Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Deprem, türban, tufan

İnsanın fırsat buldukça gözünü iç itişmelerden ayırıp dışa bakmasında yarar var. Los Angeles kaynaklı bir haberi aktarayım; deprem tehdidi altında yaşayan vatandaşlardan birkaçının canı kurtulur belki.
O kentin durumu İstanbul'dakinden vahim. En tehlikeli fay hatlarından birinin tam üstünde.
Devasa kırılmalarının sonuncusu 1857 yılında olmuş ve 7.9 büyüklüğünde bir sarsıntı yaratmış. O sırada kentin nüfusu birkaç bini geçmediğinden, fazla insan ölmemiş. Ama kıyametin görüntüsü sözle anlatılabilir gibi değilmiş. Baskı yer yer sıvılaştırmış toprağı. Açılan çatlaklar koca ağaçları yutmuş.
Yakın zamana kadar orada o çaptaki depremlerin birkaç yüzyılda bir meydana geldiğine inanılıyordu. Ancak son araştırmalar çok daha ürkütücü bir gerçeği açığa çıkarmış. Bildirildiğine göre, geçmişte bölgedeki dev sarsıntılar arasındaki ortalama süre 88 yıl imiş aslında. Yani bugün felaket fena halde gecikmiş durumda.
Üstelik yine son ölçümler fay hattında birikmiş enerjinin 1857 öncesindekinin iki katı olduğunu gösteriyor. Kapıdaki bela kat kat büyük demekmiş bu.
Tabii, kentte ve çevresinde panik yaşanıyor. Okullarda, hastanelerde, bütün resmi binalarda "deprem talimi" yapılmakta boyuna. Uzmanlar sarsıntı başlayınca nasıl davranmak gerektiğini anlatıp duruyorlar.
Hep duyageldiğimiz kapı ağzında dikilme tavsiyesi yanlışmış. İşe yaramaz, hatta tehlikeyi artırabilirmiş. En iyisi bir masa altına sığınıp tek elle boynu korumak, öteki elle de masanın ayaklarından birine tutunmakmış. Aklınız yatmasa da zihninizin bir kenarına not ediverin.

***

Yarın başka türlü bir deprem de var Amerika'da. Temsilciler Meclisinin tümü, Senatonun da üçte biri seçimle yenilenecek.
Obama'nın Cumhurbaşkanı olup "Çok şey değiştireceğim" diye dört yana umut dağıtmasının üstünden iki yıl geçiverdi. Pek bir şey değişmeyince, ülkenin uluslararası itibar kaybı önlenemeyince, işsizlik ve alt sınıflardaki yoksullaşma da sürüp gidince derin bir hayal kırıklığı sardı Amerika'yı.
Time dergisi seçim öncesinde yıldız muhabiri Joe Klein'e Atlantik bölgesinden Pasifik kıyısına kadar 10 bin küsur kilometrelik bir kara yolculuğu yapıp seçmenlerin nabzını tutma görevi vermişti. Upuzun sonuç raporunun ilk paragrafını okurken bizimle ilgili bir söze rastladım.
Muhabir Arizona eyaletinin sabık başsavcısı Grant Woods ile konuşmuş. Son günlerde ülkemizi ziyaret etmiş olan o zat bir toplulukta şöyle demiş:
"Benim neslim Amerika'nın dünyada hep, Bir Numara, kalacağına inanırdı. Şimdi öyle olmayacağından korkuyoruz. Türkiye'de de yaygın melankoli var. Çünkü oradaki insanlar vaktiyle büyük bir imparatorluğa sahipmiş. Şimdi o gücün ellerinden gitmiş olduğunu, herhalde bir daha da geri gelmeyeceğini görüyorlar."
Time alt başlık da atmış, "İnsanlarımız Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü konuşuyorlar" diye.
Güldüm. Türkiye'de melankoli değil, bölgede yüzyıllardır oluşmuş boşluğu doldurmaya başlayan bir gücün paylaşımına ilişkin enerjik kavgalar var.
***

Economist dergisinde de türban savaşlarımıza ilişkin haberi okurken bilmediğim bir sözcüğe rastladım:
Kemal Kılıçdaroğlu'nun o sorunun çözümüne katkı sağlamak istediği halde CHP içindeki düzen muhafızlarının direnişiyle karşılaştığı ve partinin "antediluvian" görüntüsünü değiştirmekte başarısız kaldığı ileri sürülüyordu.
Sözlük karıştırdım o ne demek diye. Latincede "dilivium" tufan anlamına geliyor. "Ante" de, malum, önce demek. Öylece "antediluvian" sözcüğünün anlamı tufan öncesi.
Yani efendim, dünyanın akıl hocası, dengeli, ağır başlı Economist'in değerlendirmesine göre ana muhalefet partimizin bugünkü imajı Nuh Tufanı öncesinden kalma bir görüntü.
Buna da güldüm ve günümüzdeki tufandan neyi kastettiklerini düşündüm.
Son halkoylaması olmasın?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA