Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Elif ölerek iki kardeşini kurtardı

Olay, Atv'deki Müge Anlı ile Tatlı Sert'te patladı. Anne ve babaları hırsızlık nedeniyle hapiste yatan üç kardeş; dayı. hala ve babaannelerine emanet edilmişti. Çocuklardan en küçüğü 6 yaşındaki Elif, boğazına cisim kaçtığı için kaldırıldığı hastanede tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. Ancak durumda bir tuhaflık vardı. Neredeyse bakımsızlıktan bir deri bir kemik kalan çocuğun vücudunda pek çok darp ve işkence izine rastlanmıştı. Yapılan araştırmada Elif'in kardeşlerinin de aynı durumda olduğu, Eskişehir'deki bir viranede betonun üzerine serilmiş battaniyede yattıkları, içinde ateş yaktıkları bir kova ile ısındıkları anlaşıldı. Hatta babaannenin, Elif'in açlıktan öldüğünün anlaşılmaması için çocuğun boğazına bir mandalina kabuğu sıkıştırdığı bile iddialar arasındaydı.
"Bu zamanda kimse açlıktan ölmez" diye bir söz vardır, ağızdan ağıza dolaşan. Yıl 2022 ve 6 yaşındaki Elif, Türkiye'nin orta yerinde, Eskişehir'de "resmen" açlıktan öldü. Bıraktım aile üyelerini, komşulardan birinin bile evde üç çocuğun açlıktan ölmek üzere olduğunu görmemeleri, fark etmemeleri ise "insanlığın" sonuna geldiğimizin ve artık kıyameti beklemenin anlamsız olduğunun açık kanıtıydı.
Elif'in ölümü, diğer iki kardeşinin kurtulmasına ve devlet himayesine alınmasına vesile oldu. Peki ya buna sevinilebilir mi? Kardeşlerinin kurtulabilmesi için ille de 6 yaşındaki Elif'in melek olması mı gerekirdi? Günlerdir bunu düşünüyorum...

Mesele 'can'ı sevmek
Fotoğraf, Muğla'daki belediyenin barınağından. Ben de değerli dostum Yüksel Aman'ın Son Havadis haber sitesinde rastladım. Bu masum can, bakımsızlıktan perişan halde bir deri bir kemik kalmış, kendisine uzanacak bir el bekliyor.



Şimdi diyeceksiniz ki "Cani akrabaları tarafından aç bırakılıp, bakımsızlıktan ölen çocuklar varken, köpeklerin mi derdine düştün?"
Yok, öyle demeyin. Eğer ona "köpek" değil de "Allah'ın yarattığı can" gözüyle bakmazsak, çocuklarımıza da her canlıyı Yaradan'dan ötürü sevmeyi öğretmezsek daha çook Elif kaybederiz.

Emniyet şeritleri boşaldı
Bir zamanlar en büyük trafik ihlallerinden biriydi: Emniyet şeridini keyfi olarak işgal etmek. Millet, yoğunluktan kurtulmak için sadece zorunlu haller ve polis, ambulans ya da itfaiye araçlarının geçişi için kullanılması gereken emniyet şeritlerini vızır vızır kullanıyordu. Hatta Diyanet'in sitesinde bile "Emniyet şeridini kullanmak kul hakkına girer mi?" gibi sorulara rastlanıyordu.
Sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilmem, artık emniyet şeridi ihlallerine eskisi kadar sık rastlanmıyor. Bunda kameralar ve mobil ekiplerle denetleme gibi polisiye önlemlerin yanısıra "bir kültür ve bilinç oluşturma" çabalarının da rolü olduğuna inanıyorum.
Trafik sorunlarının çözümünde bu aşamaya gelmeyi çok önemsiyorum. Zira bir ülkenin medeniyet derecesinin ölçülmesinde, kurallara uymanın polis ve ceza korkusu ile değil, "içten gelen bir şuur ve kültürel alışkanlık" ile yerine getirilmesi olduğunu düşünüyorum.
Darısı, diğer sorunlarımızın da başına...

Zap'tiye
6'lı masa ne zaman ruh çağırmak için bir araya gelip "Ey ruh; geldiysen, üç kere masaya vur" dese, ses ya PKK'dan ya FETÖ'den geliyor.




Gaf kürsüsü
Danimarkalı spiker Soren Lippert, Faslı futbolcuların sahada annelerine sarılmalarını yorumlarken, elinde tuttuğu maymunların birbirlerine sarılma fotoğraflarını göstererek, "Birbirlerine bağlı oldukları için bunu Katar'daki aile toplantılarında da yapıyorlar" dedi.

Ne demiş?
Gaziantep'te sağlık çalışanlarına saldıran kişilerden kalp krizi geçiren birini acil müdahale ile hayata döndüren Başhekim aynı başarıyı konuşurken gösteremedi: "Biz onu hayata dönderdik!.."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA