Sabahları kalkış saatime daha uygun olduğu için takip edebildiğim program, TV8'deki 'Böyle Bir Şey Var mı?'
Çok da keyifle izliyorum. Abuk sabuk şarkıcı türkücü bozuntularını çıkarıp 'şöyle şahanesin böyle başarılısın' diye yalandan pohpohlamıyorlar.
Arada gündem gereği o tayfadan birilerini çıkartsalar da, en azından sordukları sorular ilkokul düzeyi değil.
Neyse işte, geçen gün kahvaltım ve televizyonum; benim ayrılmaz sabah ikilimle baş başayken, programa tiyatrocu Mehmet Esen çıktı.
Ben, Esen'i yıllardır şaşkınlıkla takip etmekteyim.
Otursa, sadece kendi işini yapsa bir avuç izleyicinin dışında çok daha fazla insanın tanıyacağı, çok daha başka yerlere gelebilecek bir adamken; bunu elinin tersiyle itiyor.
CEM YILMAZ'A TAKMIŞ
Bunun yerine sağa sola sataşmak, kin kusmak, çeşitli cephelerde savaş açmak, meslektaşlarını yermek, eleştirmek, itin kulağına sokmaya uğraşmak, çamur atmak; ona çok daha cazip geliyor olmalı.
Bugüne kadar ağzından hayırlı ve olumlu kelimeler çıktığını görmedik duymadık.
Kendisinin dışında neredeyse tüm oyuncular sahtekar ve soytarı.
Yıllardır Cem Yılmaz'a takmış durumda mesela. Onu sahneye ilk kendisi çıkarmış da, Cem kendisini taklit ediyormuş da, ondan oyuncu falan olmazmış da...
E tamam; ilk sen çıkardın belki ama boynuz kulağı geçti demek ki, ne yapacağız şimdi?
Cem Yılmaz bu ülkenin en başarılı komedyeni ve stand-up'çısı, aynı zamanda da on numara bir oyuncusu!
Sen oturduğun yerden istediğin kadar es gürle, ortada böyle bir gerçek var.
Geçen sabah da içinde biriken ve hiç bitmeyen kini- nefreti, söz konusu programda Yılmaz Erdoğan için akıttı Esen...
"Hrant Dink'in arkadaşıyken birden Muammer Güler'in, Celalettin Cerrah'ın arkadaşı oldu. Hatta gidip Mehmet Ağar'la bile arkadaş olabilir. Yılmaz, Kürt halkının yüz karasıdır" dedi mesela.
BİRAZ HOŞGÖRÜ DİLİYORUM
Şimdi kendisine yedi düvelle barışık olmanın güzelliğini, Mevlana'nın 'ne olursan ol gel' felsefesini, insanı Yaradan'dan ötürü sevmenin gerekliliğini, hoşgörüyü, sevginin gücünü falan anlatmanın bir manası yok.
Bunların kırıntısı bir parçacık içinde olsa, yıllardır kendisini sadece sağa sola irinli sözcükler saçan biri olarak tanımazdık.
Kendi adıma tek yapabileceğim; onun için biraz izan, biraz sevgi, biraz hoşgörü dilemek. "Zehir saçan diliyle asıl kendi hayatını zehirliyor farkında değil.
Keşke olsa..." demek.