Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Aslan gibi babanız hastalanırsa

Kızlar için baba gibi yar olur mu hiç! Şaşkın çocukluk döneminizden kendinizi bir halt sandığınız ergenliğe, serpilip salındığınız genç kızlık ardından kadınlık hallerinizde, sizi koşulsuz sevecek tek adamdır babanız. Yüzünüzü sivilceler bassa da, yiyip yiyip şişmanlasanız da, en rüküş kılıkları kuşansanız da, sizi beğenir. Hele bir de evin en küçüğüyseniz... Gecenin on birinde, ona yalnızca siz dondurma aldırabilirsiniz. Anneannenizin "Ay o oğlanı arabama at diye koşmam ben" dediği sevgilinizi bile seviyormuş gibi yapar. Nihayetinde o sevgili hayallerinizi yıkar, baba imdadınıza koşar. En güzel, en tatlı, en zeki, en doğru, en becerikli ve en terk edilemez kız sizsinizdir. Sizden asla sıkılmaz. Üç yaşından beri bitmek tükenmek bilmeyen sorularınıza yılmadan cevap verir. Hani daha dramatik bir anlatımla yemez yedirir, giymez giydirir... İşte benim dağ gibi, aslan gibi, ayaklı kütüphanem, annemin yemeklerinden kaçıp İkbal'de döner yeme arkadaşım, ilk aşkım babam, hastalanıverdi... Önceleri "Yorgunum, halsizim" dedi, ruh gibi gezindi. Sonra kalbine baktırdı, doktor anjiyo istedi. "Ya anne bu anjiyo da ne? Tehlikeli mi?" diye annemin başının etini yerken... Geçen pazar, salondan mutfağa giderken küt, bayıldı babam. Yani bayılmış, ben yoktum... Dediler ki, "Salı günü anjiyo yapılacak, baban hastaneye yatacak... Korkma, 20 dakikada çıkacak." Gel de bana anlat tabii. Pazartesi gecesi iki örümcek bir eve hırsız girdi kabusu, nefes nefese uyanmalar, kalbi pat pat attırmalar üstü salı koştum Memorial'a... Oldum olası hastane ortamları gerer bedenimi. Giriş katı da maşallah miting alanı kıvamında. Üç asansör var, 50 kişi beklemekte... Çıktım on ikinci kata, iki no'lu oda... Hah! Şimdi ben akraba ziyareti özürlü, senede iki bilemedin üç ziyaret hakkımı (bayramlar tercih sebebi) kullanan bir odunum ya... Kapıyı açmamla öyle bir yakalanmışım ki... Babam maviş hasta kostümüyle yatakta yatmakta. Sağ baştan sayıyorum; yengem, anneannem, büyük dayım, küçük dayım, amcam, ablam, annem... Ladeeesss! Utan kızım Ayşe, utan! Huyum kurusun kriz anlarında mutlak cıvıtır, şirinliğe vururum... "Sultanım ananem de buradaymış" mı istersiniz, yaş sırasına göre öpeyim ayaklarına yatıp anneannemi en son öpmemi mi, üç gündür basketbola başladım diye yılların Küçük Nur'u (Nur Germen) olan dayıma "Kapışalım" çekmemi mi... Coştum ki ne coştum... Bu arada baktım annem duruma hakim. Koca bir çantayla gelmiş. Ucu fırfırlı havlular, kokular, kitaplar, peçeleteler, diyet bisküviler ve bilumum ıvır zıvır (yerini benimsemeden duramaz annem)... Ve babamı almaya geldiler. Maviş maviş yattı sedyeye... "Aman anane oku üfle de babam tıngırdamasın!" (tıngırdamak, anneannemin sözlüğünde başına bir şey gelmek, konuşmak, vızıldamak manalarına gelir)... Ablam robot, yengem metin, dayılar volta atıyor, annem sedyeyi kovalıyor, amcam dikilmiş bize bakıyor... Neyse iki çay, bir su tüketimi sonunda sapasağlam döndü peder. Maşallah zıpkın gibi olduğunu öğrenir öğrenmez de "Açım aç" diye inlemeye başladı. Bir mızıkçılık sormayın... Hasta yemeğinde doygun ekmek var, "Ben onu yemem, kendi ekmeğimi isterim" diye tutturdu. Doktor sigarayı kesmesini istedi, babam sigarasız yapamazmış... Kapris kıyamet... Biz de sensiz yapamayız, hiç düşündün mü? Bu muyuz? Buyuz işte. Yumurta kapıya dayanınca panikliyoruz. Sağlığımızı önemsiyoruz. Tehlike geçtiği an "Hani benim mamalarım, cigaralarım" diye inliyoruz. Hastaneyi atlattık, sırada babamla mücadele günleri var. Buradan bütün İkbal restoranlarına, sosisli sandviç satanlara sesleniyorum; fotoğraftaki şahıs babamdır! Yemek vermek yasaktır!!!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA