Müthiş bir yer açmış Bedri Usta, karşı tarafta.. Kardeşler arasında çıkan bir anlaşmazlık sonucu, dostça ayrılmıştı Usta, Yüz Evler'den..
Çiftehavuzlar'da, tam da Büyük Kulüp'ün karşısında çıktı ortaya.. Nihayet gidebildim.. Geniş.. Dört tarafı camekan, insanın içi açılıyor.. Sigara, puro meraklıları için özel ısıtılmış yeri de var..
Yani kapıdan girerken, görüntü tamam.. Masaya oturdunuz mu, servis başladı mı, bir lezzet hücumuna uğruyorsunuz..
Bedri Usta, mutfaktan, ocağın başından ayrılmayan patronlardan.. Ordan yetişmiş.. İşin sırrının orda olduğunu biliyor..
Harika, ama harika şeyler yedik.. İştah açıcılar.. Salatalar, hepsi taze yeşillikler..
Çiğ köfte.. Minik lahmacun.. İçli köfte ve nihayet kebaplar.. NTV ekranında Vedat Milor'u yemek yerken görürken ağzımın suları akar.. Üstad bizi görse o bu defa onun ağzı dolardı.. ..Ve de finaldeki Özel Bedri Helvası ve Künefe..
Breh ki, breh!..
Otururken sofrada kebapçıların vazgeçilmezi tulum peyniri ve cevizi gördüm..
"Yahu bunları kaldır usta" dedim.. "Bakkalda satılan şeyle insanlar karın doyurmasın ki, senin yaratıcılığının keyfine varsınlar.."
Her kebapçı bu yanlışı yapıyor.. Beklerken dayanamıyor, tulum peyniri ve lavaş ekmekle doyuyorsunuz.. "Kaldırın" dedi, Bedri Usta..
"Kaldırın.. Bundan böyle isteyen olursa, servis edersiniz.."
"Valla isteyene de verme" dedim.. "Peynir isteyen Bedri Ustaya değil, bakkala gitsin.."