Artık evde tek başına değiliz! Dünyaya entegre olduk. Gırtlağımıza kadar işsizliğe boğulduk. Gittikçe üretim çoğalıyor. Ama daha az işçi çalışıyor. Çünkü otomasyon devreye girdi. Sistem sıkıştı. Peki, dünya bu sıkışmadan nasıl kurtulacak? Çıkış yolu ne? Gerçi bu dünyanın ilk kez karşılaştığı bir sorun değil. Şöyle bir tarihe yolculuk yapınca, insan 1850'leri hatırlıyor.
O yıllarda makinelerin ortaya çıkmasıyla işsiz kalanlar makinelere saldırmış, "Makine kırıcılar" olarak tarihte yerlerini almıştı. Bu olayla birlikte yeni iş alanları ortaya çıkmış ve kapitalizm devreye girmişti.
Şimdi sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiyoruz. Bugün, bilgisayarları kıracak tahta ayakkabılarımız da yok!..
***
Sanayide üretimin arttığı, istihdamın azaldığı bir dönemden geçiyoruz. ABD'de
30 yılda sanayi üretimi
yüzde 30 artmış, çalışan sayısı
üçte bir oranında azalmış. Son krizle birlikte ABD'de de işsizlik oranı yüzde 10. Hep birlikte
"İş yok" diyoruz. İşsizlik sosyal sorunları büyütüyor. Zenginler istihdam yaratamadığı için rahatsız.
Kısacası dünyalıya yeri ürünler, yeni iş alanları gerekiyor.
***
Türkiye işsiz ve aşsız. Kavruluyor...
İşsizlik oranı
yüzde 14.5.
Ne tarım ülkesiyiz, ne de sanayi. Kafamız karışık. AB ülkelerinde tarım istihdamı
yüzde 2. Bizde
yüzde 20. Üstelik son krizde
700 bin kişi köyüne döndü, yeniden tarım işçisi oldu.
Oysa üretimimizin dinamosu
sanayi ve hizmetler sektörü. Bu iki alanda
yeni iş alanları açmamız, istihdam yaratmamız gerekiyor. Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) verilerine göre
3.5 milyon işsiz var. Gözden kaçmasın,
2 milyon 250 bin atıl işsiz beklemede. Yani işsiz sayımız
6 milyona dayanmış. Tablo bu iken işgücüne katılma oranına bakınca tüylerim diken diken oluyor, çünkü oran çok düşük:
yüzde 40.
En büyük tehdit işsizlik. O yüzden Türkiye'nin yeni anayasa kadar yeni bir kalkınma modeline de ihtiyacı var!!!