlerimizi, masum vatandaşlarımızı kim öldürüyor? Camilerimizi, okullarımızı kim yakıyor? Polisimizi ensesinden, suikast silahı ile cami avlusunda başından kim vuruyor? Karakollarımıza bomba yüklü araçlarla kim saldırıyor? HDP'li belediyelerin yardımlarıyla kim sokaklarda hendekler açıyor, barikatlar kuruyor, güvenlik güçlerimizle günlerce çatışıyor? Hürriyet gazetesinin nedir bu muğlâk 'terör' yaklaşımı? Hürriyet yayın yönetimi, niye açıkça 'PKK terörü', 'terör örgütü PKK' diyemiyor, demiyor? Biliyorum, Doğan medyasından hemen bir açıklama gelir; 'bize haksızlık ediliyor, aynı sayfada alt tarafta 'PKK'lı teröristlerce yakılan Kurşunlu Camii'nin bahçesinde polise ateş açıldı, polis Haydar Çetin şehit oldu. PKK'lılar dün üç ilkokul ile bir ortaokulu daha yaktı' ifadelerimiz var...' derler. Bu da ince gazetecilik; manşette görme ama itiraz edeceklere de cevabı hazırla... Hüseyin Gülerce/Star ABD'de ise başkanlık yarışına katılan Cumhuriyetçi Parti aday adaylarından Donald Trump, 'Müslümanlar ülkeye alınmasın' diyerek büyük bir tartışmaya yol açtı. Siz bakmayın demokrat Başkan Obama'nın bile tartışmaya katılarak Trump'a Amerikan değerlerini hatırlatmasına... Cumhuriyetçi kesimden, muhafazakârlardan, tutuculardan şöyle okkalı bir protesto yükselmiyor Trump'a karşı... Çünkü içten içe onlar da öyle düşünüyor. Yıllardır yaptığımız uyarılar, maalesef gerçek oluyor. IŞİD'ler, Boko Haram'lar, El Şebab'lar ortaya çıkıp da... 'İslam adına' kafa kesmeye, alışveriş merkezi basmaya, bomba patlatmaya başladığında... Bu yapılanların mutlaka bir karşılığının olacağını... 'Onlar gerçek Müslüman değil' demenin hiçbir işe yaramayacağını... Sokaktaki sıradan Batılının, Müslümanlardan korkmaya başladığını... Kabağın da, ne yazık ki o ülkelerde yaşayan masum ve aklıselim sahibi Müslümanların başında patlayacağını söylemiştik. İşte o günlere geldik. Olayın Ulusal Cephe veya Donald Trump ile sınırlı kalacağını sanmayın. Müslüman düşmanlığı dalga dalga yayılacak, bir süre sonra Batı'nın demokratlarını da etkileyecektir.Bu dalgayı durdurmanın imkânı bulunmuyor. İş işten geçti. Çünkü katliamların kanlı anıları insanların hafızasına kazındı. Yatışmaları uzun yıllar alacak. Emre Aköz/Sabah HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik 'seni başkan yaptırmayacağız' sloganını eleştirenleri 'gizli Erdoğancılar' diye nitelemesi parti içindeki muhalif sesleri susturma amaçlı. Demirtaş o sloganı 7 Haziran seçimlerinden önce 17 Mart 2015'teki 'tek cümlelik' grup toplantısında söylemişti. Demirtaş şimdi bu sloganı doğru bulmayanları hedef aldı. 'Bazı eski vekiller ve yöneticilerin 'Seni başkan yaptırmayacağız' söyleminin partide tartışmadan söylediğinize yönelik eleştirileri vardı' sorusuna cevap verirken, 'Parti içinde Erdoğan sevdalısı bir damar her zaman vardı. Bunlar gizli Erdoğancılardı aslında. Bizden çok Erdoğan'ı sevip sayarak, AKP ile ilişki kurarak, AKP'ye neredeyse yalakalık yaparak sorunun çözüleceğine inanıyordu bu tipler. Zaten bunların eski milletvekili olmasının da nedeni odur. ... (Bu) Yalnızca Erdoğan sevicilerin kaygı duyduğu bir gelişmedir. Onun dışında kimsede bir kaygı yaratmamıştır' dedi. Demirtaş'ın bu sözleri eskileri ve halen partide olan 'kaygılıları' kapsıyor. Yani, sadece 1 Kasım'da aday yapılmayan Hakkari Milletvekili Adil Zozani'yi değil; 'Seni başkan yaptırmayacağız' sloganının doğru olmadığını yerli ve yabancı medyaya açıkça söyleyen HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, MYK üyesi ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ı... Ve açıkça söylemeseler de parti içinde bu düşüncede olan herkesi... 30 Mart 2014 seçimlerinde milletvekilliğinden ayrılarak Ağrı Belediye Başkanı seçilen Sırrı Sakık ve 'iki dönem kuralı' nedeniyle 7 Haziran'da aday gösterilmeyen Hasip Kaplan'ın 'Demirtaş kimi kastettiyse isim versin' tepkisi haklı. Leyla Zana, Celal Doğan, Dengir Firat, Ayhan Bilgen ne diyecek izleyeceğiz... Mustafa Kartoğlu/Star HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 'Seni başkan yaptırmayacağız' sloganıyla bayraklaştırdığı Erdoğan düşmanlığına yönelik partisi içinden gelen itiraz ve eleştirilere ilginç bir suçlamayla karşılık verdi. Demirtaş'a göre parti içinde Erdoğancı bir damar var. Kendisine karşı çıkan isimler de işte bu 'gizli' Erdoğancılar. Erdoğan'a sevdalı bu isimler, Kürt sorununun çözümünü nedense AK Parti'de arıyorlar! Sanki başka yerde aramaları gerekiyormuş gibi. HDP'li o 'gizli' Erdoğancılar'dan, Demirtaş'ın bu açıklamalarına tepki gecikmedi. Bu 'suçlamayı' üstüne alan Sırrı Sakık ve Hasip Kaplan, Demirtaş'ı daha açık konuşmaya davet etti. Hasip Kaplan, parti tüzüğündeki 'iki dönem kuralı'na uyarak yeniden milletvekili adayı olmayan isimlerden. Kaplan, Demirtaş'ın iki dönem kuralını çiğneyerek yeniden aday olmasına da karşı çıkmıştı. Şuraya gelmeye çalışıyorum; Demirtaş'ın parti içinde 'Gizli Erdoğancılar var' çıkışı, bir ay sonra gerçekleşecek olan HDP kongresine yönelik bir hazırlık. HDP içinde Demirtaş'ı, çözüm sürecini rayından çıkarmakla eleştiren ve yeniden eşbaşkan olmasına itiraz eden ciddi bir muhalefet var; Demirtaş da, koltuğunu korumak için muhalefeti 'Erdoğan sevdalısı' olmakla suçlayıp devre dışı bırakmayı hesaplıyor. Demirtaş ve ekibi, 'Türkiyelileşme' hedefini çözüm sürecini Erdoğan ile birlikte götürmek isteyen kesimleri tasfiye etmek için işletmişti. Parti yönetimini, Erdoğan düşmanlığıyla nam yapan solcu takımından isimlerle oluşturarak, barış sürecini sabote etmeyi başardı. Kurtuluş Tayiz/Akşam